2010'daki referandum için, 'Yetmez Ama Evet' adı altında kampanyalar yürütüldüğünü ancak o gün evet diyen aydınların 'Kandırıldık' dediklerinin anımsatılması üzerine, "Koşullar Yetmez Ama Evet döneminden farklı. O zaman AKP'nin ne yapmak istediğinin tahmin edilemediği bir dönemdi ama bugün böyle bir yanılgıya yer yok. Bugün ya demokrasiye ya da diktatörlüğe evet diyeceksiniz" dedi
"Bugün bağımsız yargıdan söz edilemez" diyen Türmen "Yargı tamamen yürütmenin kontrolünde" değerlendirmesini yaptı.
Seçimlerin demokrasilerin ön koşulu olmasının yanı sıra bir değerler bütünü olduğunu ifade eden Türmen, "Yargı, yürütme ve yasamanın sınırlarını çizer ve diğer erklerden farklıdır" diyerek kuvvetler ayrılığına dikkat çekti.
'BAŞKANLIK SİSTEMİ KUTUPLAŞMAYI ARTIRACAKTIR'
Başkanlık sistemini de içeren anayasa değişikliğinin Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştıracağını ve Meclis'e getirilen önerinin bu durumu yasallaştıracak bir öneri olduğunu dile getiren Türmen, "Mevcut otoriter yönetimi yasal düzleme taşıyacak bir öneridir. Kuvvetler birliğine yol açacaktır. Bu diktatörlük demektir" diyerek düşüncelerini aktardı.
Başkanın hem yargıyı kontrol edeceğini, aynı zamanda parti başkanı olacağını ve Meclis'teki çoğunluğu kontrol edeceğini belirten Türmen, "Başkan, yürütmenin kendisi olacak ve parti başkanı olacaktır. Kutuplaşmayı artıracaktır" dedi.
'BAŞKANLIK TARTIŞMALARI TOPLUMSAL BİR İHTİYAÇTAN DOĞMADI'
"Halkın bilgi alma hakkının ortadan kaldırıldığı ortamda referandum ve her tür seçim ne kadar doğrudur? Referandumdan yüzde 51 çıksa, yüzde 49 reddediyor demektir. Yani toplumun yarısı reddediyor demektir. Bunun için uzlaşma sağlanması gerekiyor. Kasım 2012'ye kadar AKP parlamenter sistemin güçlendirilmesini söylüyordu. Başkanlık tartışmaları toplumsal bir ihtiyaçtan doğmadı. MHP'nin tutumu çok gariptir. MHP, Anayasa Komisyonu'nda görüşürken başkanı halkın seçmesine bile karşıydı, parlamento tarafından seçilmesi yönünde öneri getirmişti. Ne oldu da tutum değiştirdiler, anlayamıyorum" sözleriyle değerlendirdi.