Can Ataklı'nın ‘Katliamcı yine içeriden olabilir' başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyle:
‘HERKESİ ATLATIP REINA'YA GİREBİLMESİ ÇOK ŞÜPHELİ BİR DURUM'
Rus Büyükelçisi Karlov'un uğradığı suikastı hatırlayalım. Emniyet teşkilatında görevli bir polis, Rus büyükelçisinin konuşma yapacağı salona muhtemelen hüviyetini göstererek giriyor. Bir koruma polisi gibi elçinin arkasına geçip duruyor. Sonra silahını çıkarıp ateşliyor. İstanbul'daki katliam aynı değil ama günler öncesinden alınan güvenlik önlemlerine rağmen bir kişinin uzun namlulu tüfek ve yedek şarjörlerle herkesi atlatıp Reina'ya girebilmesi çok şüpheli bir durum. Olay anından bu yana yılbaşı gecesi görevli olan muhabirler, kameramanlar, pek çok yerde durdurulup arandıklarını, gazeteci olmalarına rağmen kameralarının bile içine bakıldığını anlatıyorlar. Yılbaşı katliamına hazırlanan birinin bütün bu güvenliği görmemesi ya da atlatabilmesi akıl ve mantıkdışı.
O halde bir olasılık kalıyor. O da katliamı yapan kişinin yine polis kimliği ile gezdiği ve bu nedenle kontrol noktalarını rahatlıkla aşabildiği. Ölü ve yaralı sayısına, katliamı yapanın sırra kadem basmasına bakınca, o kişinin çok iyi eğitimli olduğunu varsayabiliriz. Elbette elindeki Kalaşnikof ya da benzeri bir silah çok güçlüdür ama bu tüfeği kullanmak, çok hızlı biçimde şarjör değiştirmek ve soğukkanlı biçimde kalabalığa karışıp dışarı çıkmak o kadar kolay değildir herhalde. Bu varsayımım doğru çıkarsa, Rus büyükelçinin öldürülmesinde olduğu gibi yine gözler FETÖ'ye ve uyuyan hücrelerine çevrilecektir. Zaten yandaş medya bunun telaşına çoktan düştü bile. Ancak fark etmiyor, bu olay Türkiye'nin ne kadar kötü yönetildiğini, iktidar ve yetki sahiplerinin ne kadar aciz olduğunu, buna karşı hiçbir sorumluluk almayarak hep üstte kaldıkları ve başkalarını suçlayarak halkı kandırmaya çalıştıkları gerçeğini değiştirmiyor.