Bunun yanında Türkiye’de, Avrasya’daki uluslararası örgütlerin ve özellikle Şanghay İşbirliği Örgütü’nün popülaritesi giderek artmakta olduğu gözlemleniyor.
Uzmanlara göre, Ankara için artık tek yanlı ve Batı eksenli perspektifler eski çekiciliğini yitirmiştir.
Peki bundan sonraki süreçte Türkiye’nin, dünya dengeleri bağlamındaki politikası ve hedefleri neler olacak? Avrasya ile işbirliği nasıl gelişecek?
Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Ahmet Sorgun şunları söyledi.
Şimdi tabi Türkiye bu coğrafyanın bir parçası. Ve bu bakımdan, nasıl Rusya’nın bir tarafı Avrupa, bir tarafı Asya ise, Türkiye’nin de coğrafi olarak topraklarının bir kısmı Avrupa’da bir kısmı Asya’da. Biz bir taraftan Avrupa Birliği’nin aday ülkesiyiz, NATO üyesiyiz, diğer taraftan Avrupa Parlamentosu’nun üyesiyiz, aynı zamanda Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nde birlikteyiz vs. Yani dünya’da birçok organizasyonda Türkiye’nin bağlantıları var. Avrupa Birliği’nin bize yönelik samimi davranmasını, ilkesel davranmasını ve çifte standartlı olmamasını ısrarla ifade ediyoruz.
Hiç kimse dünyada tek başına değildir. Bu dünyada biz hep beraber yaşıyoruz. Tek başına hiç kimse bu çağda ne güvende olabilir, ne mutlu olabilir. O zaman hep beraber bu coğrafyayı birlikte, daha doğrusu dünyayı birlikte sağlıklı yönetmemiz gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki, ‘Dünya beşten büyüktür’. Yani dünya halklarını yok sayarak, dünyanın büyük kesimini yok sayarak bir yere varamayız. 20. yüzyılın içerisinde dünya iki tane çok büyük savaş yaşamış. Ve bu savaşlar baktığımızda gene Avrupa merkezli savaşlar.
Avrupa Birliği’nin kuruluş sebebine de baktığımızda ‘yine böyle bir savaş olmasın’ düşüncesi var. Yani, iki dünya savaşı yaşanmış, üçüncü bir savaş olmasın diyerek kurulmuş Avrupa Birliği. Ekonomik gerekçeler gösterildi ama arkasındaki felsefe ve siyaset, bunun için yola çıkıldığını gösterir.
Biz istiyoruz ki, her yerde hukuk olsun, her yerde adalet olsun, her yerde eşitlik olsun. Avrupa Birliği bu konuda samimiyetle davransın. Terörizme karşı da samimi olsun. Terörün iyisi, kötüsü olmaz. Senin teröristin, benim teröristim olmaz. Bu konuda Avrupa veya bazı ittifaklar bizimle bir taraftan resmiyette ittifak ediyor, ama gayri samimi davranarak bizim zorda kalmasına sebep oluyor. Bunu biz kabullenemeyiz.
Kimse dünyada artık tek başına değildir. Dünya global bir köydür. Ne iletişimi engelleyebilirsiniz, birlikte olmazsanız terörizmi de engelleyemezsiniz. Bugün yol verdiğiniz, destek olduğunuz terörizm yarın sizi de vurabilir. Bu bakımdan bütün dünya devletlerinin bu konuda birlikte olması lazım. Dünyanın imkanlarını da, nimetleri de, kaynakları da adil bir şekilde bütün dünya olarak paylaşmamız gerekiyor. Eğer dünyada adaletli bir paylaşım olmazsa kesinlikle terörü de yine kendi içinde doğurur. Sadece mutlu bir azınlık, mutlu bir dünya parçası refah içerisinde olur da, öbür tarafta açlık, sefalet olursa yine dünya kesinlikle güvende olmaz. Dünyanın kaynaklarını dünyanın insanlarına adaletli bir şekilde dağıtmamız gerekir.
Türkiye, halk hangi istikameti seçerse, o istikamette yürüyecek. Biz bir hukuk devletiyiz, demokratik bir ülkeyiz. Gerektiği zaman halka sorulur. Nasıl İngiltere’ye sorulmuşsa Türk halkına da sorulur. Hiç kimse bir yere tek başına mahkum değildir. Türkiye’nin Rusya ile de, Asya ülkeleriyle de ilişkileri var, İran’la var, Çin’le var vs. Hiç kimse tek bir ülkeye, tek bir bloka, tek bir birliğe mecbur ve mahkum değildir. Hele hele Türkiye gibi, yani bir tarafı Orta Doğu, bir tarafı Kafkasya, bir tarafı Balkanlar, kuzeyi büyük bir devlet, tarihi bir geçmişi ve medeniyeti olan Rusya, bir tarafı da Kuzey Afrika, İslam Dünyası vs. Böyle bir coğrafyada, böyle bir tarihi geçmişi olan bir ülkeyi dar bir çerçeveye sınırlandırarak bir yere mecbur ve mahkum edemezsiniz.