Abdullah Gül, konuşmasında, 'orta gelir tuzağına' dikkat çekerek "Orta gelirli ülke olarak yolumuza devam etmek mi yoksa önümüzdeki kritik eşiği aşarak çağdaş demokratik kalkınmış ülkelerden biri haline gelmek mi? Tabii ki ikincisi. Bunun için hukukun üstünlüğünün, temel insan haklarının garanti altına alındığı, kuvvetler ayrılığının olduğu yönetim sistemini gerçekleştirmek gerekir. Şeffaflık, hesap verebilirlik olmalı. Bütün bunları gerçekleştirdiğimiz takdirde orta gelir tuzağından kurtuluruz. Avrupa ile tam üyelik müzakerelerine başlayan bir ülkenin halkının bu şartlara razı olacağına inanmıyorum" dedi.
'ÖNGÖRÜLEBİLİR OLMALI'
Cumhuriyet'ten Pelin Ünker'in haberine göre, demokratik standartları yükseltmeden Türkiye'de kişi başına düşen gelirin 25 bin dolara çıkamayacağına işaret eden Gül, "Türkiye'nin bu atmosferden bir an evvel çıkması gerekir temmuz ayında yaşadığımız haince darbe teşebbüsünün ve bu işleri yapanlarla ilgili hukuki süreçlerin takip edilmesi ayrı bir husus ama Türkiye'yi bu zeminden çıkarmak gerekir. Süratli bir şekilde pozitif gündeme geçmemiz, Türkiye'nin önünü öngörülebilir yapmamız lazım. Yoksa bu standartlara orta gelirli olmaya razı olmuş oluruz. Bizim sınavımız üst gelirli demokratik ülkeler arasına girmektir. Cumhuriyet'in 100. yılına gelindiğinde herkesin özgürce yarınından korkmadan yaşayacağı bir ülke yaptığımızda başarılı olabiliriz."
'AB BİR ÇIPADIR'
Abdullah Gül, AB üyelik müzakereleri sürecinde son dönemde yaşananları sağlıklı bulmadığını belirterek "Kendi çıkarımız açısından bakıyorum. AB dediğimizde mesele 28 üye ülkeden biri olmak değil, mesele o standartlarda bir ülke olmak. Bunu Avrupa'ya taviz vermek olarak görürseniz yanılırsınız. Bu süreç bizim işimize yarıyor mu yaramıyor mu buna bakmak gerekir ki çok yararlı oldu. Ekonomik olarak da siyasi olarak da. Kurallar ve öngörülebilirlik vardı. Geleceği öngörülebilir olan yerde güven vardır, yatırımcı vardır ve tabii ki büyüme vardır. Nitekim en büyük ekonomik büyümeleri o dönemde gerçekleştirdik. AB'yi bir çıpa olarak görmeliyiz ve o standartları yakalamalıyız" dedi.
AKADEMİK ÖZGÜRLÜK VURGUSU
Gül, nitelikli eğitim ve bilimin özgür bir ortamda olabileceğini söyledi. Gül, "Her ilde üniversite olmasının ötesine geçmemiz gerekiyor artık. Eğitim kurumlarında liselerden üniversitelere akademik özgürlüklerin en üst seviyede sağlanması, her türlü teşvikin verilmesi nitelikli insan gücünü artıracak ve Türkiye'nin geleceğine yapılan en büyük yatırım olacaktır" dedi.
ÜNLÜTÜRK: KAVGA MI DEMOKRATİK DEĞERLER Mİ?
Dünyanın büyük bir değişimden geçtiğini, bunun 2008 krizinde derinden hissedildiğini vurgulayan Ünlütürk, bu değişimin sancılarının da ‘büyüyememe' krizini beraberinde getirdiğini söyledi. Ekonomide yeni normalin yavaş büyüme olduğunu anlatan Ünlütürk, şöyle devam etti: "Türkiye krizlere hızlı girer, hızla çıkıp hızlı büyürdü. Şimdi potansiyelimiz olan yüzde 5'in altında büyüyoruz. Dünyada korumacı politikalar işleniyor. Büyüme tüm dünyada daha aşağıda dengeye girecek gibi. Ticaret eskisi kadar hızlı olmayacak. Şimdi sorun bu düşük büyümeyi nasıl yöneteceğimiz.
Dünyada kaynak kullanımını en aza indirmeye çalışan yaklaşım öne çıkıyor. Sağlıktan finansa, enerjiden gıdaya tüm sektörlerin işleyiş biçimi değişiyor. Tüm şirketler er ya da geç üretim süreçlerinde dijitalleşmeyle yüz yüze gelecek. Dünyanın yeni para birimi hız. Bu çağda sermaye değil insan kaynağı daha kısıtlı. Kurumların dijital vizyonunda yüksek insan kaynağına yatırım öne çıkıyor."