'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, referandum tarihinin resmen açıklanmasının ardından (16 Nisan) İstanbul'da Cumhurbaşkanlığı Sistemi Sempozyumu'nda konuştu.
Konuşmasının başında katılımcılara "Bir şey dikkatinizi çekiyor mu? Seçilme yaşı 18 olunca hava arttı" diyen Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
'SADECE BAŞKANLIK VE CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİYLE YÖNETİLEN ÜLKELERDE MONARŞİ YOKTUR'
Yine devlet başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilen ülkelerde de benzer bir manzarayla karşılaşıyoruz. Teoride parlamenter sistem, monarşiye ve totalitarizme karşı verilen mücadelenin ürünüdür. Avrupa ülkelerine baktığımızda pek çoğunda kralların ve kraliçelerin bulunduğunu görüyoruz. Japonya gibi, Tayland gibi dünyanın başka yerlerinde de benzer durumlarla karşılaşılabiliyor. Tabii birileri hemen çıkıp 'Efendim bu monarklar semboliktir, aslında oralarda parlamenter demokrasi vardır' diyecektir. Devlet yönetim sisteminde bir aktör varsa bu hiçbir zaman sembolik olarak kalmaz. Bir ülkede kral varsa o kraldır, kraliçe varsa o kraliçedir. Bu taht, taç sahibi de öyle veya böyle ülkenin yönetiminde, idaresinde hak sahibidir, söz sahibidir. Sadece başkanlık veya cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilen ülkelerde monarşi yoktur. Adı cumhuriyet veya benzeri bir demokratik kavramı ifade ettiği halde fiilen diktatörlükle idare edilen hatta makamların babadan oğula geçmesi itibariyle monarşiyi andıran yönetimler de mevcuttur.
'CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ KONUSUNUN GERİSİNDE DÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR ARKA PLAN VARDIR'
- Son 200 yıllık arayışlarımız, cumhuriyet dönemindeki tecrübelerimiz ve özellikle son yıllarda yaşadıklarımız bize bir gerçeği gösteriyor. Şayet ülke ve millet olarak hedeflerimize ulaşmak istiyorsak öncelikle güçlü, etkin, yetki ve sorumluluk sahibinin tam olarak belli olduğu bir yönetim sistemine ihtiyacımız vardır. Esasen bugün üzerinde konuştuğumuz Cumhurbaşkanlığı Sistemi konusu, öyle bir anda, bir günde, bir yılda ortaya çıkmış değildir, gerisinde işte böylesine derin ve düşündürücü bir arka plan vardır.
'EY ANA MUHALEFET, ÖNCE KENDİNİ BİR SİGAYA ÇEK BAKALIM'
Ey ana muhalefet, önce kendini bir sigaya çek bakalım, tek parti yönetimi… 1950'de geçtiğimiz çok partili hayatin sık sık darbelerle, muhtıralarla kesintiye uğramasının gerisinde belli bir kesimin tek parti dönemine olan özleminin bulunduğunu ifade etmek herhalde yanlış olmaz, bunu burada açıklıyorum. Türkiye, gücü ve yetkiyi elinde bulunduran ancak millete karşı hiçbir sorumluluğu olmayan vesayet kurumlarının elinden çok çekti. Dikkat ediniz, ülkemizde ne zaman milli iradeye dayalı yönetimler güçlü bir şekilde iş başında bulunmuşsa, o dönemlerde çok büyük sıçramalar yaşanmıştır. Buna rağmen Başbakanlığım döneminde bürokratik oligarşiden ne kadar çok şikayet ettiğimi sizlerin çok iyi hatırlıyor olması lazım.
'16 NİSAN'A DAHİ ÇIKACAĞIMIN GARANTİSİ VAR MI?'
- Milletin size gösterdiği yolu terk ederseniz, anında millet tarafından al aşağı edilirsiniz. Bunun için ben diyorum ki sisteme karşı çıkanların özellikle güvensizliği cumhurbaşkanı seçilecek kişiye değil, millete karşıdır, mesele odur. Bu gerçeği ifade edemediklerinden olsa gerek şahıslar üzerinden ürettikleri yalanlarla kafaları bulandırmaya çalışıyorlar. İşiniz gücünüz Tayyip Erdoğan diyorum. Tayyip Erdoğan, baki değil, fani ya. Benim 16 Nisan'a dahi çıkacağıma dair bir garanti var mı? Dolayısıyla biz burada bir sistem mücadelesi veriyoruz. Olay bir sistem mücadelesidir. Erdoğan'dan sonrası ne olacak? Millet ne derse o olacak, Allah ne derse o olacak.
'İNSAN BİLMEDİĞİNİN DÜŞMANIDIR'
- Bu sisteme 'evet' diyenler olarak bu sistemi 81 ilde tek tek anlatmalıyız. Tek millet için 'evet', tek vatan için 'evet.' İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Buna karşı çıkanlarda bu işin ruhunu öğrenince 'evet' diyeceklerini biliyorum.
'BUGÜN KİM HAYIR DİYOR?'
Bugün 'hayır' diyenler, neye hayır dediklerinin farkında mı? Bakınız, kim 'hayır' diyor? PKK, 'hayır' diyor. Kim 'hayır' diyor? Kandil, 'hayır' diyor. Kim 'hayır' diyor? Bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenler 'hayır' diyor. Kim 'hayır' diyor. Bayrağımıza karşı çıkanlar 'hayır' diyor. Kim 'hayır' diyor? Ne yazık ki bu ülkede, milli ve yerli olanlara karşı çıkanlar 'hayır' diyor. Şimdi bunlarla beraber ana muhalefet de hareket ediyor mu? Ediyor. Temenni ederim ki 16 Nisan'a kadar onlar da kendilerini iyice check ederler.
Bu değişim, dönüşüm sıradan bir olay olmayacak. Cumhurbaşkanlığı sisteminin özü, yönetimin doğrudan millete veriliyor olmasıdır. İşin aslı budur. Yürütme görevini ifa edecek olan cumhurbaşkanı, gücünü aldığı millete karşı sorumlu olacağı için attığı her adımda gözü kamuoyunun üzerinde olmak zorundadır. Utanmadan sıkılmadan ne diyorlar? 'Parlamento yok edilecek, parlamento olmayacak, yasama organı olmayacak.' Böyle bir saçmalık olur mu?
Zor olan seçilmek değil, zor olan seçmektir.