"Bir grup asker, MİT Müsteşarı'nı kaçırmaya ya da öldürmeye karar veriyor ve Genelkurmay Başkanı, bunu bir darbe girişimi olarak değerlendirmiyor" diye yazan Yılmaz, Darbe Komisyonu'nda konuşmalarının talep edilmesi konusunda tartışmalı bir sürecin yaşandığı Akar ve Fidan hakkında "Genelkurmay Başkanı ne zannediyordu, Müsteşar'ı kaçıracak askerlerin fidye isteyip, o parayla altlarına birer Ferrari çekeceklerini mi?" eleştirisinde bulundu.
Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz'ın 'Kayıp 8 saatin esrarını savcı öğrenecek mi?' başlıklı yazısı şöyle:
‘İSİMSİZ ER DE AYNI İSTİHBARATI MİT'E GETİRMİŞ'
Binbaşı H.A.'dan sonra bir de ismi belli olmayan bir erin, 15 Temmuz günü darbeyi ihbar ettiği ortaya çıktı.
Bunu TBMM Darbe Komisyonu'nun AKP'li Başkanvekili Selçuk Özdağ açıkladı.
Binbaşı H.A.'nın hiç olmazsa bir inisyali var. Bu kahraman arkadaşımızın iki harflik bir inisyali bile yok. Niye acaba, ‘er' olduğu için mi? Özdağ'ın açıklamasına göre H.A., MİT Müsteşarı'na suikast yapılacağını ihbar etmişti. İsimsiz er de aynı istihbaratı MİT'e getirmiş.
Özdağ, binbaşı ve erin şimdi ‘güvenlik amacıyla hapishanede' olduklarını da söylüyor.
Bu nasıl bir güvenlik arayışı anlayamadım. İnsanları, özgürlüklerini kısıtlamadan korumak mümkün değil mi bu ülkede?
Neyse, konumuz bu değil. Konumuz bu ihbarlara rağmen, darbenin niye engellenemediği. Hatırlayacaksınız, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ümit Dündar, TBMM komisyonundaki ifadesinde, ‘darbe ihbarı alınsaydı, Genelkurmay Başkanı'nın başka emirler de vererek, girişimi en başından engelleyebileceğini' de söylemişti.
Başka emirler niye verilmemişti? Onun nedeni de bize hep "İhbar darbe değil, MİT Müsteşarı'nın kaçırılacağı ya da öldürüleceği ile ilgiliydi" diye açıklanıyor.
Orgeneral Dündar da bununla ilgili bir yorumda bulunmamıştı, hatırlarsınız. "İki kişi arasında geçen konuşma" olarak nitelemişti, Orgeneral Hulusi Akar ile Müsteşar Hakan Fidan arasındaki görüşmeyi.
Bunun "hayatın olağan akışına uymadığı" açık. Genelkurmay Başkanı, hangi düşünceyle böyle bir bilgiyi ikinci başkanından saklamak isteyebilir?
‘BELLİ Kİ ORGENERAL DÜNDAR, ÜSTÜNE SAYGI GEREĞİ BİLDİĞİNİ SÖYLEMİYOR'
Ama belli ki Orgeneral Dündar, üstüne saygı gereği bildiğini söylemiyor. Askerlikte bu anlaşılabilir bir durum.
Onun için bunu bırakıp, Orgeneral Akar'ın neden tamamlayıcı emirleri vermediğini sorgulamalıyız. Bir grup asker, MİT Müsteşarı'nı kaçırmaya ya da öldürmeye karar veriyor ve Genelkurmay Başkanı, bunu bir darbe girişimi olarak değerlendirmiyor.
Size de tuhaf gelmiyor mu?
Genelkurmay Başkanı ne zannediyordu, Müsteşar'ı kaçıracak askerlerin fidye isteyip, o parayla altlarına birer Ferrari çekeceklerini mi?
Kara Havacılık ve Zırhlı Birlikler'de buna yönelik faaliyet var ve böyle bir ihbara rağmen doğru değerlendirme yapılmıyor, kuvvet komutanları karargâha çağrılmıyor, ordu, kolordu komutanları birliklerine sahip çıkmak konusunda uyarılmıyor.
MİT Müsteşarı çıkıp evine gidiyor, komutanlar düğünde halay çekiyor, Genelkurmay Başkanı, karargâhında darbecilerin eline esir düşüyor.
Bunu bir operet olarak yazsam, seyircileri iyi güldürürdüm!
Ama bu olayda gülmedik. Demokrasimize kastedildi, 246 vatandaşımız öldü, yüzlercesi yaralandı, sakat kalanlar var.
Şimdi MİT Müsteşarı için savcılık ‘tanık' sıfatıyla ifade versin diye Başbakanlık'tan izin istemiş. Bakalım bu izin verilecek mi?
Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı, Meclis'e çağrılacak mı, ‘tanıklıklarından'yararlanmak için?
Binbaşı H.A.'nın ihbarı ile darbe girişiminin başlaması arasında geçen 8 saatte ne oldu?
‘Demokrasi şehitleri' sözü geçince ağlıyorsunuz da bu insanların şehit olmalarına neyin yol açtığını araştırmayı neden istemiyorsunuz?