Kılıçdaroğlu, Çankaya Belediyesi şirketleriyle DİSK Genel İş Sendikası arasında bağıtlanacak toplu iş sözleşmesi imza törenine katıldı.
Olağanüstü hal uygulaması ve çıkarılan kanun hükmünde kararnamelere atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, "Kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen bir Türkiye değil; Anayasa'ya, yasalara, hukukun üstünlüğüne uygun kimsenin mağdur edilmediği ama suçluların adil yargılandığı bir demokrasi istiyoruz. Medyanın özgür olduğu, gazetecilerin hapse atılmadığı, sanatçıların işine son verilmediği, bilim insanlarının tutuklanıp, hapislere atılmadığı bir Türkiye istiyoruz biz. Bunu savunmak sadece benim görevim değil. 15 Temmuz kalkışmasına karşı çıkan herkesin ortak görevi olmak zorundadır. Darbe fırsatçılığını asla kabul etmiyoruz. 'OHAL çıktı, KHK çıktı, şu muhaliflerin tamamını hapislere atayım' Bu da doğru değil ve inandırıcı değil. Ne darbe ne dikta, tam demokrasi istiyoruz. Yaşasın tam demokrasi, diyoruz" dedi.
'DEMOKRASİNİN ÖZÜDÜR ÖRGÜTLÜ TOPLUM OLMAK'
Darbe girişiminin ardından ortaya çıkan birlik ve beraberlik tablosuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, "Bir kişinin her şeye karar verdiği bir demokrasi değil bizim arzu ettiğimiz demokrasi. Hukukun üstünlüğünün olduğu bir demokrasi istiyoruz. Darbe hukukundan arındırılmış bir Türkiye istiyoruz. Birilerinden emir ve talimat alan bir yargı değil, hukukun üstünlüğüne inanarak, karar veren bir yargı istiyoruz. Örgütlü bir toplum istiyoruz. Demokrasinin özüdür örgütlü toplum olmak" diye konuştu.
Çankaya Belediye Başkanlığı'nda gerçekleştirilen törene Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Kani Beko ve Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen de katıldı.
Kılıçdaroğlu, PKK ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmaları işaret ederek, "Görünen tablo hiç de iç açıcı değildir. Her gün şehitlerimiz geliyor. Her gün annelerin gözyaşları sel olmuş akıyor. Her ne kadar biz teröre karşı ortak tavır takınıyorsak da hiç kimsenin unutmaması gereken bir gerçek vardır. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Görünen o ki Türkiye, iyi yönetilmiyor. 2002'de iktidarı devralırken Türkiye'de sıfır terör vardı. Neden şimdi Türkiye, bir terör batağının ortasında? Bugüne kadar söyledik. 'Yanlış yapıyorsunuz'. 'Hayır, biz doğru yapıyoruz' dediler. Bugün bu noktaya geldiler. Yanlış yaptıklarını artık onlar da kabul ediyor. Düşüneceğiz ki doğruyu bulalım. Eğer düşünmeden birinin peşine takılıp körü körüne yol alırsak sadece kendimizi değil, ülkeyi de bir felaketin eşiğine götürmüş oluruz. O nedenle anneler ve babalar, sizin düşünmeye ve Türkiye'nin gerçeklerini sorgulama zorunluluğunuz var. Eğer bunu yapabilirsek Türkiye önemli noktayı aşmış olacaktır" dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim yürüyüşümüzün amacı demokrasidir. Demokrasi, insan hakları güçlensin; özgür medya olsun diye ve siyaset kurumu bütün eleştirilerden ders alsın diye biz yolumuza devam ediyoruz. Elbette yolumuza devam ederken, önümüze engeller, tehditler çıkacaktır. Kurşunlar, mermiler atılacaktır; ama dönen dönsün biz dönmeyiz demokrasi yolundan. Yolumuzun zor olduğunu biliyorum. Üzerimizdeki baskıları da biliyorum ama bunlar bizim kararlı yürüyüşümüzü engellemeyecektir. Arkanızda milyonlar var, deniyor. Milyonların olmasından son derece mutluyum; ama hiç kimse olmasa dahi tek başıma bu kararlı mücadeleyi sonuna kadar götüreceğim. Bir bedel ödenecekse o bedeli bu ülkenin aydınları, simitçisi, çaycısı, manavı, kasabı değil; o bedeli önce siyasi partilerin genel başkanları ödemek zorundadır. Bunu göze alarak, yolumuza çıkıyoruz. Bir acı çekilecekse o acıyı başkalarının annelerinin, babalarının, çocuklarının duyması yerine siyasetçinin eşi, çocukları o acıyı duymalıdır diye düşünüyorum."