Kararda, Gezi eylemlerinde sıkça dile getirilen 'baskıya karşı direnme hakkı', 'ütopik' olarak nitelendirildi; "Polisler, mevcut linç girişimine ve yasal olarak silah kullanma yetkileri bulunmasına rağmen silah kullanmaktan sürekli imtina ettiler. Dolayısıyla hükümeti devirmeyi amaçlayan, ülke için güvenlik sorunu yaratan göstericilere karşı kolluk görevlilerinin sessiz kalması düşünülemez" denildi.
'BASKIYA KARŞI DİRENME HAKKI DEVLETLERİN ANAYASALARINDA YOK'
"Katılan taraf vekillerinin pozitif hukukta var olmayan, sadece doktrinsel tartışmadan ibaret olan, dönem dönem bazı mücadeleleri meşrulaştırmak için kullanılan ‘baskıya karşı direnme hakkı' gibi ütopik bir kavramı Gezi olayları ile bağdaştırması, daha da ötesi asayişi sağlamak ve ülke bütünlüğünü korumakla görevli kolluk güçlerinin mevcut olayları bastırmak amacıyla yaptıkları görevi ‘haksız müdahale' olarak değerlendirmeleri mevcut pozitif hukuk içerisinde kabul edilemez niteliktedir. Bu vesile ile katılan tarafın ileri sürdüğü direnme hakkına eldeki somut dava bağlamında değinmek gerekir. Direnme hakkı Hukuk Felsefesi, Kamu Hürriyetleri, İnsan Hakları kavramları bağlamında ele alınmış, doktrinsel tartışmanın ötesine geçememiş, çeşitli dönemlerde örneğin ortaçağda kilise ile kral arasındaki mücadelede olduğu gibi bu mücadeleyi meşrulaştırmak için kullanılan, herhangi bir devletin anayasasında, mevzuatında yer almamış bir felsefi kavramdır. Aksine ceza kanunlarınca bu gibi devlet, hükümet aleyhine girişimler ağır biçimde cezalandırılma cihetine gidilmiştir."
'DOKTRİNSEL TARTIŞMADAN İBARET'
Mahkeme, bu konunun sadece doktrinsel tartışmadan ibaret olduğu, kolluk görevlilerinin kendilerine anayasa, yasa ve yönetmelik ile verilen görevlerini yerine getirmeye mecbur olduklarını kaydetti. Suç tarihinde kolluk görevlilerinin yasadan kaynaklanan görevlerini yerine getirdikleri söylenen kararda, 'mevcut linç girişimine ve yasal olarak silah kullanma yetkileri bulunmasına rağmen silah kullanmaktan sürekli imtina ettikleri, dolayısıyla azami ihtimam ile görev yaptıkları, yakma, yıkma, saldırı ve linç girişimlerine, hükümeti devirmeyi amaçlayan, ülke için güvenlik sorunu yaratan göstericilere karşı kolluk görevlilerinin sessiz kalmasının düşünülmesinin mevcut pozitif hukuk karşısında kabul edilemez olduğu değerlendirilmiştir' görüşüne yer verildi.
'SİLAH KAMU MALI DEĞİL'
Mahkeme, savcılığın suçta kullanılması sebebiyle sanığa ait silah ve eklerinin müsaderesi talebini de reddetti. Sanığın eyleminin taksirli suça ilişkin olduğunu savunan mahkeme, 'kasıtlı bir suçta' işlenmediği için müsadere edilemeyeceği, silah ve eklerinin resmi işlemlerin tamamlanması için sanığın bağlı olduğu kuruma gönderilmesi gerektiği kanaatine varıldığını kaydetti. Yani silah, Ankara Emniyeti'ne gönderilecek ve işlemler tamamlandıktan sonra Şahbaz'a teslim edilecek.