‘AVRUPA ZOR DA OLSA TÜRKİYE'Yİ ÜYE OLARAK İÇİNE ALACAKTIR'
AB'nin Türkiye'yi üye olarak almak veya üyelik statüsü tanımak konusunda net olmadığını vurgulayan İyimaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tarihsel ve politik nedenlerle net değil. Fakat, Türkiye AB'ye muhtaç olmaksızın kendi gelişimin, dönüşümünü ve uygarlık yürüyüşünü sürdürüyor. Ben bir kopuş ilişkisi yaşayacağımızı zannetmiyorum. Avrupa zor da olsa Türkiye'yi üye olarak içine alacaktır. Ama konjonktürel inişlerin çıkışların bu uzun yolculuğa sonuçlandırıcı etkisinin olmayacağını düşünüyorum.
Türkiye her gelişmeye göre tavır alıyor. Tabii şu anda reformlarını tamamlamış, hükümet sistemi dönüşümünü yapmaya ramak kalmış dönemde AB'nin Türkiye'ye bakışı kendisine göre sorunlu. Çünkü boyun eğmeyen, diklenmeyen ama dik duran ve gelişmeler karışışında onurlu diplomasi ve dış siyaset parametrelerini anında kullanan ve çoğul küresel ilişkileri ihmal etmeyen bir yapıda bugün Türkiye. AB üyelik yürüyüşümüze rağmen ve onunla birlikte Rusya ile de iyi geçiniyoruz ve Türkiye'nin menfaatlerinin zedelendiği her noktada küresel hukuka, uluslararası hukuka uygun şekilde gereken çarelerin gereken dinamikleri işletiyoruz."
‘AB TÜRKİYE'NİN VAROLUŞ VEYA BİR OKSİJEN ŞARTI DEĞİL'
Türkiye-AB ilişkileri konusunda bazı birlik üyelerinden müzakerelerin dondurulması çağrıları geliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da AB konusunda referanduma gidilebileceğini açıkladı. Peki, Türkiye AB'siz de yoluna devam edebilir mi? Türkiye'nin kabuğunu kırdığını, Türkiye'nin artık hiçbir zaman yalnızlık sendromu yaşayamayacağını vurgulayan İyimaya, "Türkiye o safhayı o eşiği aştı. AB, Türkiye'nin varoluş veya bir oksijen şartı değildir. AB'ye rağmen onsuz da Türkiye dünya devletler ve milletler topluluğunun onurlu bir üyesi olmaya, kendi sorunlarını kendi kapasitesi ve potansiyeli içerisinde çözmeye muktedirdir, o gücü vardır ve o nedenle de Türkiye sadece ilişkisini AB ile sınırlayan değil, çoğul siyasete, çoğul diplomasiye önem veren bir anlayış içerisindedir" dedi.
AB'nin Türkiye'ye bakışını ‘sorunlu' olarak niteleyen İyimaya, bunun gerekçelerini de şöyle anlattı:
"Bir defa 10-20 sene evvelki Türkiye ile AB ilişkilerinde Avrupa lehine bağımlı bir ilişki vardı. Her şey yaptırılan, şunu yapmazsanız şu olur denen Türkiye. Ama şu anda Türkiye onuru ile bağdaşmayan önerileri elinin tersiyle iten rasyonel noktadan geri adım atmayan bir Türkiye'dir. AB bu noktada tedirgin tabii. Türkiye'nin büyümesini, gelişmesini, küresel oyuncu olmasını bilhassa Ortadoğu çıkarları bakımından. Bir de aramızda tabii kültür farkı var, medeniyet farkı var, din farkı var. Bence buna AB'nin de Türkiye'nin de takılmaması lazım. Çünkü demokrasi, adalet ve özgürlük ortak uygarlığın vazgeçilmezlerinden biri.
‘TÜRKİYE AB İÇİN ASLINDA BİR KAZANIM, AB BUNU DA BİLİYOR'
Ama AB'de Türkiye'ye bakışta bir bütün değil tabii. Türkiye'nin bakışına saygılı olan AB ülkeleri var. Ama bilhassa Ortadoğu çıkarları sebebiyle Türkiye'nin büyümesinden gelişmesinden ve sözünün dinlenilir olmasından Ortadoğu'ya etkisinden rahatsız olan AB ülkeleri var. Türkiye bunları rasyonel şekilde değerlendiriyor. Türkiye AB için aslında bir kazanım. AB bunu da biliyor. Tam kopma noktasında bile klasik tavırları var, donduruyoruz diyor, AB'nin bu ilişkiyi koparması AB'nin kaynakları bakımından, demokratik dinamikler bakımından büyük vazgeçmeleri istinkafları ve feragatları bünyesinde taşır ki, AB'nin böyle bir cesareti yok."