Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında, yaptığı bir konuşmadan dolayı açılan davanın duruşması Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Cumhuriyet'in aktardığına göre, 301. maddeden yargılanan Demirtaş, cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşma salonuna bağlanarak savunmasını yaptı.
Cezaevindeki Demirtaş'tan ilk görüntü… SEGBİS'le bağlanarak savunma verdi https://t.co/Y2v5GtzRBe pic.twitter.com/cDEtyv34Aq
— Cumhuriyet (@cumhuriyetgzt) November 25, 2016
Demirtaş'ın savunmasının ilk bölümü şöyle:
İddianamedeki konuşma bana aittir. Birkaç yerde deşifre ve yazım hatası vardır. "Halk birlikleri" olarak yazılan yer, "halkın birlikteliği" şeklindedir. Türklüğü, Cumhuriyeti ve Meclis'i alenen aşağıladığım iddia edildi. Ancak hangi cümlelerimle bunu yaptığım belirtilmiyor. Konuşmamın hiçbir yerinde hakaret yoktur. Meclis'i eleştiren ya da aşağılayan, ima yoluyla bile, bir tek cümle bile geçmiyor. Konuşmam baştan sona, Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki hükümete eleştiri ve çağrı mahiyetindedir. Dolayısıyla, şu aşamada aslında beraat kararı verilmesi gerekir.
‘DOKUNULMAZLIĞIM CUMHURİYET TARİHİNDE İLK DEFA YAPILAN BİR UYGULAMAYLA KALDIRILDI'
Dokunulmazlıkların böyle kaldırılması hem Anayasa'ya aykırıdır hem de yargılanmamızı imkansız kılmaktadır. Dokunulmazlık 20 Mayıs'tan öncesi için kaldırılmıştır. O dakikadan sonra dokunulmazlıklar devam etmektedir. Daha önceki uygulamalarda dönem sonuna kadar kaldırılırdı. Bizim hükümete teklifimiz, dokunulmazlıkların 550 milletvekilinin tamamını kapsayacak şekilde, dönem sonuna kadar kaldırılması yönündeydi. Dokunulmazlıkların o şekilde kaldırılmasının doğru olmadığını söylemiştik. Ben de dahil, bütün milletvekillerinin mutlak dokunulmazlıkları, 20 Mayıs'tan sonra olduğu gibi devam etmektedir. Yani, dokunulmazlık geleceğe doğru değil, geçmişe doğru kaldırıldı.
Yargılanmada bir çekinceye sahip değiliz. Tam tersine, adil bir yargılanmayla hakkımızdaki iddialardan kurtulmak istiyoruz.
‘MAHKEME BENİ ANCAK 20 MAYIS'TAN ÖNCESİ İÇİN YARGILAYABİLİR'
20 Mayıs'tan sonra dokunulmazlık zırhı olduğu gibi korunmaktadır. Burada, yargı mercilerinin kendi hakkını korumaya çalıştığını görüyoruz. Ama aynı şekilde, devletin 3 temel erkinden biri olan yasama erkinin bir temsilcisi olarak benim de yasama hakkımı koruma hakkım vardır. Yargı erki, yargılanma gücü ve etkisini kullanma hakkını, bir yasama üyesinin yasama faaliyetlerine katılma hakkından hangi yasaya dayanarak üstün görmektedir?
‘GÜÇLERİN AYRILIĞI İLKESİ ESASTIR'
Ülkemizde ağır aksak da işliyor olsa, güçlerin ayrılığı ilkesi esastır ve hiçbir erkin diğer erk üzerinde kontrol, soruşturma hakkı yoktur. Ancak şu anda bir yargı erki beni tutuklayarak yasama faaliyetinden fiilen alıkoymuştur.
'MİLLİ İRADEDEN GELEN HAKLARIM ZORLA ELİMDEN ALINMIŞTIR'
Ha keza mahkemeniz, 20 Mayıs'tan sonra devam eden mutlak dokunulmazlığımı göz ardı etmiştir. Benim milli iradeden gelen haklarım zorla elimden alınmıştır.
Milletvekili arkadaşlarım durumu bana aktardıklarında Başbakan, İçişleri Bakanı ve Sağlık Bakanı ile görüşmeleri için milletvekili arkadaşlarımı görevlendirdim. Başbakan ile dolaylı, diğer ikisiyle ise yüz yüze görüştüler. Onlar da, gerekenin yapılacağını söylediler. Ambulanslar, sivilleri almak üzere mahalleye doğru harekete geçti. Ancak ambulanslar sokağın girişine yaklaşınca, yeniden yoğun ateşin başladığı bilgisi bize ulaştı. Bu durum birkaç kez üst üste ve 4-5 gün tekrarladı.
Bu sürede milletvekillerimiz, oradaki sivillerden DBP PM üyesi Mehmet Yavuzel ile telefon bağlantısı yaptılar. Bu üçlü bir görüşmeydi. Bir ucunda bakanlık, bir ucunda milletvekillerimiz, bir ucunda Mehmet Yavuzel vardı. Konuşma kayıtları mahkemeye verilecektir. Siviller çıkmak istiyor ama ateş nedeniyle çıkamıyorlardı.
‘OYSA ORADAKİ SİVİLLERİ BİZ DOĞRUDAN BAKANLIKLA GÖRÜŞTÜRMÜŞTÜK'
Dolayısıyla Benim Mardin'deki açıklamam hem hükümete yönelik eleştiridir hem de oradaki insanların canlarını kurtarmaya yöneliktir. Demokratik hukuk devletleri, iç ve uluslararası hukuka bağlı olmak zorundadır. Tam da arkanızdaki yazı bunu ifade etmektedir. Devlet adına hareket eden kamu görevlileri, zaman zaman kanun dışına çıkma hakkına sahip değildir.
Sivil yurttaşların oradan sağ salim çıkarılması olanağı varken, açıklamamdan 2 gün sonra İçişleri Bakanlığı'nın, Cizre'de bir binanın bodrum katında 60 teröristin ölü ele geçirildiği açıklaması, işte tam da belirttiğim kaygıların ne kadar haklı olduğunu maalesef ki ispatlamıştır.