Kohen, Leviathan bölgesindeki doğalgaz kaynaklarının çıkarılmasına yönelik Delek ve Avner grubunun bu yıl içinde bir karar vereceğine işaret ederek, bu bölgeden ilk gazın sunulmasındaysa 2019 yılının dördüncü çeyreğinin hedef olduğunu belirtti.
Bu sahanın geliştirilmesinin iki aşamaya ayrıldığını kaydeden Kohen, şöyle devam etti: “İlk aşamadaki müşteriler, İsrail’in kendisi, Ürdün ve Filistin olacak. Ürdün elektrik üretimi için pahalı bir kaynak olan petrol tüketiyor ve yeteri kadar doğalgaz kaynakları yok. Ayrıca Katar’dan da LNG alıyorlar. Dolayısıyla, İsrail’den gaz almak Ürdün’ün arz güvenliğini sağlayacak. Hesaplamalarına göre, yılda 300 milyon dolar saklamış olacaklar. İkinci aşamada ise Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Türkiye bulunuyor.” dedi.
‘YUNANİSTAN KARMAŞIK BİR SEÇENEK’
Bütün seçeneklerin değerlendirildiğini ifade eden Kohen, şunları kaydetti: “İsrail gazının ilk aşamada LNG ile satılması seçeneği değerlendiriliyordu. Ancak bu seçenek şu anda bir kenara bırakıldı. Bu gazı LNG ile değil, boru hatları ile taşımak doğru bir karar. Bu gazı taşıyabileceğimiz ülkeler ise Kıbrıs, Mısır, Türkiye ve Yunanistan. Tüm bu seçenekler avantajları olduğu gibi dezavantajlara da sahip. Kıbrıs küçük bir ada ve fazla gaza ihtiyacı yok. Yunanistan karmaşık bir seçenek çünkü denizaltına boru hattı döşenmesi teknolojisi çok karmaşık ve pahalı bir seçenek. Geriye Mısır ve Türkiye seçeneği kalıyor. Mısır’da mevcut iki LNG tesisi var ve buradan yılda 10 milyar metreküp gaz ithal ediliyor. Dolayısıyla Mısır bir seçenek. Ancak İsrail gazının ihraç edilmesinde Türkiye çok iyi bir seçenek. Eğer bu boru hattı inşa edilirse, çift yönlü bir boru hattı olacak. Böylece, Türkiye çevresindeki ülkelere gaz ihraç edebilecek bir ticari merkez haline gelecek.”
Kohen, doğalgazın ekonomik ve jeopolitiği güçlendiren bir kaynak olduğunu belirterek, bu çerçevede ülkeler arasındaki doğalgaz satışının da ticari ilişkilerden daha öte bir anlam taşıdığını sözlerine ekledi.