Savcı Preet Bharara, ABD'de İran'a yönelik ABD yaptırımlarını delmek ve ABD bankalarını dolandırmak suçundan tutuklu bulunan Rıza Sarraf'ın davasının, doğrudan ABD'nin "ulusal güvenliği'ni ilgilendirdiğini belirterek, "Davayı asıl karmaşıklaştıran, Sarraf'ın İran ve Türk hükümet yetkilileri ile bankalarına yönelik erişim seviyesi ve bunu kullanarak kurduğu yasadışı finansal şemayı yürütmesini kolaylaştırmasıdır" dedi.
SARRAF'IN AVUKATLARI, DAVANIN DÜŞMESİ İÇİN DİLEKÇE VERECEKLERİNİ AÇIKLAMIŞLARDI
New York Güney Bölge Federal Mahkemesi'nde görülmek olan davanın Haziran ayında yapılan ve Sarraf'ın hazır bulunduğu son duruşmasında, Sarraf'ın avukatları 'davanın düşmesi için dilekçe vereceklerini' açıklamışlardı.
Duruşmada Hakim Richard Berman, Sarraf'ın avukatlarını verecekleri 'davanın düşürülmesi ve iddianamenin yok sayılması' dilekçesi ile Savcılık makamının karşı dilekçesinin ne zamana kadar mahkemeye teslim edileceğine ilişkin takvimi belirlemiş, tarafların 'dava düşürülmesi' konusundaki iddialarını son olarak da 6 Eylül'de yapılacak ve Sarraf'ın da hazır bulunacağı duruşmada, karşılıklı sözlü olarak tartışmalarına karar vermişti.
Sarraf'ın avukatları davanın düşmesine ilişkin dilekçelerini takvime uygun şekilde mahkemeye geçen ay sonunda sunmuşlardı. Savcı Bharara da dün kendi imzasıyla, savcılığın karşı görüşüne ilişkin 63 sayfalık dilekçesini mahkemeye iletti. Bharara dilekçesinde, Rıza Sarraf'ın avukatlarının 'dava düşürülmeli, iddianame yok sayılmalı' tezlerine teker teker, ABD'deki çeşitli mahkemelerin daha önce aldıkları kararlardan örnekler vererek karşı çıktı ve 'davanın düşürülmesi konusunda herhangi bir duruşma bile yapmaya gerek yoktur. Sarraf'ın davanın düşürülmesi talebi doğrudan hakim tarafından reddedilmelidir' görüşünü ortaya koydu.
Savcı Bharara karşı dilekçesinde, bu çerçevede 6 Eylül'de yapılması planlanan duruşmaya da gerek olmadığını vurguladı. Eğer Bharara'nın görüşü Hakim Berman tarafından kabul görürse, 6 Eylül duruşması iptal edilecek ve doğrudan jürili asıl duruşmaya geçilecek. Jürili asıl duruşma için de tarih 23 Ocak 2017 olarak belirlenmişti.
Sarraf'ın avukatlarının dilekçesine karşı, Bharara'nın davanın düşürülmesi yönündeki tezleri ise şöyle:
Sarraf'ın avukatları davanın düşmesi için yazdıkları görüşte, Sarraf'ın ABD vatandaşı olmadığın, ABD topraklarında herhangi bir suç işlemediğini, ABD bankaları ile doğrudan iş yapmadığını öne sürerek, 'Sarraf'ın ABD'de yargılanması mümkün değildir' tezini işlemişlerdi. Savcı Bharara ise, Sarraf'ın İran'a yönelik yaptırımları delmek için kurduğu 'uluslararası finansal şema' araclığıyla, ABD Bankacılık sistemini kullandığını vurguladı. Savcı Bharara, Sarraf'ın kurduğu 'şema' çerçevesinde, parayı bir ülkeden diğerine, kurduğu şirketler aracılığıyla geçirerek, ABD Bankacılık sistemini tesadüfen değil, bilerek ve isteyerek kullandığını belirtti. Savcı, Sarraf'ın bilerek ve isteyerek, ABD'nin yaptırım uyguladığı İran kurum, şirket ve kişilerine para aktardığını ortaya koydu. Bharara dilekçesinde, "Sarraf'ın uygulamaları, ABD yaptırım yasalarının yasaklamayı amaçladıklarının tam kalbinde yer alıyor" dedi.
'PARASI İKİ KEZ BLOKE OLDU, YİNE DE DEVAM ETTİ'
Sarraf'ın kurduğu sistem çerçevesinde uluslararası alanda dolandırdığı paranın iki kez ABD Bankaları tarafından bloke edilmesine rağmen, sistemi uygulamaya devam ettiğini kaydeden Savcı Bharara, "Sarraf bu bloke işlemlerinin ardından da bilerek yasadışı işlemlerini sürdürmüştür" dedi.
ABD DOĞRUDAN ETKİLENDİ
Savcı Bharara, Sarraf'ın avukatlarının 'müvekillimizin işlemlerinden ABD doğrudan etkilenmemiştir' tezine karşılık ise, ABD Bankalarının dolandırıldıklarını, dolayısıyla da ABD'nin 'doğrudan etkilendiğini' vurguladı.
'SARRAF'IN TÜRKİYE VE İRAN BAĞLANTILARI DAVAYI KARMAŞIKLAŞTIRIYOR'
Sarraf'ın avukatlarının 'iddianame düşürülmeli' tezine karşılık, 'iddianamede beklenmedik ya da sıkıntılı hiçbir şey yok' diyen Savcı Bharara, davayı asıl karmaşıklaştıranın 'Sarraf'ın İran ve Türk hükümet yetkilileri ile bankalarına yönelik erişim seviyesi ve bunu kullanarak kurduğu yasa dışı finansal şemayı yürütmesini kolaylaştırması' olduğunu vurguladı.
Savcı Bharara iddanamesinde, İran'ın terörizme verdiği destek nedeniyle 'ABD ulusal çıkarlarını etkilediğini' vurgulayarak, ABD Başkanları'nın İran'ın Amerikan ulusal çıkarlarına tehdit olduğuna ilişkin yayınladıkları genelge ve yaptıkları konuşmalara atıf yaptı. İran'ın ABD ulusal güvenliğine tehdit olduğuna ilişkin ilk açıklamanın 1979 yılına dayandığını, dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter'ın bu tespiti yaptığını söyleyen Bharara, daha sonra göreve gelen hemen her Amerikan Başkanı'nın da İran'ın tehdit olduğuna ilişkin açıklama ya da genelgeler yayınladıklarına dikkat çekti. Bharara, İran'la yapılan nükleer anlaşmaya rağmen, İran'ın Amerikan ulusal çıkarlarına yönelik tehdit olmaya devam ettiğine ilişkin yapılan son açıklamanın bizzat halen görevdeki ABD Başkanı Barack Obama tarafından, 9 Mart 2016 tarihinde gerçekleştiğine de dikkat çekti.
'SARRAF, BİLİNÇLİ ŞEKİLDE AMERİKAN MALİ SİSTEMİNİ SÖMÜREREK, ABD'NİN ULUSAL GÜVENLİĞİNE TEHDİT OLUŞTURAN BİR ÜLKEYE DESTEK SAĞLAMIŞTIR'
Savcı Bharara dilekçesinde, "Sarraf, bilinçli şekilde Amerikan mali sistemini sömürerek, teröre verdiği destek ve küresel huzurluğu kışkırtmasıyla ABD'nin ulusal güvenliğine önemli bir tehdit oluşturan bir ülkeye destek sağlamıştır" dedi.
Savcı Bharara dilekçesinde, Sarraf'ın kitle imha silahlarının yayılmasına ve İran Devrim Muhafazlarına destek veren İran bankaları ve İran devletine ait kurumlarla işbirliği yaparak, ABD ulusal çıkarlarını tehdit ettiğini iddia etti.