Türkiye’nin geçen hafta başlattığı Cerablus operasyonunun çerçevesi ‘IŞİD’den ziyade ‘YPG’yi temizleme’ hedefine vardırılırken, Suriye krizinin uluslararası aktörlerinden birer birer uyarı mesajları gelmeye başladı. Ankara’nın operasyonuna yeşil ışık yaktığı yorumları yapılan Rusya ve İran, ‘Türkiye operasyonlara son vermeli’ çağrılarına varacak sert açıklamalarda bulunurken, Suriye ise BM’ye mektup gönderip Türkiye’yi şikayet etti. Operasyonun Suriye cephesinden nasıl yankılandığını, Şam’da yaşayan gazeteci Hediye Levent ile konuştuk.
Türkiye’nin Cerablus müdahalesiyle birlikte neredeyse her ülkenin süreci kendine göre yorumladığını belirten Levent, Şam’daki bakış açısını şöyle özetledi:
“Hatırlarsanız Haseke’de Suriye ordusu ile YPG arasında çok şiddetli çatışmalar olmuştu. Dolayısıyla Şam’daki değerlendirmeler de o süreçle birlikte değerlendiriliyor. Şöyle ki Şam o bölgede PYD ve YPG’nin Washington ile ittifakını gereğinden fazla yakın buluyor. Rimelan yakınlarında ABD’nin de küçük bir hava üssü var ve aynı zamanda ABD kuvvetleri de sahadalar. Suriye’de tam bir dönüşümün eşiğinde olunan bu dönemde ABD’lilerin bölgedeki varlıklarını korumak için, PYD’ye ve YPG’ye bağımsızlık ya da özerklik gibi birtakım vaatlerde bulundukları iddia ediliyor. Şam’ın Cerablus operasyonuna neden ses çıkarmadığı sorusunun cevabı da burada. Şam PYD’ye ‘Bakın biz eğer yakın durmazsak başta Türkiye olmak üzere bir sürü düşmanınız var ve ABD de destek vermeyebilir. Açık kalır, zarar görürsünüz’ mesajı vermiş oluyor.”
RUSYA’NIN DERDİ ABD’NİN MÜTTEFİKLERİNİ SINAMASI
Rusya’nın ise Şam’ın aksine Kürtlere mesaj vermek gibi bir derdi olmadığını söyleyen Levent, “Onun derdi ABD’lilerin kendi müttefiklerini sahada sınaması. Aynı zamanda Türkiye ile Rusya arasında ve Türkiye ile Şam arasında da buzlar erimiş değil. Hem Rusya’nın hem de Şam’ın Türkiye’ye birtakım mesajlar verme kaygısında olduğunu görüyoruz” diye konuştu.
Ankara’nın bir süredir Şam’la görüştüğüne dair basına yansıyan haberlere de değinen Levent, “Şam’dan yapılan değerlendirmelerde şu vurgu var: Türkiye zaten Suriye’ye askeri müdahale yapmak için uzunca bir süre, 2011 başından beri çeşitli girişimlerde bulundu. Hatta NATO’yu devreye sokmak için çabaları söz konusuydu. Bu nedenle amiyane tabirle ‘Madem çok istiyorsun Suriye’ye girmeyi, buyur gir’ şeklinde bir yaklaşımın olabileceği söyleniyor Şam açısından. Bu, Türkiye açısından çok tehlikeli bir durum. Buna göre Suriye bir bataklık ve en nihayetinde bu gruplar ve dolayısıyla Türkiye, Suriye içinde ilerledikçe ve yayıldıkça bataklığa saplanma ihtimali çok yüksek” yorumunda bulundu.
‘TÜRKİYE’NİN TAVİZ VERMESİ GEREKECEK’
Türkiye’nin böyle bir durumda Moskova ve Şam olarak önünde iki seçeneceği olacağını savunan Levent, “Bu da Türkiye’nin taviz vermesini gerektirecek. Şam ve en azından Rusya yakın birtakım kaynakların böyle bir iddiası var” ifadelerini kullandı.
‘TEMASLAR DEVLETLER DÜZEYİNE ERİŞEMEDİ’
Türkiye’nin Suriye ile görüşmelerinin başladığını aktaran Levent, bu durumun yeni olmadığını ve daha önce de Cezayir ve Ürdün’de bazı temaslar yapıldığını belirterek şöyle devam etti:
“Şam’daki genel yorum temaslar ve görüşmeler olsa da bu Türkiye ile Suriye’nin karşılıklı boyuta gelmediği yönünde. Ya Rusya’nın aracılığıyla görüşüyorlar. Ya da birtakım kanalların aracılığı ile görüşüyorlar. İkincisi Türkiye ile Suriye arasında 5 yıl boyunca birikmiş o kadar çok dosya var ki. Bunların birden açıklığa kavuşturulması söz konusu görünmüyor. Basındaki değerlendirmeler ve resmi açıklamalarda da Türkiye bir değişme sinyali verse de somut olarak nasıl bir politika değişikliğine gidileceğinin kesin olmadığı vurgusu var. Yani sahaya yansıyan bir durum henüz yok.”
Türkiye’nin Cerablus operasyonunun biraz da Halep’te ordu kuşatmasıyla sıkışan grupları kurtarma amacı taşıdığı değerlendirmesi yapan Levent, şunları söyledi:
“Çünkü o grupların nefes borusu olan Kastello yolu Suriye ordusunun eline geçti. Aynı zamanda Azez hattı da Afrin üzerinden YPG ve SDG’nin baskısı altında. Halep civarında Nusra’ya katılmayı reddedip de Cerablus’a kayan grup acaba politikasında değişiklik olduğu için mi bunu yaptı, yoksa bulunduğu yerde sıkıştığı için mi bunu yaptı? Bir de böyle bir soru var. Çünkü Türkiye’nin Cerablus’tan başlamak üzere, Suriye’nin içine doğru sahada desteklediği gruplarla aldığı yerlere kimlerin yerleştirileceği henüz net değil. Cihatçılarla iş birliği yapmış olan gruplar yerleştirilirse, Türkiye sadece Suriye içinde desteklediği grupların yerini değiştirmiş olacak. Neticede de çok fazla bir değişiklik olmayacak.”
‘ÖSO DEDİKLERİ CİHATÇILARLA İŞ BİRLİĞİ YAPMIŞ GRUPLAR’
Ankara’nın ‘muhalif’ diye tanıtıp Cerablus operasyonunda sahada işbirliği yaptığı grupların çok ciddi bir kısmının ya cihatçı ya da cihatçılarla iş birliği içinde olduğuna dikkat çeken Levent, “Türkiye’nin desteklediği ve şu an ÖSO adı altında sahada bulunan gruplar ÖSO değil. Yüzlerce ÖSO var. Zaten büyük bir kısmı ya cihatçı ya da cihatçılarla bir sürü iş birliği yapmış. Aynı zamanda savaş kapasitelerini ciddi sorgulamak gerekiyor. Bugüne kadar IŞİD’in birkaç tane militanla tuttuğu Cerablus’u gidip alamayan bir gruptan bahsediyoruz. Bugüne kadar toparlanabilmiş, örgütlenebilmiş ve bir yerleri ele geçirebilmiş gruplar değil bunlar” dedi. Levent şöyle devam etti:
SURİYE ORDUSU VE RUSYA İLE KARŞI KARŞIYA GELMESİ KAÇINILMAZ
“TSK bu gruplara güvenip Suriye içinde daha da yayılırsa, IŞİD ile doğrudan sıcak çatışma, savaş, ya da diğer gruplarla çatışmalar başladığı zaman, savaşın asıl yükü TSK’ya kalabilir. Bu grupların dağılma ihtimalleri de var çünkü. O yüzden şimdi parlatılan bu gruplar sorgulamaya muhtaçlar. Bir not daha ekleyeceğim. Türkiye’nin kendi içinde IŞİD adı altında şeytanlaştırılsa da bir cihatçı sorunu söz konusu. Türkiye’nin kendi içinde bir cihatçı sorunu varken sınırın öte yanında IŞİD’le mücadele adı altında bile olsa başka cihatçı grupları desteklemesi ve ‘samimi pozlar’ vermesi’, cihatçı yapılanmaları ve bunlara sempati duyanları cesaretlendirebilir. İşin bir de böyle bir boyutu var. Bu ihtimal yüksek çünkü Halep merkezde Suriye ordusunun bulunduğu yerlerle bu grupların bulunduğu yerler arasında öyle yüzlerce kilometre yok. Türkiye sınırıyla Halep’in dış mahallelerinin bulunduğu yerlerin arasının 50 kilometrenin altına düştüğü yerler var. Dolayısıyla bu gruplar dirsek dirseğe gelecekler. Türkiye eğer burada bir tampon bölge oluşturmak istiyorsa, belirli bir mesafeye kadar temizlemesi gerekiyor. Ama eğer uzunca bir süre suriyede kalmak gibi bir planı varsa Suriye ordusu ile hatta Rusya ile karşı karşıya gelmek kaçınılmaz olabilir”