RS FM'de yayınlanan 'Burası Türkiye' programına konuk olan eğitim uzmanı-yazar Sadık Gültekin yeni gelen baraj sistemini değerlendirdi. Eğitim fakültelerine gelen barajın aslında diğer fakültelerle birlikte düşünüldüğünü ama olgunlaşması için uzun zamandır beklenen bir uygulama olduğunu söyleyen Gültekin, öğretmenlik formasyonunun, psikolojisinin, sunum yeteneğinin, özgüveninin, konuya hakimiyetinin, duruşunun ve vizyonunun iyi belirlenebilmesi için ayrıca mülakat uygulamasının da getirileceğini, sadece puanla öğretmen olunamayacağının altını çizdi.
'AÇIK UÇLU SORULAR ADAYLARI KORKUTMASIN'
Hukuk fakültesi için de aynı şeyleri öngören Gültekin, bu uygulamaların yerinde ve doğru bir karar olduğunu söyledi. Gelecek olan baraj uygulamasının kaliteyi yükselteceği gibi aynı zamanda eleştirilere neden olabileceğinin üzerinde durdu. Açık uçlu soruların adayları ve velileri korkutmaması gerektiğini, bunların öğrencinin kendini ifade etme yeteneğini ölçen birkaç kelimelik boşluk doldurma türünde olacağını ifade etti.
'SINAVSIZ GEÇİŞ GİBİ BİR BEKLENTİ OLMAMALI'
Sınavsız geçiş gibi bir beklentinin olmaması gerektiğini söyleyen uzman, 1 milyon dahilinde bir kontenjan olduğunu ve bunun sadece yüzde 50'sini karşılayabildiklerini, 75 milyon nüfusa sahip olan Türkiye'de 88 tane tıp fakültesi bulunduğunu, önümüzdeki yıl bu rakamın 90'ı bulabileceğini söyledi.
"Mezun oluyoruz bu yeter belgesi gibi düşünülüyor ama bazı mesleklerde örneğin tıpta, mühendislikte, hukukta bu mümkün değil. Dolayısıyla bu uygulamalarında devreye girmesi ile bu arz ve talep dengesi biraz daha kontrollü olarak ilerleyecektir" diyen Gültekin şöyle devam etti:
"Zaten biz bir üniversite açtığımızda 3-4 bölüm garanti açılıyor. Tıp, mühendislikler, sosyal bilimlerin ise olmazsa olmazı psikoloji. Çünkü bunlar çok talep edilen asla boş kalmayacak kontenjanlar. Önce açıyoruz sonra baktık ki talep çok oluyor farklı planlar uygulamaya çalışıyoruz. Bunlar güzel uygulamalar ama planlanarak yapılması gerekir."
'YÖK'ÜN KAPATILMASI YILLARDIR KONUŞULUYOR AMA BU KEZ ÇOK CİDDİ'
"Her şey tek elde, üniversitenin açılması, denetlenmesi, hatta bölümün isminin beğenilmemesi bile YÖK'ün kapsamında. Yani böyle bir şey olamaz. Kalitenin arttırılması, kontrol edilmesi, çağdaş olması, ABD ile eşgüdümde ilerlemesi burada olay sadece 'öğrenciyi alalım, yetiştirelim' değil. Öncelik yapması lazım. Aynı şeyleri öğretim üyeleri için de yapması lazım. Sadece kitap yazmak değil, bilimsel yayın yapmak da değil topluma, sanayiye, teknolojiye, diğer gelişmelere öncü olması gerekir. Bunların hepsinin külliyen gözden geçirilmesi gerekir. Seri üretim şeklinde ilerliyoruz. Üniversite miktarını artırmakla övünüyoruz, ya da daha çok öğrenci girmesiyle övünüyoruz. 8-9 kişiden 1'i yerleşirken şimdi neredeyse 2.5 kişiden 1'i kesin giriyor, evet bunlar matematik üstünde güzel ama hayat sadece matematik değil ya da bu matematiği direk kaliteye de yansıtmamak lazım. Nitelik de çok önemli."