Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur, derslerde cemaat propagandası yaptığı ve halkı isyana teşvik ettiği iddiası üzerine geçen 15 Nisan'da 'terör örgütü üyesi olmak ve propagandasını yapmak' suçlamasıyla tutuklandı. Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur, sonrasında ise YÖK tarafından meslekten ihraç edildi.
Hakkında 30 yıla kadar hapis istemiyle Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılan Yrd. Doç. Dr. Kanbur, bugün hakim karşısına çıktı. Duruşmayı, Yrd. Doç. Dr. Kanbur'un görev yaparken derslerine girdiği hukuk fakültesinden çok sayıda öğrenci de izledi.
"FETÖ'CÜ DEĞİL ÜLKÜCÜYÜM"
Yrd. Doç. Dr. Kanbur'un avukatlığını Antalya Barosu eski başkanlarından Cengizhan Gököz ile birlikte ÇHD Genel Başkan Yardımcısı Münip Ermiş ile baro başkan adaylarından Ali Çelik yapıyor.
Duruşmada söz alan Yrd. Doç. Dr. Kanbur, kendisinin FETÖ'cü değil, ülkücü, milliyetçi kökenli biri olduğunu ileri sürdü.
FETÖ'cü isnadını utanç verici kabul ettiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Kanbur, "Ben gümüş bozkurt
yüzüğüyle dolaşan biriyim. Suçlamaları kabul etmiyorum" dedi.
Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur'un yargılandığı davanın iddianamesinde, çarpıcı detaylar yer aldı. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Yrd. Doç. Dr. Kanbur'un ders sırasında öğrencilere "Benim size tavsiyem ben öyle davranacağım, yakın bir zamanda iç savaşa hazırlıklı olun" dediği yer aldı. İddianamede göre Yrd. Doç. Dr. Kanbur'un, şu ifadelerine yer verildi:
"Bakın iç savaş denildiğinde aklınıza maç çıkışı kavga eden taraftarlar falan gelmesin ha. Eviniz kundaklanacak, basılıp ateşe verilecek, yolun ortasında öldürüleceksiniz, on kişi tabancayla, tüfekle evinizi bastığında siz ekmek bıçağıyla bir şey yapamazsınız. İç savaştan bahsediyorum, aklınızı başınıza alın, aptal olmayın. Evet barış şeyleri falan yok, herkes mühimmat depoladı, silahlandı.
"POLİSE ASKERE GÜVENMEYİN"
Yarın bir gün Akdeniz Üniversitesi'ne çatır çatır sıkarlarsa, çok affedersiniz salak salak dolaşmayıp gidin emaneti nereden buluyorsanız bulun, lojistik desteği nereden yapıyorsanız. Polise güvenmeyin. Askere güvenmeyin."
"EVDE KAPALI FAKÜLDEDE AÇIK GİYİNMEMİ İSTERDİ"
İddianamede, Yrd. Doç. Dr. Kanbur'un eski eşi M.İ.'nin ifadelerine de yer verildi. M.İ. ifadesinde, eski eşinin kendisinden 5 çocuk yapmasını istediğini ileri sürerek şöyle dedi:
"Neden diye sorduğumda, daha sonradan sebebini öğrendiğim, cemaatin uyguladığı, çalışan bayanların 3, çalışmayan bayanların ise 5 çocuk doğurmasının gerekli olduğunu söyledi. Evde uzun kıyafetler giymem konusunda bana baskı yapardı. Dışarıda ise özellikle çalıştığı yer olan fakülteye giderken, giyinmem konusunda özenli ve açık giyinmem hususunda beni sürekli uyarırdı. Evde kapalı, dışarıda ise açık giyinmemin sebebini sorduğumda, 'Fişleniriz, fakültede benim konumum itibarıyla cemaate mensup olduğumun anlaşılmaması gerekiyor. Çalıştığım fakülteye gelirken giyimine dikkat
et, tedbir yapmalıyız, dikkatli ol' ve benzeri cevaplarla sürekli bu durumu geçiştirirdi."
SİM KARTLAR SÖKÜLÜRDÜ
Evlendiği günden itibaren haftada bir gün Antalya'daki evlerinde 10-15 kişilik gruplar halinde toplantılar yapıldığını belirten M.İ., ifadesinde şu bilgileri verdi:
"Ne toplantısı yaptıklarını sorduğumda, 'Arkadaşlar gelecek, sohbet edeceğiz, iş konuşacağız' şeklinde cevap verirdi. Bu toplantılar esnasında eve gelen giden kişileri görmem mümkün olmazdı.
Toplantılar evin salonunda olurdu ve kesinlikle toplantı odasına telefon ve bilgisayar sokulmazdı.
Salon kapısının önüne baktığımda bütün telefon bataryalarının ve SIM kartlarının sökük vaziyette kapının önünde olduğunu görürdüm. Bana sürekli olarak 'Konuştuğumuz konular özel, telefon dinlemesine karşı hassas davranmalıyız' derdi. Ayrıca telefonda konuşurken 'Fethullah Gülen, sohbet, cemaat, namaz' ve benzeri ifadeler kullanılmaması gerektiğini tembihlerdi. İzlenimlerime göre evime toplantı amaçlı gelen insanlar, savcı, hakim, avukat ve fakültedeki hukuk hocalarıydı."
"DEŞİFRE ETMEMEM İÇİN TEHDİT ETTİ"
Eski eşi kendisine şiddet uyguladığında "Fethullah Gülen hocanız size böyle mi öğretiyor" diye tepki gösterdiğini aktaran M.İ, "CD'lerden Fethullah Gülen isimli şahsı MP3'ten dinlediği zamanlarda bile bana şiddet uyguladı. Boşandıktan sonra Fethullah Gülen cemaatinden olduğunu deşifre etmememi istedi. Gördüklerimi, duyduklarımı ve bildiklerimi hiçbir yerde ve kimseye anlatmamam gerektiğini savundu. 'Başına bela olurum' şeklinde beni birkaç kez tehdit etti" dedi.
LEZBİYEN SORUSU SORUŞTURMASI AÇILMIŞTI
Yrd. Doç. Dr. Kanbur hakkında, 4 yıl önce de 'Ceza hukuku özel hükümler' dersi sınavında öğrencilere hayali iki kadın üzerinden kurguladığı lezbiyen ilişkiyi çok ayrıntılı anlattığı soru nedeniyle soruşturma açılmıştı.
Olayın basına yansımasının ardından Yrd. Doç. Dr. Kanbur, sınav yaptığı Hukuk Fakültesi'nin 3'üncü sınıfına girdiği ilk derste öğrencilerin 'I love you Hoca' tezahüratıyla karşılanmıştı.
Duruşmadaki savunmasında, cezaevinde 4 günde yazdığı 40 sayfalık dilekçeyi özetleyen Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur, cezaevinin son derece sağlıksız olduğunu belirterek, "Ben infaz sisteminin de bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum. Cezaevinde kapıların kolu yok. Tuvalet için çömeldiğinizde elinizle tutmanız gerekiyor. Her sabah güneşin altında askeri içtima misali bizi topluyorlar" dedi.
Yrd. Doç. Dr. Kanbur, derslerde öğrencilerine hep hukukun üstünlüğünü anlattığını, ancak kendisi yargılanırken hukukun üstünlüğünü göremediğini iddia etti. 'Çözüm süreci'ne sıcak bakmadığı için bu olayların başına geldiğini savunan Yrd. Doç. Dr. Kanbur, düşünce özgürlüğüne dikkat çekti.
Uydurulmuş bir ihbar mektubunun ardından gözaltına alındığını imeri süren Yrd. Doç. Dr. Kanbur, şöyle konuştu:
"Sabaha karşı kapım çalındı. Kapıda 12 polis vardı. Sanki Cemil Bayık'ı yakalamaya gelmişlerdi.
Evimde yapılan aramada 'hiçbir suç unsuruna rastlanılmamıştır' şeklinde tutanak tutuldu. İşyerimde de arama yapıldı. 2 binin üzerindeki kitap arasında bir tane bile FETÖ ile ilgili yazı bulunmadı. Buna rağmen tutuklandım. Tek başına bir FETÖ davasında yaklaşık dört aydır tutukluyum. Şahsım hakkında verilen tutuklama kararındaki gerekçeleri ibret olarak görüyorum. Örneğin 'kuvvetli suç şüphesi' deniyor. İhbar dilekçesini kabul etmiyorum. Bilirkişi raporu deniyor. Bilirkişi raporunu hazırlayan kolluk. Bunu kabul etmiyorum. Arama el koyma tutanaklarında 'suç unsuruna rastlanılmamıştır' deniyor. Nasıl oluyor da benim lehime olan tutanaklar aleyhime delil olabiliyor. Takip edilmemek için akıllı olmayan eski cep telefonları kullandığım ileri sürülüyor. Takip edilmek istemeyen başkasına ait hat kullanır. Oysaki ben 1998 yılından beri aynı numarayı kullanıyorum."
EŞKİ EŞİNİN İDDİALARINI REDDETTİ
Eski eşi M.İ.'nin iddialarını da kabul etmediğini sözlerine ekleyen Yrd. Doç. Dr. Kanbur savunmasına şöyle devam etti:
"Çünkü 4.5 ay evli kaldığım eski eşimle boşanırken tazminatla ilgili sorun yaşadım. Bu yüzden mahkemelik olduk. Bu kadar husumetli olduğum birisinin gece yarısı çağrılıp kin ve husumete dayalı ifadesinin ardından tutuklandım. Benim tutuklanmama neden olan somut kanıt neymiş çok merak ediyorum. Öğrencilere 'Özel hayatınıza dikkat edin, yazdıklarınıza paylaştıklarınıza dikkat edin' dememden bile neler çıkartılmış."
"BURASI BENİM MEMLEKETİM'
Tutuklanma gerekçeleri altında gösterilen kaçma şüphesine de tepki gösteren Yrd. Doç. Dr. Kanbur, "Neden kaçayım? Burası benim memleketim. Ben onurumla mücadele edeceğim. Ama mücadele edebilmem için tutuksuz yargılanmak istiyorum" dedi.
Başkan ve üyeleri kadın hakimlerden oluşan heyet, duruşmaya öğle yemeği için ara verdi