ABD Başkanı Donald Trump, seçim kampanyası süresince gündeme getirdiği ‘Suriye'de güvenli bölge' için Savunma ve Dışişleri bakanlıklarına 90 gün içinde plan sunmaları talimatını verdi.
Reuters'ın haberine göre başkanlık karar taslağında "Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ile birlikte 90 gün içerisinde Suriye'de güvenli alanlar sağlamak ve Suriye uyruklu kişilerin çevre bölgede bekleyebilecekleri üçüncü ülkelerle anlaşmaya varmak için bir plan oluşturmakla görevlendirilmiştir" ifadelerine yer verildi.
Suriye müdahalesinde uzun bir süredir özellikle Türkiye tarafından ‘uçuşa yasak bölge', ‘tampon bölge', ‘güvenli bölge', ‘siviller için kent kurmak' gibi farklı şekillerde gündeme getirilen öneri, eski ABD Başkanı Barack Obama yönetimi tarafından IŞİD'in amaçlarına hizmet edeceği; uzun süreli, önemli ölçüde askeri kaynak artırımı gerektirdiği ve ABD öncülüğündeki koalisyonu bölgede çok büyük bir askeri yükümlülüğe sokacağı gerekçeleriyle reddedildi.
‘SAVAŞAN TARAFLARDAN BİRİNİN SİYASİ POZİSYONUNU TAHKİM EDER'
Siviller için oluşturulacak bir korumalı alanın siyasi ve askeri boyutları olduğunu ifade eden Özcan, güvenli bölgenin oraya dayalı bir savaşın devam edeceği anlamına geldiğini kaydetti:
"Siyasi boyut; güvenli bölge aslında iç savaşta, savaşan taraflardan birinin gelecekteki siyasi pozisyonunu tahkim eder bir şeydir. Güvenli bölgeden söz ettiğimiz zaman bunun askeri sonuçları var. Güvenli bölgeler yeterince sivili içinde barındıran, aynı zamanda da sivil savaşın ömrünü uzatan bir uygulamadır. Çünkü oraya dayalı bir gerilla savaşı, sivil savaş ya da iç savaş devam edecek demektir. Böyle güvenli bir bölgesi olan, askeri manada zayıf olan taraflar savaştıkları merkezi hükümetleri ötekine karşı, kendini güven altında hissedecekleri bu yerde teşkilatlanıp, eğitilip, donatılıp sonra savaşı sürdürecekler demektir. Bu meseleyi Suriye özeline koyduğumuz zaman ortaya çok farklı tartışmalar çıkacak demektir. Çünkü mevcut tablonun ötesine giden bir durum. Güvenli bölgeyi Kürtler için kuracaksanız yani PKK — PYD'nin olduğu yerse güvenli bölge askeri, siyasi ve iç savaşla sonuçları olacaktır. Özcan, durumun bölgedeki diğer aktörlere de etki edeceğini, Türkiye, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, Rusya ve İran'ın olası girişime yönelik tepkilerinin de olacağını ifade etti.
‘KİMİN ILIMLI OLDUĞU NASIL ANLAŞILACAK?'
Suriye'deki Kürt güçleri yerine ılımlı olarak tanımlanan gruplarla da işbirliğine gidilebileceğini belirten Özcan, üzerinde anlaşmaya varılamayan başlığı gündeme getirerek "Eğer bunu ılımlı muhalifler diye tanımladığınız grupla yapacaksanız, o zaman kimin ılımlı olduğunu, kimin olmadığını nasıl anlayacaksınız?" dedi. Özcan ABD'nin güvenli bölge kurma girişiminde bulunması halinde, Astana ve Cenevre görüşmelerinin de etkileneceğinin; ‘kararı vermek bir cümle gibi gözükse de sahada çok karmaşık bir tablo olduğunun altını çizdi.
‘PARAYI KÖRFEZ ÜLKELERİ ÖDESE DE ASKERİ VE POLİTİK MAALİYETİ VAR'
Özcan, ekonomik maliyetin Körfez ülkelerine ödetilebileceğini ancak güvenli bölge girişimin askeri ve politik maliyetleri olduğuna da dikkat çekti:
"Sahaya bakınca, adınız Amerika da olsa bazı zorluklarınız var demektir mevcut tablo içerisinde. Bu kısa süreli bir sorun da değil; belki gelecek 10 yıl devam edecek bir sorundan bahsediyoruz. Ekonomik bedel açısından böyle olabilir ama bunun bir de askeri boyutu var. Parayı Körfez'den alırsınız ama karadaki durumu kimle yapacaksınız?" Orada bir IŞİD meselesi var. Onunla PKK'nın mücadelesi var. Belli aşamaya geldikten sonra bu mücadele böyle bir problemde, karakter değiştirerek Arap — Kürt mücadelesine dönüşecek. Dolayısıyla tüm bu maliyet; siyasi, askeri ve ekonomik maliyet açısından baktığımızda cevaplandırılması gereken bir soru var. O yüzden güvenli bölge niyetini sahada kiminle tatbik edecek onu görmemiz lazım."
TÜRKİYE'DEN TEMKİNLİ AÇIKLAMA
Astana'daki barış görüşmelerinin ardından Suriye'de ateşkesin devamı için Rusya ve İran'la üçlü mekanizmaya katılan Ankara, Cerablus'un ardından güneye inerek IŞİD'in elindeki El-Bab'da, hem IŞİD'le mücadele kapsamında hem de PYD'nin etki alanını genişletmesine karşı askeri operasyon yürütüyor. Washington yönetiminden hava desteği isteyen ancak olumsuz yanıt alan Ankara, bir süredir IŞİD'e karşı operasyonlarda Rusya hava kuvvetlerinin desteğini almış durumda.
Tüm bu gelişmelerin yanı sıra, Ankara eğitimden geçirdiği 450 eski militanı polis olarak Suriye'ye gönderdi ve bu sayının 5 bini bulmasının hedeflendiği kaydediliyor.
Suriye'de askeri bulunan, Özgür Suriye Ordusu'yla karar operasyonu yürüten ve 5 bin eski militanı eğitimden geçirerek ülkeye göndermeyi planlayan Türkiye, ABD'nin olası güvenli bölge girişimi için gerekli askeri desteği sağlayabilir mi?
CARTER ‘TÜRKİYE YETERLİ SAYIDA ASKER SAĞLAMIYOR' DEMİŞTİ
Özcan Ankara'nın bu desteği sağlaması durumunun ‘birden fazla çıktısı' olacağını belirterek böylesine karmaşık ve geniş bir sorunun cevaplarını verebilmek için mevcut bilginin çok sınırlı olduğunu ifade etti ve "Bir adım sonrasını görmemiz lazım" dedi.
‘ABD KARARLIYSA ULUSLARARASI HUKUKU KENDİNE GÖRE YORUMLACAKTIR'
Suriye hükümeti, güvenli bölgeye ilişkin daha önceki tartışmalarda egemenlik ihlali olarak görülen bu tür bir girişimin hayata geçemeyeceğini ifade etti. Mevcut durumda güvenli bölgenin uluslararası hukuka uygun olarak ilan edilip edilemeyeceği sorusunu yanıtlayan Özcan ABD'nin ‘koruma sorumluluğu' ve ‘insancıl hukuk' iddialarını gündeme getirebileceğini kaydetti. Suriye hükümetinin olası bir girişime itirazda bulunacağını söyleyen Özcan "Böyle bir siyasi kararlılığı varsa siyasi otoritenin, o bedeli ödeme konusunda da sorunu yoksa, bunu temellendirme konusunda uluslararası normları, hukuku kendine göre yorumlayacaktır Amerika. Bunda da zorluk çekeceğini sanmıyorum" dedi.