"Yaralılarımız var. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Gazilerimize acil şifalar mevlamdan niyaz ediyorum. Dünyanın baş belası olan terör insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Terörle mücadele, Türkiye'nin beka mücadelesidir, varlık mücadelesidir. Türkiye'nin birliğinin, beraberliğinin, kardeşliğinin daim olması adına verilen büyük bir savaştır. Birlik ve bütünlüğümüzü her zaman muhafaza edeceğiz, terörün Türkiye'yi vesayet altına almasına asla izin vermeyeceğiz."
‘TERÖRE KARŞI HİÇBİR ÜLKE BİZ GÜVENLİYİZ DİYEMEZ'
Son dönemdeki terör saldırılarına değinen Yıldırım, şunları kaydetti: "Terör örgütleri canları yandıkça asimetrik eylemlere başladılar. İstanbul ve Kayseri saldırısının ardından Rus Büyükelçi'ye yapılan alçak suikast ve Almanya'daki saldırı dünya olarak bu saldırıları doğru bir zeminde değerlendirme durumunu ortaya koyuyor. Teröre karşı hiçbir ülke biz güvenliyiz diyemez. Türkiye'nin maruz kaldığı terör saldırılarını sadece Türkiye'nin meselesi olarak görmek fahiş bir hatadır. Bu terör örgütlerinin sadece Türkiye'yi tehdit ettiğini düşünenler sananlar yanılırlar. Terörle mücadelede ikircikli davranış bırakılmalıdır. Sizin teröristiniz kötü bizimki iyi anlayışı terörün daha da azmasına sebep olmaktadır.
‘GÜNEY SINIRLARIMIZDA CİDDİ BİR OTORİTE BOŞLUĞU VAR'
"Hükümet olarak başta cumhurbaşkanımız olmak üzere Rusya ve İran ile yoğun diplomasi görüşmeleri yaptık ve ateşkesin gerçekleşmesini sağladık ve sivillerin Halep'ten tahliyesine başladık. Ateşkes kolay olmadı. Bölgede savaşın bitmesini istemeyen unsurlar barışa kurşun sıkmak için gereken her türlü çabayı gösterdi. Kararlı tutumumuz sayesinde bu insanların imdadına yetişmeyi başardık. Tahliye çalışmaları bitmiş değil, devam ediyor. Bize aferin diyenlerin methiyesine ihtiyacımız yok. Biz inancımızın ve insanlığın gereğini yapıyoruz."
'ZAMAN ZAMAN KRİZLERİ AŞMAK İÇİN SINIRLI DEĞİŞİKLİKLER YAPTIĞIMIZ OLDU'
Meclis'te görüşmeleri devam eden anayasa değişikliği teklifine de değinen Yıldırım, şunları kaydetti:
"Anayasa konusu son 50 yıldır siyaseti meşgul eden bir konu. 1980 darbesinden kalma bir vesayet anayasasıyla Türkiye'nin bugünkü ihtiyaçlarını vatandaşlarımızın gelecek beklentilerini karşılamak mümkün olmuyor. Değişmesi konusunda hiçbir görüş ayrılığı yok. Zaman zaman krizleri aşmak için sınırlı değişiklikler yaptığımız oldu. Cumhurbaşkanını milletin doğrudan seçmesinin imkan dahiline getiren değişikliği yaptık. Yargı vesayeti oluşturmaya çalışanların hamlesine karşı önemli değişiklikler öngören değişikliği gerçekleştirdik. Hükümet yönetim sisteminin kalıcı istikrarı sağlamadığı ve bu nedenle yönetim sistemini de içeren değişikliğin acil ihtiyaca dönüştüğü tartışılıyor. Siyaset sorun üretme değil sorun çözme yeridir.
Bu anayasa, 21 maddeden oluşan değişikliğin 18'i esasa ilişkindir. Kalan 3 madde ise geçici maddeler. Biz 69 maddede de uyum değişikliği yapmak durumunda kaldık. Sistemde başbakan ve bakanlar kurulu yok. Hükümet sistemi değişiyor. Sistemde cumhurbaşkanı var, bakanlar kurulu ve kabinesi var. Sistemi şöyle tanımlayabiliriz. Aynen belediye başkanlığı seçimleri gibi. Belediye başkanını bir sandıkta meclisi bir sandıkta seçiyorsunuz. Cumhurbaşkanını ayrı seçiyorsunuz, meclis üyelerini ayrı seçiyorsunuz. Bir günde seçimi tamamlıyorsunuz. Cumhurbaşkanı yüzde 50'nin altında kalırsa 2 hafta sonra yeniden seçim yapma ihtimali olabilir, anayasa teklifinde buna da yer verildi.
‘HERKES ANLADI, KILIÇDAROĞLU ANLAMADI'
Rejim değişiyor diyorlar, buna izin vermeyiz diyorlar. Herkes anladı, (CHP Genel Başkanı Kemal) Kılıçdaroğlu anlamak istemiyor. Sayın Kılıçdaroğlu, Kemal Bey… Türkiye'nin rejimi belli, Cumhuriyet. Rejim değişikliği tarihte kaldı, 1923'te bu mesele bitmiştir. Şimdi yönetim ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir hükümet sisteminden bahsediyoruz. Sistemin adı cumhurbaşkanlığı sistemidir. İki irade oluşuyor, milletin oylarıyla. Biri yasama biri yürütme. Bu iki iradenin birbirine üstünlüğü yok."