"En son Ekim ayında görüşmüşler. Zaten evden ayrıldıktan sonra çok da sık gelmezmiş. Ancak olay günü akşamüzeri 16.30-17.00 gibi anne ve babasını arayıp telefonla konuşmuş. Çok kısa görüşmüşler. Öyle helalleşmek falan gibi şeyler yok. Aile de hiç farklı bir durum hissetmemiş. Sadece 'merhaba' ve hatır sormadan ibaret çok çok kısa bir görüşme. Daha sonra aile olanları televizyondan öğreniyor. Ancak anladığım kadarıyla öldüğünden serbest kaldıkları akşama kadar haberleri yoktu. Emniyette bana sordular. Ben de bir şey diyemedim. Cenazeyi alıp almayacakları konusunda benim bir fikrim yok."
Üstündağ emniyette verdikleri ifadelerle ilgili Hürriyet'ten Banu Şen'le şu bilgileri paylaştı:
'ASOSYAL DENEBİLECEK KADAR İÇİNE KAPANIK'
'DEDESİ VE ANNEANNESİNİN YANINDA BÜYÜDÜ, EZAN OKURDU HATİM İNDİRDİ'
Altıntaş'ı, dedesi ve anneannesinin yanında büyüdüğü Kemalpaşa mahallesinden yakın aile dostları N. de anlattı. Ailenin trajik bir hikayesi olduğu öğrenilirken Altıntaş'ın çocukluğunun geçtiği, yanlarında büyüdüğü anneannesi ve dedesinin oturduğu Kemalpaşa mahallesinde küçük yaşlardan bu yana 5 vakit namaz kıldığı, hatim indirdiği, Kuran kursuna gittiği cami hocasının sesi güzel diye ezan okuttuğu, kimseyle konuşmadığı, tatile geldiğinde bile evden çıkmadığı anlatılıyor.
'ANNESİ GECESİNİ GÜNDÜZÜNE KATTI'
"Annesinin ilk eşi 33 sene önce tren kazasında öldü. Kızları Seher yeni doğmuştu. Eşi, bebeklerini görmek için askerden izinsiz gelmiş. İnzibatlar yakalamış. Trene bindirmişler. O da kaçmak istemiş, trenden atlamış. Başını taşa vurup ölmüş. Hamdiye kızıyla annesi ve babasının evine döndü. Sanırım 5-6 sene sonra şimdiki eşiyle tanıştı.
Fabrikada çalışıyordu ama eşinin düzenli bir işi yoktu. Bazen inşaatlarda çalışırdı.Zaten baba tarafını pek bilmiyorum. Hamdiye gece gündüz çalışırdı. Çocuklarını büyütmek için çok çile çekti, gecesini gündüzüne kattı. Çocuklarını daha çok annesi babası büyüttü. Evlendikten sonra bu oğlan dünyaya geldi. Kendi halinde, mülayim, sessiz bir çocuktu. Evden pek çıkmazdı. Ev, okul bir de sonradan camiye hocaya gittiğini duyardık… Bildiğimiz kadarıyla dinine çok düşkündü. Küçük yaşta 5 vakit namaz kıldığını biliyoruz. Hatim indirdiğini söylerlerdi.
Cami hocasına gidiyordu. Ama ailede dinle ilgili hele böyle FETÖ falan hiç konuşulmazdı. Cami hocası sesi güzel diye ezan okuturmuş. Kız kardeşi okudu, evlendi, çocuğu oldu. Dayıları, teyzeleri de öyle insanlar değildir. Bu çocuğun başına ne geldiyse evden uzaklaşıp, İzmir'de okuduğu zamanlar olduğunu düşünüyorum. En son duyduğumuz, polis olup Ankara'ya tayininin çıktığı… Annesi öyle demişti. 'Komiser olacak teyzesi' derdi. Böyle takım elbiselerle görünce hiçbirimiz tanıyamadık. Genelde eşofman gibi rahat, salaş kıyafetlerle görürdük. En son bu mahallede haziran gibi gördük. Dedesine alışveriş yapıp gelmişti. Öyle utangaç mülayim çocuktu ki yürürken bile önüne bakardı."