Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş ve HDP Ankara Milletvekili Önder hakkında 'terör örgütü propagandası yapmak' suçundan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianame, inceleme aşamasında bulunuyor.
İddianamede, müştekilerin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayet dilekçesi verdikleri belirtilerek, dilekçede BDP İl yönetimi ve HDK tarafından Zeytinburnu'nda 17 Mart 2013'te açık hava toplantısı ve miting şeklinde nevruz etkinliği düzenlendiği, etkinlikte Abdullah Öcalan lehine sloganlar atıldığı, etkinliğe katılan şüpheliler Demirtaş ve Önder'in de yaptıkları konuşmalarda PKK'yı ve Öcalan'ı övdüklerinin ifade edildiği kaydedildi. Müştekilerin talepleri üzerine soruşturma başlatıldığı, Demirtaş ile Önder'in milletvekili olmaları nedeniyle haklarındaki soruşturmanın diğer şikayet edilenlerden ayrıldığı vurgulandı.
'ÖCALAN LEHİNE SLOGANLAR ATILDI'
Demirtaş ve Önder'in söz konusu nevruz etkinliğinde konuştukları ve konuşma alanında Abdullah Öcalan posterleri ile PKK'yı övücü dövizlerin kullanıldığı belirtilen iddianamede, konuşmaların posterler ile dövizlerin bulunduğu ortamda, Öcalan lehine atılan sloganlar eşliğinde yapıldığı, bu durumun etkinliğe ait görüntülerin çözümü ve fotoğraflardan anlaşıldığı bildirildi.
İDDİANAMEDE NELER VAR?
İddianamede, ''Şüpheliler TBMM'de temsil edilen bir siyasi partinin milletvekilidir. İstanbul'daki etkinlikte yaptıkları konuşmalarda kullandıkları ifadeler, amacı ülke topraklarının bir kısmını yaygın şiddet ve terör eylemleriyle devlet idaresinden ayırıp yerine Marksist Leninist ilkelere dayalı bağımsız bir Kürdistan devleti kurmak olan ve 1984'ten beri ülkemiz genelinde silahlı eylemler gerçekleştiren, niteliği yargı kararları ile de tescil edilmiş PKK/KCK terör örgütünü ve liderini övücü niteliklerdir. Siyasal kişiliği olan şüphelilerden devletin, ülke içindeki terörist faaliyetleri meşru gösteren, öven ifadelerden uzak durmasını beklemek hakkı vardır'' denildi.
''Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi demokratik toplumların ilerlemesi ve bireylerin gelişimi için ifade özgürlüğünün temel koşul olduğunu kabul etmişse de yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden ve mahkeme içtihatlarından bu özgürlüğün sınırsız olmadığını görmekteyiz. Özgürlükler, sözleşmenin 10/2. maddesi kapsamında sınırlanabilir. Mahkeme, ulusal güvenliğin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve terörle mücadelenin bir yöntemi olarak ifade özgürlüğünün sınırlanmasının mümkün olduğunu belirtmektedir'' tespitine yer verilen iddianamede, ''(Zana/Türkiye davası) İfadelerin kullanıldığı ortamda hitap edilen toplulukta bulunan döviz ve pankartlar da ifade özgürlüğüne müdahale edilmesi hususunu haklı kılan delillerdir. Kaldı ki şüpheliler yapılan davetiyeye rağmen Cumhuriyet Başsavcılığımıza gelmemişler, savunma ve delillerini ibraz etmemişlerdir'' ifadeleri kullanıldı.
'20 EKİM 2015 FEZLEKESİYLE DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI TALEP EDİLDİ'
İddianamede, şüphelilerin eylemleri nedeniyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 20 Ekim 2015 tarihli fezlekesiyle dokunulmazlıklarının kaldırılmasının talep edildiği ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında işlem yapılması üzerine soruşturmaya devam edildiği aktarıldı. Şüphelilerin eylemleri nedeniyle savunma ve delillerini bildirmeleri için gönderilen davetiyeye rağmen ifade vermeye gelmedikleri anlatılan iddianamede, yazılı savunmalarının da savcılığa ulaşmadığı kaydedildi.