Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı'nca (TGTV) Haliç Kongre Merkezi'nde ‘79 Milyon Bir Bayrak Altında' adıyla düzenlenen bayramlaşma programında konuşan Erdoğan, İstanbulluların, Türkiye'nin ve İslam aleminin Kurban Bayramı'nı tebrik etti.
Bayramın 1. günü Van'da meydana gelen hadisenin hep birlikte takip edildiğini ve yaşandığını dile getiren Erdoğan, "53 yaralımız, gazimiz oldu. Hepsine Allah'tan şifalar diliyorum. Van'daki bu hadisede Allah'a hamdolsun şu an itibarıyla yaralılarımızın tamamına yakını hastanelerden çıkmış durumda, bir tanesi hariç" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Van'daki saldırıya ilişkin "Biz, şu mübarek bayramın birinci gününde Van'da 1000 kilo bombayı patlatan alçakları er ya da geç döktükleri kanda boğacağız. Bunun hiç lamı cimi yok, boğacağız. Zira bu mübarek bayramlarımızı bu güzel günlerimizi millete zehir etmeye kimsenin hakkı yok. Bu şehitler boşuna şehit olmadı. Bu gaziler boşuna gazi olmuyorlar ama bu alçaklar bunun hesabını verecekler" dedi.
‘ŞİMDİ SAVRULDULAR VE KAÇIYORLAR. ONLAR KAÇACAK BİZ KOVALAYACAĞIZ'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, devletin içinde devletin asla olamayacağının altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘KUSURA BAKMAYIN, İDAMIN KARARINI VERECEK OLAN AVRUPA BİRLİĞİ DEĞİLDİR'
Bazı Avrupalı liderlerin "Ama siz idamı savunuyorsunuz" dediğini hatırlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bakın dedim, siz bizim yaşadıklarımızı yaşamadınız. Demokrasi, milletin iradesidir, milletin yönetimidir. Eğer millet bunu istiyor, parlamento bu kararı veriyorsa, siz buna karşı çıkamazsınız. Kusura bakmayın, bunun kararını verecek olan Avrupa Birliği değildir, bunun kararını verecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin parlamentosudur, milletidir. Bugün dünyanın büyük bir çoğunluğunda, kahir ekseriyetinde bu var mı? Var. Sadece Kara Avrupası, dünyadaki bazı ülkeleri kendisine örnek göstererek bunu konuşuyor. Millet bir şeye karar vermişse ve onun vekilleri, parlamentosu da bu istikamette bir karar almışsa, bu karara sadece uyulur. O kadar."
"Bugüne kadar girdiğimiz her mücadelede, o mücadelenin birer ibranamesi olan her seçimde desteğini yanımızda gördüğümüz milletimize zaten çok borcumuz var. Şimdi bu borçlara, can borcu başta olmak üzere çok daha ağır yeni borçlar eklendi. Darbe girişiminde yer alanlar elbette FETÖ terör örgütünün mensuplarıdır, fakat biliyoruz ki, oyun büyük. 15 Temmuz, bu oyunun nihayeti değil, sadece aşamasıdır. Sadece Türkiye'yi karıştırmıyorlar. Irak'ı karıştırdılar mı? Suriye'yi karıştırdılar mı? Karıştırdılar. Afganistan, Mısır, aynı şekilde Tunus, Libya. Hepsini karıştırıyorlar. Oynanan oyun İslam dünyasında, Müslüman ülkelerinde. Milletimiz bizden bu oyunu kökünden bozmamızı istiyor ve bekliyor.
Bunun için öncelikle FETÖ denen terör örgütünü tüm unsurlarıyla bir daha milletimize ihanet edemeyecek hale getirmek mecburiyetindeyiz. Bu mücadeleyi tüm kurumlarımızla veriyoruz. Şu ana kadar önemli mesafe kat ettik, ama henüz kat etmemiz gereken çok mesafe var."
‘İHANETİN DİĞER TARAFINDA BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ VAR'
"PKK ile FETÖ'nün, DEAŞ'in bir farkı yok. Bunlar birbirinin aynıdır. Hepsi de bu ülkeye ve bu millete zarar verme misyonuyla hareket ediyor. FETÖ'nün 17-25 Aralık ihanetinin devamı, PKK'nın Güneydoğu'daki bazı ilçelerimizde başlattığı çukur eylemleri aynıdır. Bu eylemlerin devamı da 15 Temmuz'dur. PKK'nın güdümündeki bazı belediyeler çukur eylemlerinde ve terör örgütünün kanlı saldırılarında çok aktif görev üstlendiler. Seçildikleri ilin, ilçenin hizmetlerini yürütmesi gereken belediye imkânlarını terör örgütünün emrine veren başkanlar kamu görevinden ziyade örgütün uşaklığını yapmışlardır. Devlet hiç kimseye kendi aleyhinde faaliyet göstermesi için imkân sağlamak zorunda değildir. Adalet sistemi işte bu tür sapmaları tespit edip gereğini yapmakla mükelleftir."
‘SEÇİLMİŞ OLMAK SİZE DEVLET, MİLLET ALEYHİNDE TASARRUF YETKİSİNİ VERMEZ'
"Şimdi 28 belediye başkanı görevden alınmıştır. Bazıları 'Seçilmişler görevden nasıl alınır?' diyor. Bal gibi de alınır, bal gibi de alınır. Seçilmiş olmak size devlet, millet aleyhinde tasarruf yetkisini vermez. Çalışma alanı neyse bu alan içinde çalışacaksın. Devletin paralarıyla, imkânıyla sana teslim etmiş olduğu o iş makinelerini sen kalkıp da içme suyu kanalı, atık su kanalı, elektrik, doğalgaz, bunlar için değil de tamamen terör estirmek için kazarsan yargı gelir bütün, adalet sistemi gelir sana bununla ilgili hesabını sorar. Şu anda yapılan budur ama bitmedi daha bunun devamı var. Niye? Çünkü bunlar rahat durmuyor. Belediyelerin kamyonlarıyla, bütün greyderleriyle vesaire, değerli kardeşlerim bunlar biliyorsunuz TNT taşıdılar. Bütün bombalama sistemlerinde kullanmak üzere tüp gazlar taşıdılar. Bütün bunlarla beraber oralarda gidip operasyonları yaptılar. Düşünebiliyor musunuz, bir belediyenin makam aracı eylemde kullanılır mı? Bunlar kullandılar. İşte şimdi bunun bedelini ödüyorlar ve ödemeye devam edecekler. Bu konuda geç bile kalındı."
‘KİM OLURSA OLSUN, HANGİ PARTİDEN OLURSA OLSUN BUNU ÖDEMEK ZORUNDA'
"Kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun bunu ödemek zorunda. Bunlardan 4'ü belediye meclis üyeleri, diğerleri kaymakam ve vali yardımcıları atamaları yapıldı. Tamamen hukuk kuralları içinde cereyan eden bu süreçlerin söz konusu ilçe ve belde halkının menfaatine olduğu konusunda kimsenin en küçük bir şüphesi olmasın. Buraları gezen, dolaşan bir kardeşiniz olarak bunların oranın halkına yaptıkları zulmü yakından biliyorum. Her taraf leş, rezalet. Bunlar belediyecilik yapmadılar ki, bunlar oralarda sadece terör estirdiler. Lağım sokaklarda akıyor, caddelerde akıyor, içme suyu yok. Hizmet diye bir şey yok ve vatandaşı bunlardan mahrum yaşamaya mahkûm ettiler, alıştırdılar. Belediyecilik yapmak yerine örgütlere payandalık yapan, milletin imkânlarını, kamunun kendilerine verdiği yetkileri bu doğrultuda kullanan bu kişiler zaten gerçek anlamda belediye başkanı değildi. Seçimle iş başına gelmiş olmak hiç kimseye elindeki imkânları terör örgütlerine peşkeş çekme hakkı ve yetkisi vermez. Aynı iradenin hem PKK hem FETÖ için diğer belediyelerde, özellikle büyükşehir belediyelerinde de ortaya konmasının önünde hiçbir engel yoktur. Milletimizi 'Ya devlet başa ya kuzgun leşe' noktasına getirmeden bu adımların atılması şarttır."
‘BIKTIK, USANDIK'
'Terör örgütlerinin, Türkiye'nin maruz kaldığı kuşatma operasyonunun bir yüzü, Suriye ve Irak meselesinin de bu coğrafyanın kalbine bir hançer gibi saplanan IŞİD dahil, hadisenin bir başka yüzü olduğunu' dile getiren Erdoğan, sabah-akşam terörden ve terörün sonuçlarından şikayet ettikleri halde bölgede terör örgütlerinin açıkça arkasında duran ülkelerin riyakarlığından bıktıklarını ve usandıklarını vurguladı.
‘SURİYE HALKININ KENDİ GELECEĞİNİ KENDİ BELİRLEME HAKKI KONUSUNDAKİ TUTUMUMUZ AÇIKTIR'
"Türkiye krizin ilk gününden beri insani boyutta üzerine düşenleri yaptı, yapmayı sürdürüyor. Fakat geldiğimiz noktada artık konu Suriye meselesi olmaktan çıkmış, Irak meselesi olmaktan çıkmış, ülke ve millet olarak kendi beka meselemiz haline dönüşmüştür. Bunun için terör örgütleri karşısındaki ilkeli tavrımızdan taviz vermeden sahada daha etkin olma kararı aldık. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve Suriye halkının kendi geleceğini kendi belirleme hakkı konusundaki tutumumuz açıktır."
‘BUNU YAPMAYA MECBURUZ ÇÜNKÜ BİZ DE TEHDİT ALTINDAYIZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda "Eğit, donat anlayışıyla Suriye insanını eğitelim ve donatalım, onlara belli imkânlar sağlayalım" ve "Uçuşa yasak bölge ilan edelim" dediklerine değinerek, şunları kaydetti:
"Neresi 90-95 enlem, 40-45 kilometre boylam olmak üzere o güvenli bölgede. Bu konuda ikili yaptığımız görüşmelerde hep olumlu ifadeler kullandıkları halde sırtımızı döndükten sonra bunları unuttular. Değerli kardeşlerim, bunu yapmaya mecburuz çünkü biz de tehdit altındayız. Bunu Kilis'te yaptılar mı? Yaptılar. Gaziantep'te yaptılar mı? Yaptılar. Öyleyse artık daha sabredecek halimiz yoktu. İşte onun için Cerablus oldu, işte onun için Rai (Çobanbey) oldu ve şimdi artık hamdolsun Azez ve bu noktada Cerablus buluşmuş vaziyette. Bu başarıldı. Şu anda ateşkesteyiz. Temenni ederim ki şöyle 2-3 köyde sıkıntılar var, şu an itibarıyla. O da aşıldığı andan itibaren 48 saat başarılı bir şekilde aşılırsa ondan sonra buna bir hafta daha ilave edilecek. Bir hafta da yine başarılı bir şekilde devam ederse temennim odur ki inşallah bu ateşkes daimi hale gelmiş olur."
‘BİZİM SURİYE'DE TOPRAK DİYE BİR MESELEMİZ YOKTUR'
Erdoğan, benzer bir çalışmaya Irak'ta da ihtiyaç olduğuna inandıklarını ifade ederek, "Musul meselesinin çözümü Türkiye'nin bölgeye ilişkin sağduyulu perspektifine kulak verilmesinden geçiyor" dedi.
Irak Merkezi Hükümeti ve bölgede etkin olan tüm ülkelerin bu gerçeği görmesini umduklarını dile getiren Erdoğan, "Dünyanın huzurunun, bölgedeki krizin çözüme bağlı olduğunu düşünen herkesi Irak konusundaki inisiyatifimize destek vermeye çağırıyoruz" diye konuştu.
‘ONLARA KÖTÜ BİR HABERİM VAR'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özelikle bayram günlerinde bu konuların konuşulmasından gerçekten üzüntü duyduğunu belirterek, ancak ‘yanı başımızda her gün masum kanı dökülürken, üstelik aynı ateş Türkiye'ye de sıçratılmaya çalışılırken sadece başka meseleleri konuşma, tefekkür ve tezekkür etme imkanına da sahip olunmadığını' söyledi.
Geçen 14 yılda, özellikle de son 3 yılda gösterilen güçlü duruşla pek çok kimseyi rahatsız ettiklerini bildiğini ifade eden Erdoğan, "Onlara kötü bir haberim var. Önümüzdeki günlerde çok daha fazla rahatsız olacaklar. Ülkemizin ve milletimizin aydınlık geleceği için hep birlikte daha çok çalışacağız" şeklinde konuştu.