Darbe girişiminin ardından ise toplamda 7 adet kanun hükmünde kararname yayınlandığı böylece çok sayıda dernek, vakıf ve okulun kapatıldığı, ihraçların yaşandığı belirtildi. Başvuruda, belirli bir aşamadan itibaren OHAL ve KHK uygulamalarının, bir darbe refleksinin ötesine geçerek, Kürtleri ve muhalifleri hedef alan bir aşamaya evrildiği kaydedildi.
Belediyelere atanan kayyumların listesine de yer verilen başvuru metininde, şunlar ifade edildi:
‘UZUN NAMLULU SİLAHLARLA GİRDİLER'
"Seçilmiş şahsiyetlerin görevden ihraç edilmesi neticeleri ile valilikler tarafından görevlendirilen kaymakamlar ve vali yardımcıları belediye teşkilat binalarına ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan özel harekât kolluk görevlileri nezaretinde girmişlerdir. Belediye hizmet binasının içinde bulunan eş başkanlar ve personeller zor kullanmak suretiyle dışarı çıkarılmış ve fiziki saldırılara maruz kalmışlardır.
KHK ile kayyum atanan belediyelerin etrafı kolluk kuvvetleri tarafından korunaklar ile kapatılmış belediye teşkilat binalarında asılı Kürtçe ve Ermenice tabelalar sökülmüş ve belediye teşkilat binalarının dış cephelerine metrelerce büyüklükte Türk bayrakları asılmıştır.
24 Kürt kentinde seçilmiş çoğunluğu Kürt belediye eş başkanları Kanun Hükmünde Kararname ile görevden alınmış ve yerlerine o illerin valileri tarafından kaymakam ve vali yardımcıları atanmıştır."
ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER HATIRLATILDI
ÖHD ve MHD, kayyum atamalarının uluslararası hukuk ve şartlara aykırı olduğuna da dikkat çekerek, şunları aktardı:
"Yerel yönetimlere verilen yetkiler, Avrupa Yerel Yönetimler Şartı'nda öngörülen durumlara aykırı olarak merkezi veya bölgesel makamlar tarafından zayıflatılmış veya sınırlandırılmıştır.
Kanun hükmünde kararname kapsamında yetkisizleştirilen çoğunluğu Kürt halkının yaşadığı kentlerdeki yerel yönetimlerdir. Yerel makam yöneticilerinin Kürt kimliğine sahip olmaları nedeniyle sınırlandırılmış ve yetkilerinin alınmış olması, Yetkisizleştirilen yerel makamların Kürt kimliğine sahip halkların seçim iradesi ile seçilmeleri ve atanmış devlet kadrolarının Kürtçe ve Ermenice dillerinde yazılan yazıları söktürmeleri ayrımcılık yasağının açık ifadeleridir.
Bu uygulama, Birleşmiş Milletler Genel Kurul'u tarafından kabul edilen 'Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşmesi'ne de aykırıdır.
Ayrıca, yukarıda değinilen tüm bu uygulamalar BM Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş bulunan Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildirisi'ne aykırıdır."
‘KOMİSYON OLUŞTURULSUN'
ÖHD ve MHD'nin BM'ye sundukları metnin sonunda, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yaşanan bu uygulamaların bir an önce son bulması adına Birleşmiş Milletler'i harekete geçmeye ve yerinde tespit yapmak üzere Birleşmiş Milletler nezdinde komisyon oluşturmaya davet ediyoruz" denildi.