‘ACIYI BAL EYLEDİK'
Aykırı Akademi editörlerinin yayına bağladığı Özgentürk, açıklamalarına sunuculuğunu yaptığı Almanya'da düzenlenen Tarık Akan anmasını anlatarak başladı. "Tarık ağabeyi daha çok konuşmak, daha iyi hatırlamak için, onun değerli aktörlüğünü, değerli geçmişini daha iyi anmak için Almanya'ya gittik ama tüm bu kavga gürültü arasında daha az ilgi çekti galiba" diye söze başlayan Nebil Özgentürk, anmada Fazıl Say, Serenad Bağcan, Genco Erkal, Rutkay Aziz, Zülfü Livaneli, Sunay Akın gibi isimlerin görev aldığını söyledi. 2 bin kişinin katılımıyla 3 saat süren bir anmanın yapıldığını söyleyen Özgentürk, "Hakikaten Tarık Akan'ın dik duruşunu, aktörlükteki müthiş dönüşümünü de hatırlayan-hatırlatan bir anmaydı" diye konuştu.
Ülkenin her gün bir başka acıya uyandığını söyleyen Nebil Özgentürk, "Gazeteleri açtığımızda, internet trafiğine girdiğimiz zaman, her sabah tuhaf bir şeyle uyanıyoruz. Güvensiz, kuşkulu… O sabah Cumhuriyet operasyonuna uyandık, bir başka sabah da bir başka bir şeye uyanmıştık" diye konuştu.
‘ÖZGENTÜRK GÖZALTI LİSTESİNDE' İDDİALARI
Gözaltı listesinde adının bulunduğu iddialarıyla ilgili konuşan Nebil Özgentürk, "Bunun bir gazete haberinden ibaret olduğunu yurda döndükten sonra anladım. Soruşturmada da adım yok. Bir gazetenin verdiği listedeki yanlışlık diyelim. Ama o başka yerleri tetikliyor ve bütün internet sitelerine ve tabii ekranlara kadar yansıyor. Sonradan fark ettim bunu" dedi.
Çocukluğundan beri Cumhuriyet okuru ve Cumhuriyet sevdalısı olduğuna vurgu yapan Özgentürk, "Benim aranmam ya da aranmamam önemli değil. O gözaltı haberleri çok yaygınlaşınca, İstanbul'dan arkadaşlarla otelin lobisinde bakışmalarımız, onun ardından Tarık Akan anması derken… Benim ilk düşündüğüm şey Türkiye'ye dönmek oldu. Ne olursa olsun" ifadelerini kullandı.
Bütün arkadaşlarının evlerinin arandığını duyan, kendi evindeyse bir arama olmadığını öğrenen Nebil Özgentürk, şöyle konuştu:
"Ben hiç önemli değilim. İnsanların bu kadar acı çektiği, bu kadar yıllar hapis yattığı bir durumda benim daha ne olacağım belli değilken ‘Aman Allah'ım' olamam ki. Bu benim cesur olduğum anlamına gelmiyor. Hapislerde çürümüş, bir şiir yüzünden 5 yıl hapislerde yatmış insanların belgesellerini de yaptım ben. Bir zamanlar çok çok büyük bir kanallardan birinde 3 bölümlük bir belgesel yaptık biz, ‘Edebiyatımızdan Hapishane Manzaraları' diye. İçeriye girip çıkan, hepimizin şiirlerini okuyup filmlerini izlediği 90'a yakın insanın hapishane maceralarını anlatan bir belgeselim vardı, o aklıma geldi. Ya bu ülkede bir şiiri hayata kalıp, heykeli dikilip hapishaneye girmemiş insan yok. Sabahattin Ali'sinden Aziz Nesin'e kadar. Ben böyle değerli insanların hapishanelerde çürütüldüğü bir ülkede yaşıyorum. Bu ülkedeki belgeselcilerden biriyim. Can Yücel'e hapishanede karpuz götürmüş bir ailenin çocuğuyum her hafta. Can Yücel'in ailesi bizim evde kalırdı, o Adana Cezaevi'nde yatarken. Ben 3 yıl boyunca, o çocuk halimle babamla birlikte hapishaneye karpuz götürdüm, portakal götürdüm. Böyle bir gelenekten gelince korkmuyorum demek istemiyorum ama yani ne olacak? Bunları hatırladığım zaman hemen dedim ki, ben dönmek istiyorum…"
‘GÖZÜMDEN YAŞ GELDİ'
İstanbul'a indiğinde gözaltına alınıp alınmayacağını bilmediği bir noktada ne düşündüğünün sorulması üzerine Nebil Özgentürk, "En baştan beri dediğim gibi, kendimle ilgili bir şey düşünmedim. Benim çok minicik bir oğlum var, 5 yaşında, birden onu daha az görebileceğimi düşünerek gözümden yaş geldi" dedi.