Cumhuriyet'ten Duygu Güvenç'in haberine göre, raporun sonuç bölümü şöyle:
"Bunun medya aracılığıyla yayılan olumsuz etkisi sosyal bütünlüğe zarar vermiştir. Bu retoriğe karşı resmi güçlü bir tepki yoktur ve birçok nefret konuşması cezasız bırakılıyor. Nefret söylemine karşı var olan yasaların korunmasız grupları susturmak için kullanıldığı sonucuna varmak mümkün. Birçok medya kurumu etik kurallarına uymuyor ve nefret söylemini yayıyor. Türkiye ırkçı ve homofobik şiddetle ilgili data toplamıyor."
Türkiye'deki gelişmelerin 17 Mart 2016'ya kadar irdelendiği ve son darbe girişiminin ardından yaşananların yer almadığı raporla beraber Türkiye de kendi görüşlerinin yayınlanmasını istedi.
LOZAN SAVUNMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bunun nesi zafer yahu" dediği Lozan Anlaşması Türkiye'nin savunmasında ayrı yer tuttu. Türkiye, Komisyon'un raporuna gönderdiği yanıtta azınlıkların haklarının Lozan Anlaşması ile garanti altına alındığını anımsatttı.
Din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde ise dini eğitim verilmediği 'din kültürünün öğretildiği' savunuldu.
Türkiye, yıllardır sürdürdüğü azınlık söylemini tekrarlayarak 'azınlık kavramının evrensel olarak tanınmış ve yasal olarak bağlayıcı bir tanımı yoktur' derken azınlık statüsü tanımanın devletlerin hakkı olduğunu belirtti ve uluslararası kurumların ya da insan hakları mekanizmalarının bir grubu ‘azınlık' olarak tanımlayamayacağını savundu. Ardından da Roman ve Kürtlerin ‘azınlık' olarak tanımlanmasını reddetti.
'SİYASİ ÖRNEK YOK'
Raporda "Tüm seviyelerdeki resmi görevliler ve siyasi liderler nefret söylemi kullanmaktan vazgeçmeli ve bunu yasaklayan tüzükleri hayata geçirmeli" denilirken polisin ve güvenlik güçlerinin kötü muamelesini araştıracak, kanun yapıcılardan bağımsız bir kurulun oluşturulması istendi.
'DOSYALARA ERİŞİM HAKKI OLMALI'
İnsan Hakları ve Eşitlik kurumunun tamamen hükümetten bağımsız olması gerektiğinin vurgulandığı raporda, kuruma, mahkeme sürecine ve dosyalara erişim hakkı verilmesi gerektiği vurgulandı.
'1 MİLYON KÜRT HALA YERİNDEN EDİLMİŞ DURUMDA YAŞIYOR'
'DİNİ EĞİTİMDE AYRIMCILIK DEVAM EDİYOR'
ECRI, dini eğitimde hala ayrımcılığın devam ettiği ve bu konuda birçok ihlalin bulunduğunu vurgularken AİHM kararına karşı Alevilerin Sünni İslam temelli dini eğitime zorlandığını belirtti ve hala ailelere saygıyı garanti altına alacak bir sistem kurmadığına işaret etti. Yetkililerin dini konularda tarafsızlık sorumluluğu bulunduğunu anımsattı. Türkiye'nin raporunda ise Müslüman olmayan azınlığa yönelik 387 ibadet alanının bulunduğu, bunların içindeki 87 kilisede de yabancıların hizmet verdiği belirtildi.
'LGBT BİREYLERE AYRIMCILIK SÜRÜYOR'
ECRI, Türkiye'den LGBT'lerle ilgili az bilgi geldiğini vurgularken ayrımcılığın sürdüğüne de işaret etti ve bunlar arasında sağlık sisteminden yararlanmaları ile polis ve jandarmaya verilen eğitimi anımsattı. Ardından da Türkiye'nin bir eylem planı hazırlaması gerektiğini belirterek, "Ancak önde gelen siyasiler LGBT sorunlarına sempatik yaklaşmıyor" dedi.