Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yabancı medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir ara geldi. Sputnik’in de katıldığı toplantıda, 15 Temmuz’daki darbe girişiminden, OHAL uygulamalarına kadar pek çok konuya değinen Kılıçdaroğlu, Fırat Kalkanı operasyonu ve dış politikadaki son değişikliklerle ilgili de önemli açıklamalarda bulundu.
‘DIŞ POLİTİKA 180 DERECE DEĞİŞMELİ’
Türkiye’nin dış politikasında bazı değişiklikler gözlemlediklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, Rusya’yla ilişkilerin düzelme sürecini, bu değişikliğin en önemli örneği olarak gösterdi. Suriye devletiyle de çeşitli kanallar aracılığıyla bağlantı kurulduğunu açıklayan CHP lideri, hükümetin dış politikasının 180 derece değişmesi gerektiğini belirtti. Irak ve İran’la da ilişkilerin düzelmesi gerektiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, Avrupa Birliği’yle (AB) de ilişkilerin iyi olmadığını, mevcut hükümetin AB’ye demokrasi ve özgürlükler konusunda güven vermediğini kaydetti.
Suriye’nin kuzeyinde devam eden Fırat Kalkanı operasyonuyla ilgili de açıklamalarda bulunan anamuhalefet lideri, Türk askerinin Suriye’ye girmesinin doğru olmadığını savunurken, AK Parti hükümetinin El Nusra’ya destek vermeye devam ettiğini savundu. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“Mevcut hükümetin El Nusra’ya destek verdiğini hepimiz biliyoruz. Tüm dünya biliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bile, El Nusra’nın, IŞİD’le mücadelesine destek verilmesi yönünde açıklaması oldu. Türkiye’nin Suriye’ye silah gönderdiğini artık bütün dünya biliyor. Zaten El Nusra ÖSO’nun içinde. Türkiye’nin ÖSO’ya destek verdiği herkes tarafından biliniyor. Karargahı bir dönem Türkiye’deydi. Bizim bir milletvekilimiz, Hatay’da, onların kampına girmek istedi. Milletvekilimize izin vermediler çünkü orada silahlı eğitim veriliyordu. Bu bilinen bir gerçek, parlamentodaki tutanaklara da yansıyan bir gerçek.”
Türkiye’de, radikal islamcılık tehlikesi olup olmadığı yönündeki soruya da CHP lideri, “Son dönemde vahabbilik yükseliyor” şeklinde yanıt verdi. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
“AKP’nin önceden beri inançları siyasette kullandığını hepimiz biliyoruz. Yenikapı mitinginde, 12 maddelik manifestomuzdaki ilk madde, ‘Camiye, kışlaya ve adliyeye siyaseti sokmayın’ şeklindeydi. AKP dini acımasızca kullanan bir siyasi parti. İslamiyet’in o temiz, güzel, barışçıl dilini kullanmak yerine, İslamiyet’i bir öç alma, kin besleme şeklinde sundular geniş kitlelere. Böyle bir şey yok. Sevgiyi hoşgörüyü unutturdular. Darbe sonrası ben yaptığım bir konuşmada, peygamberimizin veda hutbesini hatırlattım. Hukukçular, en temel insan hakları belgelerinden biri olarak görürler bu hutbeyi. Orada, peygamberimiz suçlunun ailesinin suçlanmaması gerektiğini söylüyor. Yani bir kolektif suç olmaz diyor. Bugün geldiğimiz noktada bunlar unutulmuş vaziyette. AKP kendisine göre bir siyasi İslam oluşturdu. Vahabiliğin biraz ön plana çıktığı bir süreç yaşanıyor.
Kılıçdaroğlu, Suriye’de barışın sağlanması için AB’ye de büyük görevler düştüğünü hatırlatarak, Türkiye’nin de Suriye’nin yeniden inşasına katkı sunması gerektiğini belirtti.
Çözüm için Türkiye dahil hiçbir ülkenin Suriye’nin içişlerine müdahale etmemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, (Suriye Devlet Başkanı Beşar) Esad’ın da bu süreçte önemli bir aktör olduğunu ifade etti. CHP lideri şöyle devam etti:
“Esad önemli bir aktör, Suriye’de barışın sağlanması için Esad’la görüşülmesi lazım. Mademki, toprak bütünlüğünü savunuyoruz, Esad da savunuyor, İran da savunuyor, Rusya ve ABD’de savunuyor. O zaman Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan bütün aktörlerin bir araya gelip çözüm bulması lazım. Esad’ı dışlayarak, Suriye’de barışın sağlanmayacağını Rusya ve ABD gördü, Türkiye’nin de görmesi lazım. Suriye’nin başında kimin olacağına Suriye halkı verir. Biz Esadlı veya Esadsız, süratli bir şekilde barışın sağlanmasını, Suriye’de akan kanın durmasını ve Suriye’nin onarılmasını istiyoruz. Bütün dünyanın da buna katkı vermesini bekliyoruz.”