RS FM'de ‘Burası Türkiye' programına konuk olan T24 yazarı Doç. Dr. Ahmet Talimciler, Türk halkının hayata bakışı ile spora bakışının örtüştüğünü sadece sporda değil hayatımızı sürdürdüğümüz diğer alanlar içindeki etkinliklerin de birbirleriyle örtüştüğünü ifade etti.
Özellikle futbolda çok hızlı başlayıp bitirme konusunda problemler yaşadığımızı söyleyen Talimciler, ‘kimsenin bizim futbolumuzun hangi ekole dayandığı, nasıl bir yerde durduğu konusunda hemfikir olmadığını, böyle bir problemimizin olduğunu' söyledi.
Talimciler, Türkiye'de çok yaygın olan cami, kışla ve spora siyaset karışmasın görüşünün aslında tam tersi olduğunu, siyasetin en çok bulaştığı alanların bunlar olduğunun altını çizdi.
Kendi alanı üzerinden bakıldığında spora siyasetin bulaşmaması gerektiği fikrinde olan Talimciler, şöyle devam etti: "Spor ve siyaset iki kardeş kurumdur ve bu iki kurum yüzyıllardır el elle gitmişler. Şimdi bakıldığında en son süreçte yaşadıklarımız aslında spor sahalarının siyaset ile ne kadar yakından bağlantılı olduğunu bir başka şekilde göstermesinden ibaret. Çünkü orda olup bitenlere baktığımızda aslında siz toplumsal hayatın bir minyatürünü görüyorsunuz ve o minyatür içinde insanlar ne hissediyorlarsa onları oraya taşıyorlar. Son dönemde var olan süreç bu olduğu için bunlar oraya ister istemez taşınıyor."
Medyanın toplumsal yansımalarına değinen Talimciler, şöyle konuştu: "İnsanlar bu haberler üzerinden giderek hayatlarını sürdürmek istemiyorlar ama bu şöyle bir probleme yol açıyor, bizim ülkemizde 30 yıldır sürdürülen özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşanan terörle mücadele var. Terörle mücadele son yıllarda sadece orada kalmayıp Türkiye'nin diğer alanlarına da yayıldı. Hemen hemen her alanda terör örgütleriyle uğraşıyoruz.15 Temmuz da bunun farklı bir yansımasını gördük. İnsanlar artık şehit ve terör haberlerini kanıksamaya başladılar, bu çok tehlikeli çünkü bunu kanıksamaya başladığınız zaman normalleştiriyorsunuz ve bunlar olağan şeylerdir pozisyonuna indirgiyorsunuz. Teröründe istediği şey bu. Terör hayatımıza olan şeylere korku salar ve bir taraftan da bu kanıksamayı yaratarak kendi varlığını sinsice yerleştirmeye çalışır. Biz şuanda o aşamadayız. Buna çok dikkat etmemiz gerekiyor."
"Şöyle bir problem var biz ne yazık ki demokrasiyi sadece oy vermeye indirgeyen bir anlayıştan geliyoruz. Demokrasi bu kadar basit bir olay değil" diyen Talimciler, "Bunun haricinde hayatın içerisinde insanların katılımını, sivil toplumun daha güçlü olmasını gerektiren mekanizmanın kurulmasını birlikte getiriyor. Bu alanlardan bir tanesi medya. Medya durduk yere dördüncü büyük güç olarak söylenmiyor, yasama yürütme yargıdan sonra. Hatta bazen yasamanın yargının arkasında üçüncü güç olduğu bile söyleniyor. Dünyada böyleyken medyayı öyle bir hale getirdik ki medyadaki tartışma tartışma kültürü olmaktan çıktı. Kimse kimseyi dinlemiyor. Herkes kendi fikrini empoze etmeye çalışıyor ve burada ne kadar çok bağırırsam o kadar çok haklıyım anlayışını yerleştirmeye çalışıyor. Bu işin bir boyutu, diğer boyutu ise maalesef kullanılan dil. Yani siyasi liderlerin birbirlerine olan tarzları, çıkışları ve konuşmaları. Bu dil toplumsal hayatın her alanına yansıyor ve bu nedenle çok gergin, kendini şiddetle ifade eden bir toplum üzerinden konuşuyoruz. Bu gerginliğinde sadece spor sahalarında oluyormuş gibi yansıtılması çok tuhaf bir durum" ifadelerini kullandı.