Nöbetçi İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin ilgili kararında, "Şüpheli Mehmet Altan'ın 14 Temmuz'da, yani darbe girişiminden sadece bir gün önce televizyon programında yaptığı konuşmada, 'Türkiye devleti içinde de muhtemelen bütün bu gelişmeleri dış dünyada daha fazla belgeleyen, izleyen bir başka yapı da var. Onun ne zaman torbadan elini çıkaracağı, nasıl elini çıkaracağı belli değil.' diyerek, askeri darbe ortamının var olduğunu ifade ettiği tespit edilmiştir" denildi.
FETÖ'nün medya yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında savcılık tarafından ifadelerinin alınmasının ardından ağabeyi gazeteci-yazar Ahmet Altan ile tutuklanmaları istemiyle nöbetçi İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen Mehmet Altan'ın, tutuklanma gerekçesi belli oldu.
'AÇIKÇA DARBE ÇAĞRISINDA BULUNDU'
Kararda, Mehmet Altan'ın, eğitim ve sosyal statüsü gereği bilebilecek durumda olmasına rağmen ülke yönetimini ele geçirmeye çalışan ve meşru hükümete karşı açıktan mücadeleye girişen FETÖ'nün yayın organlarında, amaçlarına uygun şekilde beyanda bulunarak örgüte destek olduğu belirtilerek, "Şüphelinin, 14 Temmuz'da Can Erzincan TV'de yayınlanan programda, açıkça darbe çağrısında bulunduğu dosya kapsamındaki tüm delillerden anlaşılmakla, şüphelinin üzerine yüklenen, 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olma' suçlarını işlediğini dair kuvvetli suç şüphesinin var olduğu kanaatine varılmıştır." denildi.
İsnat edilen suçların kanunda öngörülen ceza miktarları, suçların önemi ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin kanun gereğince var sayıldığı belirtilen kararda, alması muhtemel cezaya göre şüpheli Mehmet Altan'ın kaçma şüphesinin bulunduğu ve FETÖ üyelerinin fırsat bulduklarında yasal ya da gayriyasal yollarla yurt dışına kaçtıklarının daha önceden yapılan soruşturmalarda görüldüğü bilgisine de yer verildi.
Mehmet Altan'ın serbest kalması halinde kaçacağı yönünde şüphe bulunduğunun varsayıldığı aktarılan kararda, Mehmet Altan'ın tutuklama yerine adli kontrol tedbirinin uygulanarak serbest kalmasının, açılması muhtemel kamu davasının kovuşturmasının selametle sonuçlandırılması bakımından sakıncalı olacağı ve adli kontrol tedbirlerinin hiç birinin bu sakıncaları giderme ve ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçları bertaraf edebilme niteliğine haiz olmadığı kanaatine varıldığı bildirildi.
Nöbetçi İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği kararında, dini cemaat olarak bilinen örgütün, ilki 7 Şubat 2012'de olmak üzere siyasi iktidara karşı açıkça mücadeleye giriştiği belirtilen kararda, 17-25 Aralık operasyonları ile 15 Temmuz darbe girişimi süreci anlatıldı.
Örgütün dünyada daha önce gerçekleştirilen askeri darbelerde olduğu gibi ortam hazırlamaya çalıştığı ve örgüt kontrolünde olan medya organları vasıtasıyla sürekli yayın yapıldığı aktarılan kararda, "Şüpheli Mehmet Altan'ın 14 Temmuz'da, yani darbe girişiminden sadece bir gün önce televizyon programında yaptığı konuşmada, 'Türkiye devleti içinde de muhtemelen bütün bu gelişmeleri dış dünyada daha fazla belgeleyen, izleyen bir başka yapı da var. Onun ne zaman torbadan elini çıkaracağı, nasıl elini çıkaracağı belli değil.' diyerek, askeri darbe ortamının var olduğunu ifade ettiği tespit edilmiştir" denildi.
'ASKERİ DARBEYE ZEMİN HAZIRLAYICI GÖRÜŞ BİLDİRMEK DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ DEĞİLDİR'
Şüpheli Mehmet Altan'ın "basın mensubu olması nedeniyle gazeteci faaliyeti çerçevesinde görüşlerini ifade ettiği" yönünde savunma yaptığı belirtilen kararda, düşünce ve kanaat özgürlüğü ile düşünceyi açıklama özgürlüğünün, temel hak ve hürriyetleri içinde önemli bir yer aldığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesinde güvence altına alındığı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de (AİHM) birçok kararına konu olduğu vurgulandı.
Düşünceyi ve kanaati açıklama hürriyetiyle ilgili uluslararası sözleşmeler ve Anayasa'nın maddelerinden örnekler verilen kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Her özgürlük gibi basın özürlüğü de sınırsız değildir. Bizzat Anayasa ve Basın Kanunu'nda basın özgürlüğünün sınırları belirlenmiştir. Basın özgürlüğü kamu yararını hedeflemelidir. Bu anlamda kamuoyunu ilgilendirmeyen, güncel olmayan, gerçeğe aykırı olan, kişisel kin ve intikam aracı olarak kullanılan, sansasyon amacına hizmet eden, kendisine rakip olan kişi ya da kurumları çökertmeye çalışan açıklamalar kamu yararına yönelik olmaz. Askeri darbeye zemin hazırlamak maksadıyla propaganda mahiyetinde yıllar boyunca süreklilik arz edecek görüş bildirmek, yayın yapmak ve tek yanlı olarak bilgilendirmede bulunmanın haberleşme, düşünce ve kanaat hürriyeti ile düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi konusunda herhangi bir izahata gerek bulunmamaktadır."
FETÖ'nün açıktan, meşru hükümeti devirmek suretiyle ülke yönetimini ele geçirmeye çalıştığı anlatılan kararda, şunlar kaydedildi:
"Şüpheli Mehmet Altan'ın bilgi birikimi, eğitim durumu ve sosyal statüsü gereğince kolaylıkla bilebilecek durumda olmasına rağmen, yine herkesçe malum olduğu üzere örgüt kontrolünde olan televizyon programlarında örgütü açıkça desteklediği, yine çeşitli medya organlarında yazdıkları yazılarda da örgütün amacı doğrultusunda hareket ettiği, bu bağlamda ülkemizde ve dünyanın çeşitli ülkelerinde gerçekleştirilen askeri darbelere zemin hazırlanırken silah zoruyla devrilmesi hedeflenen yöneticilerin, 'diktatör olduğu, hukuk tanımadığı' algısının oluşturulmaya çalışıldığı, fiili olarak, 'ülkeyi yönetenlerin her ne yolla olursa olsun iktidardan gitmesi gerektiği' anlayışının hem ülke içerisinde hem de uluslararası toplumda yerleştirilmeye çalışıldığı, şüphelinin yazdığı yazı ve televizyon konuşmalarıyla bu algının oluşmasına katkıda bulunduğu dosyadaki delillerden anlaşılmıştır. Şüphelinin de arasında bulunduğu örgüt üyelerinin, özellikle, 'Cumhurbaşkanı'nın diktatör olduğu, hukuk tanımadığı' algısını yaygınlaştırmak suretiyle, 'her ne yolla olursa olsun iktidarı bırakması gerektiği' propagandası yaparak, toplumu askeri darbeye karşı çıkmamak üzere yönlendirmeyi amaçlamışlardır. Cuntacılar tarafından TRT'de silah zoruyla okutulan bildiride ifade edilen hususlar askeri darbeye gerekçe yapılmıştır."
Hakimlik kararında, şüpheli Ahmet Altan ile ilgili de Balyoz davası aşamasında Taraf gazetesindeki eylemleri nedeniyle hakkında kamu davası açıldığı ve soruşturma yürütüldüğü belirtilerek, "Bu bakımdan aynı eylemler nedeniyle yeniden soruşturma yapılmasının ve soruşturma sırasında tutuklanmasının usul hükümlerine aykırı olduğu, tutuklamaya sevk yazısında kendisine isnat edilen eylemlerin, üzerine yüklenen silahlı terör örgütüne üye olmak ve darbeye teşebbüs etme suçlarını işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığının kabulüne yeterli olmadığı anlaşıldığından, bu şüphelinin serbest bırakılmasına karar verildi" ifadeleri kullanıldı.