Bakan Işık, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Milli Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletmesi Başkanlığının 2017 yılı bütçelerine ilişkin sunum yaptı.
‘EN BÜYÜK MÜCADELEYİ VEREN ÜLKE TÜRKİYE'
IŞİD'in Irak ve Suriye'de pek çok yerleşim merkezini ele geçirmesinin, içinden çıkılamayan sorunlara yol açtığına, bu karanlık ortamda YPG gibi diğer ‘terör örgütleri için de müsait zemin oluşturduğuna' dikkat çeken Işık, şunları söyledi:
"Aynı anda hem DEAŞ'a hem de PKK/PYD/YPG ve DHKP-C gibi bölgedeki bütün terör örgütlerinin tamamına karşı en büyük mücadeleyi veren ülke Türkiye'dir. Bütün müttefiklerimize ve dostlarımıza bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütünü kullanmak suretiyle başarıya ulaşılamayacağını, terör örgütlerinin verdikleri sözlere güvenilemeyeceğini, hem Suriye'nin hem de Irak'ın toprak bütünlüğü ile siyasi birliğinin korunmasının şart olduğunu bıkmadan usanmadan izah etmek için yoğun çaba harcıyoruz. Tabiatıyla bir yandan da sadece diplomasiyle yetinmeyerek, gerekli gördüğümüz somut tedbirleri almaya devam ediyoruz. 24 Ağustos'ta başlayan Fırat Kalkanı harekatını da bu çerçevede değerlendirmekte fayda vardır. Bu harekat sayesinde Cerablus, El Rai ve DEAŞ için büyük sembolik önem taşıyan Dabık'ın tarafımızdan da desteklenen Özgür Suriye Ordusu güçlerince kurtarılması mühimdir. Bu sayede, toplamda bin 620 kilometrekareden büyük bir alan temizlenmiş olup, bu bölgedeki 202 meskun mahal özgürleştirilmiştir. Şimdi sırada El Bab vardır."
‘PYD/YPG'nin, Suriye'deki karışıklıktan istifade ederek, toprak kazanma peşinde olduğuna' vurgu yapan Bakan Işık, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Birbirinden hiç farkı olmayan, bütün talimatlarını Kandil'den alan elleri kanlı bu terörist çeteler, uluslararası kamuoyunun gözünde meşruiyet kazanacakları hayaliyle Suriye'deki ve Irak'taki krizi istismar etmektedir. PKK ve PYD'nin, aynı terörist havuzunu ve lider kadroyu paylaştığı hepimizin bildiği bir gerçektir. Özetle, PKK'nın YPG ve PYD'den hiçbir farkı yoktur. Bunu bütün dünyaya tekrar tekrar anlatmaya ve dostlarımızı ileride pişman olacakları hatalara düşmemeleri için uyarmaya devam ediyoruz. PKK'ya karşı yurt içindeki mücadelemiz de aynı kararlılıkla sürmektedir."
Irak'ta yaşanan ortamın tıpkı Suriye'de olduğu gibi IŞİD ve PKK örgütlerinden kaynaklanan tehditleri büyüttüğüne dikkat çeken Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu durum, haliyle ulusal güvenliğimiz açısından zaruret arz eden bazı tedbirlerin alınmasını gerekli kılmıştır. Bu arada, koalisyon güçlerince desteklenen Irak Ordusu ve güvenlik kuvvetleri tarafından 17 Ekim tarihinden itibaren icra edilmeye başlanan Musul operasyonunun nasıl yürütüleceği de bölgemizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Musul'un veya Telafer'in DEAŞ'tan temizlenmesinden belki daha da önemli olan husus, Musul'un bilahare nasıl ve kimler tarafından yönetileceği meselesidir. Örneğin, mezhepçi saiklerle hareket eden yabancı unsurlardan müteşekkil silahlı milis güçlerinin Musul'a veya Telafer'e girmesi, en az DEAŞ'ınki kadar ağır yeni bir tahribat yaratacaktır. Biz Musul'un Musullulara, Telafer'in Telaferlilere, Rakka'nın Rakkalılara ait olduğunu söylüyoruz. Dolayısıyla, Musul vilayetinin demografik yapısının değiştirilmesine tevessül edilmemesi gerektiğini her vesileyle vurguluyoruz. Zira aksi bir durum, sadece Irak'ı değil, ülkemizle birlikte yakın çevremizi de ilave güvenlik sorunlarıyla ve yeni insani krizlerle karşı karşıya bırakabilecektir. Böyle hatalar yapılırsa yeniden tetiklenecek etnik ve mezhepsel fay hatları, Irak'ın birliğini ve bütünlüğünü dahi tehdit edecek bir boyuta ulaşabilir. Bu asla arzu etmediğimiz bir durumdur."
‘DEAŞ TERÖR ÖRGÜTÜ BAŞİKA'DAKİ KAMPIMIZA BUNUN İÇİN SALDIRMIŞTIR'
"Başika'da bugüne kadar Musul'un 4 bine yakın yerli unsuru eğitilmiş olup, bu insanlar kendi vatanları olan Irak'ın toprak bütünlüğüne ve birliğine karşı en büyük tehditlerden birisini teşkil eden DEAŞ terörüne karşı mücadele etmektedir. Bunu gayet iyi bilen DEAŞ terör örgütü Başika'daki kampımıza bunun için saldırmıştır. Ancak her defasında gereken cevabı almış, neticede 700'den fazla DEAŞ teröristi Başika'daki kuvvetler sayesinde etkisiz hale getirilmiştir. Ninova Muhafızları olarak bilinen bu unsurlardan yaklaşık 3 bini, peşmergelerle birlikte halen Musul operasyonuna katılmaktadır. Ninova Muhafızlarının Musul operasyonu tamamlandıktan sonra da şehrin güvenliğinin sağlanmasında ve idaresinde önemli bir rolü olacağına inanıyoruz."
Türkiye'nin Başika'daki varlığının yegane sebebinin, hem Türkiye'nin hem de Irak'ın ulusal güvenliğine, birliğine, bütünlüğüne ve egemenliğine karşı ağır tehdit teşkil eden IŞİD ve PKK örgütlerle mücadele etmek olduğunu ifade eden Bakan Işık, "Türkiye, Başika konusunda, yanlış anlamalardan ve bazı çevrelerin kasıtlı tahriklerinden kaynaklandığına inandığımız uyuşmazlığın, Irak Hükümetiyle ikili görüşmeler çerçevesinde dostane bir şekilde çözülmesini arzulamakta ve Irak makamları ile iletişim kanallarını sürekli açık tutmaya azami özeni göstermektedir. Bu nedenle bazı Iraklı yetkililer tarafından yapılan açıklamaları yanlış buluyoruz. Son dönemde dikkat etmelerini de memnuniyetle karşılıyoruz" değerlendirmesini yaptı.
‘GATA İLE İLGİLİ EN KÜÇÜK BOŞLUĞUN DOĞMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ'
Harp Akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatıldığını, Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) ve bünyesindeki meslek yüksek okulları Sağlık Bilimleri Üniversitesine, askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı'na devredildiğini anımsatan Bakan Işık, şunları söyledi:
"GATA'nın ve diğer askeri hastanelerin yeni yapılanması nedeniyle, sanki askerlerimiz sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılıyormuş gibi bir havanın siyasi mülahazalarla kasıtlı olarak yaratıldığını söylemek mecburiyetindeyim. Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına evvelce verilen sağlık hizmetleri aynen sürdüğü gibi, gerek Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nin gerek diğer bütün sağlık kurumlarımızın imkanlarından da istifade edilmesi mümkün hale gelmiştir. Neticede, askeri operasyonlar için muharebe ortamında görev yapabilecek askeri tabip ve yardımcı sağlık sınıfı personelinin yetiştirilmesine ve istihdam edilmesine de devam edilecektir. Dolayısıyla, bu alanda bir zafiyete yol açıldığı iddiaları tamamen temelsizdir. Sağlık Bilimleri Üniversitesi'ne askeri tabip yetiştirmek için özel bir kontenjan koyuyoruz. Şu anda teknik çalışmalar sürüyor 150-250 arası askeri tabip kontenjanını YÖK'e bildireceğiz, YÖK bunun için askeri tabip öğrenci kadrosu oluşturacak ve öğrenciyi buna göre alacak, bunlar da aynı fakülte yüksekokulu öğrencisi mantığıyla eğitimlerine devam edecekler. Aynı şekilde Sağlık Bilimleri Üniversitesi, harp psikiyatrisi, harp cerrahisi ve askeri branşlardaki bütün çalışmalarını yoğunlaştırarak sürdürecek. Yani GATA ile ilgili en küçük bir boşluğun doğmasına izin vermeyeceğiz."
Ankara ve İstanbul garnizonlarındaki kara ve hava unsurlarına ait bir kısım askeri birliklerin başka şehirlere taşınmasına ilişkin intikal faaliyetlerinin büyük oranda tamamlandığını vurgulayan Bakan Fikri Işık, "Kuleli Askeri Lise binasının Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü'ne tahsis edilmekte olduğunu sizlerle paylaşmak isterim" diye konuştu.
Askeri okullarla Türk Silahlı Kuvvetleri'ne personel temin yetkisinin düzenlemeyle Milli Savunma Bakanlığı'na verildiğini anımsatan Bakan Işık, "15 Temmuz öncesinde askeri öğrenim kurumlarımızda okuyan 6 bin 193 harp okulu öğrencisi, 4 bin 90 askeri lise ve astsubay hazırlama okulu öğrencisi ve 6 bin 140 astsubay meslek yüksekokulu öğrencisi derecelerine göre YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından durumlarına uygun okullara nakledilmiştir" değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Işık, Olağanüstü hal (OHAL) süresince TSK personelinin ilgili kuvvet komutanının teklifi ve Milli Savunma Bakanı'nın onayıyla kamu görevinden çıkartılmaları usulünün benimsendiğini belirterek, "Türk Silahlı Kuvvetleri'mizden bugüne kadar 3 bin 665 personel FETÖ terör örgütüyle irtibatlı olduğu için ihraç edilmiştir. Neticede 16 bin 423 öğrenciyle beraber değerlendirildiğinde 20 bin 88 kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri ile bağı kesilmiştir. Ayrıca 2 bin 855 personelin de soruşturma işlemleri sürdürülmektedir" diye konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu ileri teknoloji ürünü, yeteneklerin büyük ölçüde milli sanayi tarafından gerçekleştirilmesi için önemli adımların atıldığını bildiren Işık, "Türkiye'nin ilk yerli ve milli tüfeği olan Modern Piyade Tüfeği (MPT) Projesi kapsamında imzalanan seri üretim sözleşmesi uyarınca 500 adetlik ilk kafile üretim tamamlanmış olup, kalan 19 bin 500 adedinin üretimi Eylül 2017 tarihine kadar gerçekleştirilecektir" ifadesini kullandı.
Bazı büyük projelere ilişkin bilgi veren Bakan Işık, Milli Bölgesel Uçak Projesi'nin başlatıldığını hatırlattı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin eğitim uçağı ihtiyacına cevap verecek ve dünya pazarlarında da pay sahibi olabilecek özgün bir eğitim uçağının tasarımı ve üretimi amacıyla Türk Başlangıç ve Temel Eğitim Uçağı (Hürkuş-A) Geliştirme Projesi'nin başlatıldığını aktaran Işık, "Yeni Nesil Temel Eğitim Uçağı (Hürkuş-B)'nin seri üretimine de başlanmıştır. Bu kapsamda uçak üretilecek olup, kabul aşamalarının tamamlanmasını müteakip ilk uçağın Haziran 2018'de Hava Kuvvetleri envanterine girmesini planlıyoruz" dedi.
‘24 ADET F-35 SİPARİŞİ İÇİN KARAR ALINMIŞTIR'
Milli Muharip Uçak Geliştirilmesi Projesi ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın 2030'lu yıllardan sonraki muharip uçak ihtiyacının yurt içinde özgün tasarım modeliyle karşılanması hedeflendiğini kaydeden Işık, pek yakında, ATAK helikopterinde yerli tanksavar silahı UMTAS'ın da kullanılmaya başlayacağını açıkladı.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve ilgili diğer makamların ihtiyacı için Özgün Helikopter Programı'nın başlatıldığını, çalışmaların devam ettiğini aktaran Işık, insansız hava araçlarının sayı, boyut ve misyon açısından geliştirilmesine yönelik çalışmaların sürdüğünü belirtti.
"Ankara'da özellikle bir merkezi koordinasyon birimi oluşturuyoruz. Tüm Türkiye'de uçacak İHA'ların tek bir merkezden koordinasyonunu sağlayacak şekilde yeni bir birim kuruyoruz" diyen Milli Savunma Bakanı Işık, tüm çalışmalar kapsamında bakanlığının 2017 yılı bütçe tasarısının 28 milyar 702 milyon 119 bin lira olarak belirlendiğini bildirdi.