"Alev Coşkun, 7 Kasım'da benim adıma ama aslında gazetemize, OdaTV kanalıyla açık bir davette bulundu. Vakıf yönetim kurulu seçimini 2014'teki 9 üyeyle tekrarlayalım, o zaman iktidar kayyım atayamaz, diyor. Peşinen cevap verelim, çekin o zaman davanızı iktidar kayyım atamasın! Ama çekmezler biliyoruz; çünkü Alev Coşkun ve dava arkadaşlarının niyetinin tam da bu olduğu aylar öncesinde, İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtıkları davanın tarihi olan Şubat 2016'da belli olmuştu. Hz. Süleyman'ın 'bebek kıssası'ndan esinlenip bir plan yapmışlar. Gazeteyi AKP'nin ele geçirmesine asla izin vermeyeceğimizi bildiklerinden, akıllarınca gazeteyi kayyıma götürmekle korkutup kendilerine teslim etmemizi bekliyorlar. Bizi kayyımla korkutmaya çalışıyorlar. Türkiye hukuk tarihinin en kirli soruşturmalarından birinden medet uman Alev Coşkun'un ve ortaklarının bize dayattıkları budur. Ama bilmedikleri, daha doğrusu anlamadıkları, anlayamayacakları şeyler var. Ben de okurlarımıza anlatayım…"
'YALAN SÖYLÜYOR'
Ama şimdi zorunlu olarak biz de davaya ilişkin birkaç söz söylemeliyiz, çünkü yalan söylüyor Alev Coşkun. Bu konuda 5 rapor varmış, 4'ü seçim mutlak butlanla batıl diyormuş. Yalan. Kendilerinin aldığı özel mütalaayı rapor diye yutturmaya çalışıyor, bizim Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Kürsüsü'nden aldığımız mütalaayı saklıyor.
Yetinmiyor bir önceki seçim için verilen ve uyarak seçimi yinelediğimiz, böylece konusuz kalmış raporu da bunun içine katıyor.
Yetinmiyor, hayret verici bir biçimde bir arkeoloğa hazırlatılan, ama daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından atanan başmüfettiş tarafından boşa çıkarılan rapora da sığınıyor. Evet, gerçekte aslolan, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından atanan başmüfettişin hazırladığı 15.5.2015 tarihli rapordur. Bu son derece ayrıntılı raporda, Alev Coşkun'un mutlak butlanla batıl dediği seçim için şu yazmaktadır: "Yönetim kurulu seçimlerinde hukuka ve vakıf senedine aykırılık tespit edilememiştir."
Hukuk güvenliği ilkesinin olduğu bir ülkede konu o tarihte Vakıflar Genel Müdürlüğü yönünden kapanırdı. Ama yok. Aradan 1 yıl geçtikten sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü durup dururken bir rapor daha gönderdi.
'SORUŞTURMAYA OMUZ VERDİLER'
"Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin 1.4.2016 tarihli yazısı ve eklerinde yer alan isimsiz bir dilekçe" ile dosya bir daha açılmış ve eski rapor yok sayılıp yeni bir rapor daha düzenlenmiş. Cumhuriyet Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğü adına gönderilen yazıda, bu isimsiz dilekçede "Alev Coşkun'a ait dilekçede belirtilen benzer iddiların" yer aldığı da kayıt altına alınmış durumda.
Kimdir Saray'ı, isimsiz dilekçelerle Cumhuriyet Vakfı'nın içişlerine dahil eden? Sağa sola isimli dilekçeler yağdıran, konuyu medyada tartışmaya açanlar olmasın?
Üstelik bugün isimsiz mektuplarla 2. kez inceleme yapan, o esnada bizim görüşümüze dahi başvurmayıp savunma hakkını yok sayan Vakıflar Genel Müdürlüğü, dün 1. Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada 'Haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini' istemiştir. Alev Coşkun, aklama kararından 2 yıl 4 ay sonra, bu kez Saray'ın yazısıyla yeniden açılan ve Cumhuriyet Vakfı'na kapalı yapılan soruşturmada verilen rapordan medet ummaktadır.
Ama bununla da yetinmediler, bizim asla affetmeyeceğimiz bir şey yaparak, 9 arkadaşımızın tutuklandığı bir soruşturmaya omuz verdiler. Bugüne dek görülmedik biçimde bir hukuk davasını bir ceza soruşturmasının içine soktular. Bir hukuk davası, ceza soruşturmasının konusu olamaz. Bu kadar.
'CEM KÜÇÜK'E YASLANARAK…'
Israrla söyleyelim, 9 arkadaşımızı tutsak eden, Türkiye hukuk tarihinin en kirli operasyonlarından birinden medet umup Cumhuriyet gazetesine "çökmeye" çalışanlar, bu operasyon kadar kirlidir."