Hürriyet gazetesi, bir süredir Doğan Grubu'na Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile işbirliği içinde olduğu yolunda yöneltilen suçlamalara karşılık gün ışığına çıkan yeni olguların yaşanan gerçekliğin bunun tam tersi yönde olduğunu, FETÖ’nün vergi denetim mekanizmasını istismar ederek Doğan Grubu’nu çok ağır bir maddi zarara soktuğunu ileri sürdü.
'BİRİNCİ DALGA: 1 MİLYAR 174 MİLYON TL'
Doğan Yayın Holding’e bu işlemin vergi kaçakçılığı olduğu iddiasıyla kesilen bu ceza yargıya götürüldü ve İstanbul 6’ncı Vergi Mahkemesi 29 Ocak 2010 tarihli kararıyla cezanın haksız olduğuna hükmetti. Gelir İdaresi, bu karara Danıştay nezdinde itirazda bulundu. Danıştay 4’üncü Dairesi, 17 Ocak 2011 tarihinde Gelir İdaresi’nin itirazını reddederek birinci derece mahkemenin kararını onadı. Sonuçta cezanın haksızlığı ortaya çıktı ve Doğan Yayın Holding aklandı.
Doğan Yayın Holding’e bu cezayı kesen 3 vergi müfettişinden biri daha sonra memuriyetten kendi isteğiyle ayrılırken, diğer ikisinin 15 Temmuz sonrasında FETÖ bağlantısı nedeniyle kanun hükmünde kararnamelerle devlet memuriyetinden çıkartıldığı kaydedildi.
'İKİNCİ DALGA: 5.6 MİLYAR TL'
Müfettişler, 7 Eylül 2009 tarihinde sundukları raporda, Doğan TV, Doğan Prodüksiyon ve D Yapım’a vergi, ceza ve gecikme faizi olarak toplam 5 milyar 630 milyon lira ceza tahakkuk ettirdi. 2009 yılında 1.55 lira olan ortalama dolar kuru esas alındığında, bu miktar o dönemin değeriyle 3 milyar 630 milyon dolara tekabül ediyor.
İkinci dalgada tahakkuk ettirilen cezalar, hisse senedi ve ilmühaber satışları için KDV ödenmediği iddiasına dayanıyordu. Oysa yasada ve ilgili bütün mevzuatta hisse senedi ve ilmühaber satışları KDV’ye tabi değil. Mevzuatta olmadığı halde böyle bir cezanın haksız bir şekilde işletilmesi Türkiye’de bir ilk oluşturdu ve sonrasında da hiçbir şirkete uygulanmadı. Yine aynı şekilde vergi dairesi, daha önce hiç örneği olmayan bir şekilde Doğan Grubu’ndan 5 milyar liranın üzerinde teminat talep etti ve ihtiyati haciz uygulamalarını başlattı.
'MÜFETTİŞLER FETÖ BAĞLANTISI GEREKÇESİYLE ATILDI'
Doğan Yayın Holding ve Doğan TV‘ye haksız cezaları yazan denetim elemanlarını yönlendiren Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı makamında oturan 2 ayrı yönetici ile bir yardımcıları da yine 1 Eylül 2016 tarihli kanun hükmünde kararname ile FETÖ mensubiyeti ya da bağlantısı gerekçesiyle memuriyetten çıkartıldı. Bu gruptaki yöneticilerden ikisi halen gözaltında, biri ise firari durumda.
'1 MİLYAR 100 MİLYON LİRA HAKSIZ ÖDEME'
İkinci dalgadaki cezaların kesilmesinden sonra Doğan Grubu yine yargıya giderek bu işlemlere itiraz etti. Açılan davaların tamamı Danıştay’da Doğan Grubu lehine sonuçlandı. Bunun üzerine Gelir İdaresi, Danıştay’da tashihi karar talebinde bulundu ve süreçte Türkiye’de 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu gerçekleşti. Ardından Gülen cemaati HSYK’ya hakim olurken, buna paralel bir şekilde Danıştay’ın üye yapısı da değişti ve 61 yeni üye atandı. Sürecin uzaması ve teminatın büyüklüğü ve ihtiyati haciz uygulamaları ile Danıştay yapısının değişmesi karşısında Doğan Grubu 2011 yılında çıkan Vergi Barışı Kanunu’ndan yararlanma seçeneğine yönelmek zorunda bırakıldı. Doğan Grubu’nun 2011 yılı haziran ayında haksız bir şekilde 1 milyar 100 milyon lira ödemesiyle konu kapandı. Ödenen miktar o günkü kurla 700 milyon dolara yaklaşıyordu. 700 milyon doların bugünkü kurdan karşılığı 2.4 milyar liraya denk geliyor.
HİSSELERDE BÜYÜK DÜŞÜŞ
Habere göre, gelişmelerin seyri, Doğan Grubu’nun FETÖ ile işbirliği kurması iddiası bir tarafa, bizzat FETÖ tarafından milyarlarca liralık cezalarla yok edilmeye çalışıldığını gözler önüne seriyor. Bu cezalar Doğan Grubu’na mali yönden ağır bir darbe indirdi. Örneğin 2008 yılında Doğan Yayın Holding’in borsadaki değeri 2 milyar 516 milyon dolar iken, vergi cezasının kesildiği 18 Şubat 2009 günü bu değer 186 milyon dolara düştü. Doğan Holding’in 2008 başında 2 milyar 806 milyon dolar olan değeri de 18 Şubat 2009 günü 796 milyon dolara geriledi.
'ÖDÜL OLARAK ABD’YE GÖNDERİLDİLER'
Haberde, "2009-2010 yıllarında böyle büyük bir haksızlık ve komployla karşılaşınca Doğan Grubu kendisini yok etmeye yönelik bu eylemlerin arka planını araştırmış ve tüm müfettişlerin yazdıkları rapor sonrası ABD’ye gönderildiklerini de tespit ederek bunun bir Gülen cemaati operasyonu olduğunu o tarihte fark etmişti. O gün fark edilen ancak ispatı mümkün olmayan kumpas, 15 Temmuz sonrası çıkarılan ihraç kararnameleriyle apaçık ortaya çıkmış ve herkesin malumu haline gelmiştir" ifadelerine yer verildi.