Hürriyet'ten Vahap Munyar'ın haberine göre Erdoğan'ın açıklamaları şu şekilde:
Trump'ın ABD Başkanlığı'na seçilmesiyle birlikte ilişkilerimizin seyri konusunda öngörünüz nedir?
'ABD, BİZİMLE BENZER DÜŞÜNCEDE'
ABD'yle ilişkilerin yeni dönemde daha iyiye gideceğine dair bir izleniminiz var mı? Mesela Rakka için sizin bir teklifiniz vardı.
Sayın Trump'ın yakın ekibinin açıklamalarında, Suriye'de de Irak'ta da bizimle benzer düşünceler gözleniyor. Mesela, uçuşa yasak bölge meselesi çok önemli. Onların da benzer düşünceleri var. Bu bize göre hayati bir konu. Niye? Biz terörden arındırılmış bir bölgeden bahsediyoruz. Ama terörden arındırılmış bölgenin, uçuşa yasak bölge olarak ilan edilmesi gerekiyor. O yapıldığında, geriye bir şey kalıyor, o da eğit-donat. Eğit — donatta biz zaten varız. Tabii bu tür konuları, konuşmak için henüz çok erken. Görüştüğümüz zaman bu tür konular tabii konuşulur. Sayın Trump, görevi devraldıktan sonra, temennimiz tüm bu meseleleri kendisiyle görüşüp hayırlısıyla gerekli adımları atabilmektir. Çünkü, Suriye'de, Irak'ta çok kan kaybedildi. Buralardaki sorunlar, Türkiye için büyük tehdit oluşturuyor. Suriye ile 911 kilometrelik sınırımız var. 2.7 milyon insan bizde (Suriyeli mülteciler). Bizden sonra en fazla Lübnan'a gittiler. Lübnan'ın da sıkıntıları çok çok büyük. Orada tabi ciddi manada bir yönetim sıkıntısı da var. Suriye'deki sorundan etkilenen bir diğer ülke de Ürdün. Suriyeliler adeta göçmen kuşlar gibi. Suriye'nin yanındaki Irak'ta ise merkezi yönetim ülkeye hakim olmakta zorlanıyor.
'AB'Yİ ANCAK HALKA SORARIZ'
Bir yıl öncesine kadar Almanya ile ilişkilerimiz son derece iyiydi. Hatta Suriyeliler için kalıcı alanların oluşturulmasında neredeyse anlaşmaya varıyorduk. Bugün ise hem PKK hem de FETÖ nedeniyle gerginlik var. Türkiye'den kaçanlar Almanya'ya bir şekilde yerleşiyor. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Almanya ile yaptığımız görüşmeler hiçbir zaman nihai noktaya gelmedi. Yani biz Suriye'nin kuzeyinde terörden arındırılmış bölgede neler yapacağımızı söylediğimiz zaman onlar bu işe, "Tamam, evet, hemen başlayabiliriz" gibi kesin bir tavır sergilemediler. Sadece, "Bu teziniz gayet yerinde" dediler. Onlara, "Siz ne dediniz, ‘10 milyar Euro'yu yılda mülteciler için ayıracağım' dediniz. ‘Siz madem ki böyle bir rakamdan bahsediyorsunuz, bu rakamı gelin biz burada yapacağımız yatırıma harcayalım, siz sürekli göç tehdidi altında kalmazsınız' dedik. ‘Orası sosyal donatı alanları ile birlikte yapıldığı zaman, o insanlar Suriye'yi terk etmeyi düşünmezler. Bizdekilerden bile Suriye'ye dönenler olur' dedik. Ama o günden bu yana Merkel'den herhangi bir geri dönüş alamadık. Hakeza, geri kabul ile alakalı sözlerinde de durmadılar. Avrupa Birliği adeta bizi zorlayarak, bizim sürecin dışına çıkmamızı istiyor. Eğer bizi istemiyorlarsa, ev sahibi olarak, bunu açıkça söylesinler, gereken kararı alsınlar. Bize yapılanlara karşı ilanihaye sabredemeyiz. İleride gerekirse, biz de halkımıza sorma yoluna gideriz. Nasıl İngiltere halka gitti, halkına sordu. Biz de halkımıza sorarız. Bakalım halk ne diyor? Milli irade ne diyor? Milletimiz ne derse onu yaparız.
AB ile eğer nokta konulursa Gümrük Birliği'nde de nokta konulur mu?
Sayın Başbakan, Sayın Bahçeli'yle görüştü. Oradan anayasa için bir mutabakat çıkacak gibi görünüyor. Referandum gerçekleşir, kabul edilirse, başkanlık seçimi için bir tavsiyeniz oldu mu? Türkiye'nin ihtiyacı hemen başkanlık seçimine gitmek mi, 2019'u beklemek mi?
Bu safhada takvimle ilgili açıklamada bulunmam doğru olmaz. Öncelikle, bildiğim kadarıyla Sayın Başbakan ile Sayın Bahçeli'nin yaptığı görüşmeyle alakalı olarak her iki taraf ikişer-üçer arkadaş belirleyecek, onlar bir çalışma yapacak. O çalışmadan sonra sanıyorum tekrar bir araya gelecekler. Onlar yol haritasını nasıl belirleyecekler. Dolayasıyla takvimin nasıl belirleneceğine, sürece hep birlikte şahit olacağız. Temennimiz odur ki, bir an önce hayırlısıyla bu iş artık ülkenin gündeminde çok daha olumlu istikamette yerini bulsun.
Erdoğan, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile yaptığı görüşmelerle ilgili de şu mesajları verdi:
"Türkiye, Belarus'u ilk tanıyan ülkeydi. Doğrusu Lukaşenko farklı bir insan, hoş bir insan. Belarus gibi bir ülkeyi ayağa kaldırmak noktasında, bağımsızlık mücadelesini kararlı bir şekilde sürdüren bir insan. Mesela Belarus'ta idam cezasının mevcudiyeti nedeniyle Avrupa'dan gelen baskılara değindi. Ben de kendisine 15 Temmuz sonrasında, Avrupa Birliği'nden bazı yetkililerin, bombalanan parlamentomuzu ziyaret dahi etmeden, hiçbir şey bilmeden hemen kınamalar yapmaya başladıklarını anlattım. 15 Temmuz'dan sonra Türkiye'de de idam konusunun konuşulmaya başlandığını aktardım. "Biz, milletin iradesi neyi gerektiriyorsa ona bakarız. Türkiye'deki yasalar milli iradenin Parlamento'ya yansımasıdır. Eğer Parlamento o tür bir kararı (idam) verirse, o karara ben Cumhurbaşkanı olarak uyarım" dedim. 15 Temmuz darbe girişimi akabinde bize verdikleri destekten dolayı Lukaşenko'ya teşekkürlerimizi de ilettik. O süreçte, "Liderliğiniz ve cesaretiniz bizde hayranlık uyandırdı. Her zaman yanınızda olacağız" diyerek, desteklerini dile getirmişlerdi. Kendilerinin, Minsk Camii'nin yapılmasıyla ilgili vermiş oldukları destek de çok önemliydi. Terörle mücadelede işbirliği noktasında, PKK, PYD, DEAŞ, FETÖ, tüm bunlarla ilgili Suriye, Irak, her yerde, uluslararası camiada da birlikte hareket etmeye var olduklarını söylediler."
'OHAL NEDEN KALKSIN'
'TRUMP, CLINTON GİBİ FETÖ'DEN PARA ALMADI'
Türkiye için bir üst akıl vardı, o belli. Amerika için de bir üst akıl var. Burada her konuda sabırlı olmakta fayda var. Biz ne yaptık? Seçim öncesinde Sayın Trump ya da Sayın Clinton ile gidip görüşme yapalım demedik. ‘ABD halkı kimi seçerse onunla çalışırız' dedik. Birisiyle görüşüp, diğeriyle görüşmesek olmazdı. Şu anda Trump'a karşı yapılan bazı gösterilerin geçici olduğunu düşünüyorum. Sokağa çıkanların çoğu yakın bir zamanda Trump'tan randevu için sıraya girerlerse şaşırmam. Trump, FETÖ'den falan para alarak seçimi kazanmadı ki. Mali gücü vardı, kampanyasını büyük oranda kendi imkanlarıyla yaptı. Diğer tarafla ilgili olarak, onların malum yapıdan para alındığına dair söylentiler basına da yansıdı. Bu iddiaların inceleneceğine dair haberler de var. Şahsen ben, Trump aleyhtarı gösterilerin, kaybedenler arasındaki bazı kesimlerin hazımsızlığının göstergesi olduğuna inanıyorum. Bunların geçici olduğunu düşünüyorum.
'MUSUL'DAN DAVET GELİRSE KULAK TIKAYAMAYIZ'
"Sincar şu anda Kandil'in bir başka versiyonu… Orada PKK'lılar var. Orayı kontrolleri altına almak suretiyle oradan bize güya korku verecekler. Telafer'de Türkmenlerin durumu malum. Onlar arasında Pers yanlısı olanlar da var. 400 binlik Telafer nüfusu, şu anda 60 bine düşmüş vaziyette. Musul meselesi var. Haşdi Şabi'nin tavrı, Irak'ta Pers yayılmacılığının giderek baskın çıkması, müspet şeyler değil. Kerkük, Musul ve benzeri yerleri kontrolleri altına almak istiyorlar. Sayın Obama'ya defaatle anlattım. Avrupalı dostlara da aynı şekilde anlattım. Ne yazık ki beklenen neticeler alınamadı. Orada soydaşlarımıza haksızlık yapılmamalı. Musul'da, nereden bakarsan bak 1.5 milyon Sünni Arap, yaklaşık 400 bin Türkmen, 100 bin civarında Sünni Kürt vardır. Haksızlığa, mağduriyete meydan verilmemeli. Gerekli desteği vermemiz lazım.
Sınıra yapılan yığınağın bununla ilgisi var mı?
Bu destekle de ilgisi var tabii. Biz güvenliğimizi sağlamak, bunun için hazırlıklı olmak durumundayız. DEAŞ'a karşı mücadelede Başika üssü, oradan yetişenler önemli bir rol oynadı. Bizler, merkezi yönetimle ilişkilerde olumlu istikamette mesafe katedilmesi arzusundayız. Türkiye'nin olmadığı bir koalisyon gücü orada bir defa sulhü, sükunu temin edemez. Başta Kuzey Irak'taki yerel yönetim olmak üzere, bölgedeki yetkililerin, Musul'daki kardeşlerimizin davetlerine kulaklarımızı tıkayamayız.
'BUNLAR TAM BİR SKANDAL'
"Almanya'da Cumhurbaşkanlığı makamının yaptığını düşünün; terörden yargılanarak 5 yıl ceza almış, adli kontrolle bırakılmış, buradan kaçmış olan birini alıyor, makamında eşiyle beraber karşılıyor. Ona özel muamele yapıyor. Fransa'da Paris Belediyesi fahri hemşehrilik beratı veriyor. Bunlar tam bir skandal. Bu skandallar, aslında yarın dönüp onları vuracak. ‘Sırtımızı PKK'ya, PYD'ye, YPG'ye, Kandil'e dayıyoruz' diyenlere yarın bunlar ödül vermeye kalkarlarsa şaşırmayın. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland'a hassasiyetlerimizi aktardım. Ne yazık ki Avrupa Konseyi'nde de Avrupa Parlamentosu'nda da binaların koridorlarında terörist başının resimlerinin asılmasına müsaade edilebiliyor. Terör örgütün afişleri, pankartları asılıyor; çadır kurmasına müsaade ediliyor. Şu anda Batı'da adeta şirazesinden çıkmış bir yapı var. Avrupa'nın terör örgütüne sırtlarını dayayanlara sahip çıkmaya kalkışması bizim şehit ailelerimizi tabii ki rahatsız ediyor. Almanya ve Belçika Büyükelçiliği önünde yapılan barışçıl gösteriler bu rahatsızlığın ifadesidir."