15 Temmuz'da yapılan darbe girişimindeki kurmay subayların hepsinin, ABD'de bulunan US Naval Postgraduate School'da eğitim aldığı ileri sürüldü. Gazeteduvar'ın 'TSK'da kritik görevde olan bir muvazzaf subay'dan edindiğini iddia ettiği bilgilere dayandırdığı haberine göre, ismi açıklanmayan komutan, YAŞ sonrası ihraç ve terfileri için de "FETÖ'cü oldukları için gönderilenlerin yerine gelenler de dini referanslara göre getirildi" yorumunu yaptı.
'ARALARINDA TAHMİN BİLE EDEMEYECEĞİM KİŞİLER ÇIKTI'
Darbe girişiminin kendisini şaşırttığını ifade eden subay, "Çocukluğumuzdan beri birlikte okuduğumuz, savaştığımız insanların arasında darbeciler olduğunu görmek şoke edici oldu. Bazılarının cemaatçi olduğunu biliyorduk ama aralarında asla tahmin bile edemeyeceğim insanlar da çıktı. Benim şaşırdığım, FETÖ'cü olduğunu darbe gecesi öğrendiğimiz bu kişilerin bize o güne kadar gösterdikleri yaşam tarzı. Bizleri bunca yıl yanıltmışlar. Yani bir kısmını inanın hiç namaz kılarken, oruç tutarken görmedim. İçki içenler de vardı aralarında. Bu kişilerin çoğunluğu TSK'da geleceği olan, parlak, vizyon sahibi olduğunu sandığımız personeldi. Özellikle üst seviyede, kritik noktalarda olanların hepsi şaşırttı" dedi. Subay, FETÖ'cü yapılanmanın TSK içindeki varlığı hakkında şunları söyledi:
'EN BÜYÜK DARBE EMİR SUBAYLARININ İŞİN İÇİNDE OLMASIYDI'
Özellikle yaverlerin, emir subaylarının bu işin içinde olmasını anlayamıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne en büyük darbe bu oldu. Bu kadar özenle, titizlikle seçilmiş insanların çoğunluğunun bu işin içinde olması büyük hayal kırıklığı yarattı. Genelkurmay Başkanı'nın emir subayı, emrinde olduğu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en üst seviyesindeki komutanı yerine cemaate hizmet etmeyi tercih etmiş!
'HULUSİ AKAR'IN EMİR SUBAYLARI KİM'
Emir subayının ne kadar önemli olduğu bu işte ortaya çıktı. Bildiğim kadarıyla Akar kuvvet komutanlığından gelirken bile kendi emir subayını getirmedi, bir önceki genelkurmay başkanının emir subay yardımcısını görevlendirdi. Oysa yaklaşık 10 yıldır emir subayı kullanan bir orgeneralin yanında çok güvendiği bir emir subayının olması gerekir. Hulusi Akar, Harp Okulu Komutanlığı'ndan bu yana emir subayı kullanıyor. Normal şartlarda tuğ ve tüm generaller emir astsubayı kullanır. İstisnai olarak Harp Okulu komutanının emir subayı vardır. Bu TSK'nın geleneğidir.
Cemaatin birinci önceliği ilk başta bütün kuvvetlerin, hava, deniz, kara ve jandarmanın personel başkanlıklarını ele geçirmek olmuş. Kendi personellerini buraya atamışlar. Daha sonra istihbarat. Sonrası MEBS. Yani Muhabere Eğitim Bilgi Sistemleri. Personel başkanlıkları sayesinde kritik yerlere kendi adamlarını yerleştirmişler. Bu kişilerle ilgili gelen raporları temizlemişler. İstedikleri gibi dinleme yapmışlar. Kendilerini sistemin içinde çok iyi gizlemişler. İtaatkâr, verilen görevi en iyi şekilde yapan, çalışkan, disiplinli, donanımlı görünerek terfi ettirilmişler. Özellikle kurmay subayların tayin ve terfi işlerini takip eden Genelkurmay General Amiral Şube ile kurmay subay şubelerinin de yine aynı cemaatin kontrolünde olmasından kaynaklı, kendi mensubu kurmay subaylara karargâhlarda, yurt dışı görevlerde öncelik tanınmış. Özel kalem gibi Genel Sekreterlik gibi özel yerlerde çalışmışlar. TSK'da geçmiş yıllara baktığınızda Genelkurmay Özel Kalem Müdürlüğü yapmış bütün kurmay subayların en az korgeneral seviyesine kadar yükseldikleri görülmüştür. Birçoğu da genelkurmay başkanı olmuştur. Örneğin Hulusi Akar. Yani bu görev kritik bir görevdir. İstisnai görevlere getirilmeleri, komuta kademesine doğru ilerleyip üst seviyede general olmalarının önünü açmak içinmiş. Görev yerlerimize baktığımda onlara hep ballı görevler, bizlere dağlar tepeler düşmüş. Nedeni şimdi anlaşıldı.
NAVAL POSTGRADUATE İLE İLGİLİ ÇARPICI DETAY
Naval Postgraduate School'un adının CIA polemiği ile duyulduğunun hatırlatıldığı haberde, okulla ilgili şu detaylara da yer verildi:
"Türkiye kamuoyu ABD'de ordu mensuplarına yüksek lisans eğitimi veren Naval Postgraduate School'un adını, Şubat 2010'da dönemin Taraf gazetesi yöneticisi ve yazarı Yasemin Çongar'la bir grup gazeteci arasındaki, 'Çongar'ın eşi Chris Mason CIA ajanı' polemiğiyle duymuştu. İddialara göre askerlerin yanı sıra öğrencileri ve eğitmenleri arasında CIA ajanlarının da bulunduğu NPS'de hocalık yapan Chris Mason, okulun internet sitesinde yer alan ve bu tartışmanın ardından kaldırılan biyografisine göre Afganistan'da gizli projelerde çalışmış, CIA'in Paştun Kızıl Hücresi'nde görev almış ayrıca Türkiye için ‘Ilımlı İslam' modelini sunan ve CIA'e yakınlığıyla bilinen RAND Corporation'da da dersler veren biriydi.
Yine aynı tarihlerde Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanan ve 18 yıl ağır hapis cezasıyla yargılanan Amiral Cem Gürdeniz'in Silivri Cezaevi'nden mektupla yaptığı bir söyleşideki şu ifadesi de dikkat çekici, 'ABD, 1960 sonrası bir karar aldı. Madem Montrö nedeniyle Karadeniz'e ABD donanması çıkamıyordu, bunu Amerikan denizaltılarıyla Türkler yapacaktı! Türk donanmasının Karadeniz'de Sovyetler'e karşı geliştirilmesinde öncelik denizaltılara verildi ve personelin eğitimi ABD'de yapıldı. Denizciler kurslarla yetinmeyip ABD deniz subaylarının gittiği yüksek lisans okullarına da (U.S. Naval Postgraduate School) girdiler. Her sınıfın ilk 15 öğrencisinin eğitildiği bu okuldan geleceğin kuvvet komutanı amiraller ve tepe yönetiminde yer alacak olanlar ‘devşirilmiş' olarak çıkacaktı. Ben de bu okuldan 1984'te mezun oldum. Okul şu ana kadar 900 mezun verdi.'