İnalcık'ın, öğrencilerine çok önem verdiğini ve her biriyle tek tek ilgilendiğini dile getiren Gök, şöyle konuştu:
"Bir asırlık ömrü olan hoca hayatı boyunca neler görmüş neler… Dersine Mustafa Kemal Atatürk bile girmiş. İstanbul'da birlikte bir kaç kez yaz tatil geçirdik. Hep,'Ben doktrinel bir tarihçi olmadım. Belgelerden hareketle gerçeklere ulaşamaya çalıştım. Bu bazen birilerinin hoşuna giderken birilerinin gitmedi. Ben birilerini mutlu etmek için gerçekleri çarpıtamam.' derdi. Çok dindar değildi ama hem anne hem baba tarafında şeyh torunuydu, kendisinde o kültür ve gelenek vardı. Hatasıyla sevabıyla hepimizin üstünde büyük emeği vardı. Hocayı bir bilim adamı olarak değerlendirmek lazım."
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul Ökten ise İnalcık'ın, ilim insanı olduğunu, bu konudaki çalışmalarına daha fazla zaman ayırmak için hiç idarecilik görevi almadığını belirterek, analitik zekaya sahip öğrencileri seçmeye çalıştığını söyledi.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Fatih Bayram da Halil İnalcık'ın yurtiçi ve yurtdışındaki 23 üniversiteden fahri doktoraya layık görüldüğünü hatırlatarak, "Genç neslin kendisini okumasından çok gurur duyardı. Genç nesle devamlı kulak verirdi, onların yaptığı araştırmalardan faydalanırdı. Bize 'Tarafgir olmayın hakikatin peşinde olun.' derdi. İnsanları meşreplerine, mezheplerine, etnisitesine göre değerlendirmemek gerektiğini özellikle derslerinde anlatırdı" dedi.
Yrd. Doç. Dr. Şakir Yılmaz ise Kırım göçmeni olan İnalcık'ın, bir çok Osmanlı tarihçisinin hocalığını da yaptığını vurgulayarak, "Öğrenciliğinde Atatürk ile tanışma fırsatı bulmuş. Bu nedenle 'Biz Atatürk'ün öz çocukları gibiydik' derdi. Atatürk'ü putlaştırmanın bir hata olduğunu ifade ediyordu. Atatürkçülük adına onun ideallerine ters işler yapanları eleştirirdi. Fransızca, İngilizce, Almanca, Arapça ve Farsça bilirdi. Araştırmalarında 5 dildeki kaynaklardan yararlanırdı" diye konuştu.