‘YETTİ ARTIK DEDİĞİMİZ ÇOK ŞEY VAR'
CHP vekili Tarhan, programın bugünkü ‘Yetti Artık' sloganına atfen "Yetti artık dediğimiz çok şey var" diyerek sözlerine başladı.
Tarhan şu değerlendirmelerde bulundu: "Dün Cumhuriyet gazetesine yapılan baskı, yöneticilerinin ve yazarlarının gözaltına alınması… Özellikle Cumhuriyet'le yaşıt olan bir gazeteye tedbir konuluyor, baskı yapılıyor, gidip çalışanlarını apar topar gözaltına alıyorlar. Demokratik bir ülkeye yakışmayacak bir görüntüydü. Gazetecilere yaşatılanları kamuoyu üzülerek izledi. Özellikle Aydın Engin'in durumu çok etkiledi. Müsaade isteyip kendisini gözaltına alan polislere ‘Şurada bir dakika oturabilir miyim?' demesi gerçekten yürekleri acıttı" dedi.
Tarhan, TBMM'deki gensoru tartışmalarıyla ilgili de açıklamalarda bulundu: "Gensoruyu biz vermedik. Gensoru verilmesi demokratik bir hak. Yapılan hataların denetlenmesi ve o hataları gündeme getirmek. Ama öyle bir noktaya geliniyor ki Türkiye'de, siz demokratik haklarınızı kullandığınız zaman suçlu pozisyonuna düşüyorsunuz. Dün, Adalet Bakanı hakkında HDP'nin verdiği bir gensoru vardı, o Meclis'te görüşülüyordu."
"Türkiye'de her şeye hazırlıklı olmak lazım" diyen CHP'li vekil, "Kanun hükmünde kararnamelerin ilk çıktığı dönemlerde, CHP buna karşı çıktı. Özellikle iktidar tarafından ‘Yenikapı ruhuna sahip çıkın' işareti yapıldı. Ama biz, ‘Tek başına iktidar olan bir hükümet var, istediği yasayı çıkarabiliyor. Aynı zamanda FETÖ terör örgütüyle ilgili gereken desteği muhalefet partileri de vereceklerini söylüyor. CHP de destek vereceğini söylüyor. Buna rağmen KHK'lerle yönetiliyor Türkiye. Özellikle bu çağda, Avrupa'yla entegre olmuş bir ülke olarak kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmek…" ifadelerini kullandı.
Aysever'in "Türkiye Avrupa'ya entegre bir ülke mi?" sorusuna ise Tarhan şu yanıtı verdi: "İster kabul edin, ister etmeyin, biz Meclis'e geldiğimizden beri Avrupa'ya uyum adı altında yasalar çıkarıyoruz. Sınai Mülkiyet Kanunu daha 15 gün önce geçti, bu kanun da Avrupa'ya uyum kapsamında bir kanundu. Sayın (Ahmet) Davutoğlu'nun döneminde sabahlara kadar mesai yaptık. Avrupa Birliği dedi, pasaport sorunu çözülecek dedi, sabahlara kadar yasa çıkardık.
İster istemez Avrupa'nın içindeyiz ve biz bir Avrupa ülkesiyiz. Bir Ortadoğu ülkesi değiliz. Bugünkü iktidar bizi Ortadoğu'ya çekmeye çalışabilir ama bu hükümetler geçicidir. Ben bir milletvekili olarak tutuklansam dahi mücadelemi sürdürürüm. Halkımızın da öyle değerlendirmesi gerekiyor. Bu ülke, sadece bir kişinin başkanlık sistemi için, bir ailenin servetini korumak için demokrasiyi kenara iterek Ortadoğu bataklığına sürüklenemez."
Ekonomik kriz tartışmalarına da değinen Tarhan "Aslında Türkiye'deki kriz sadece 15 Temmuz darbe girişiminden sonra oluşmadı" dedi ve şöyle devam etti:
"Ekonomi gerçekten zor bir dönem geçiriyor. Yaklaşık 1-2 yıl önceden başlayan başlayan bir kriz. En son dün ihracat rakamları açıklandı. Geçen yılın eylül ayına göre yüzde 5.6 düşüşte. 10 milyar dolar ihracat yapmışız. Düşünün, burada yüzde 6'lık bir düşüş gerçekten büyük rakam. Hükümetin yaptığı programlara bakarsak, hedeflerinde yılın artıkla geçmesi vardı, düşüşle kapanıyor. Türkiye şu an sadece otomotiv sektörüyle ayakta. AKP'nin ekonomi politikası sadece inşaata ve ranta dayalıydı. Üretim yok, tarım yok; inşaat da çökünce, Türkiye şu an sadece sıcak parayla ayakta durmaya çalışıyor."
Ekonomik krizle bağlantılı olarak TÜSİAD'la ilgili de değerlendirmeler yapan Tarhan, "Türkiye'deki sanayiyi sadece TÜSİAD temsil etmiyor. Bütün sivil toplum örgütlerinde korku politikasının etkileri var. İster istemez ‘Hiçbir şeye karışmayayım' algısı oluyor" diye konuştu.
"Derler ya hani, TÜSİAD da ne akar ne kokar" ifadelerini kullanan CHP Kocaeli milletvekili, "Cumhuriyet Halk Partisi, TÜSİAD'la yan yana yürüyecek bir parti değil. CHP emekten yana, yoksuldan yana sosyal demokrat bir parti" vurgusunu yaptı.
Tarhan, idam cezası tartışmaları konusunda ise ‘konunun tartışılıyor olmasına bile karşı olduğunun' altını çizerek şu değerlendirmeyi yaptı: "İdam konusunu son olarak (MHP lider Devlet) Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme getirdi, daha önce de getirmişti. İdamın temelinde, ceza yargılaması açısından ıslah vardır. Hukuki hata her zaman mümkündür. Şöyle geriye doğru baktığımız zaman, 12 Eylül, 27 Mayıs, 12 Mart'lara baktığımıza zaman, idam edilenlerin yargılamaları hala tartışılıyor. Eğer biz bugün Avrupa Birliği'ne gireceksek, ilgili protokollere imza atmışsak ve bugün idamı tartışacaksak oradaki 6. ve 8. protokolün geri çekilmesi gerekiyor. Onun için Türkiye'de idamın tartışılması, Türkiye'nin kendi idam fermanını imzalamasıdır. Bu neden tartışılıyor onu bile anlamıyorum. Herhalde 'Başkanlık sistemine giden her yol mübahdır' diye bakılıyor."