15 Temmuz gecesi, polislerin lojmandan çıkışlara izin vermemesine rağmen bir yolunu bulup dışarı çıkan Ala, çeşitli zorlukların üstesinden gelerek kışlasına gitmeyi başardı. Burada önce darbe yanlısı askerleri ikna etmek için uzun süre çaba sarf eden Ala, bazıları üzerinde etkili oldu.
Bununla yetinmeyen Ala, teslim olmamakta direnen 'FETÖ' mensuplarına karşı kahramanca çatışmaya girdi. Vücudunun farklı yerlerine 7 kurşun isabet etmesine rağmen darbecilere boyun eğmeyen Ala, kışlasını teslim etmedi.
'OLAY GÜNÜ KIŞLADA ÇOK GARİP DURUMLAR YAŞADIK'
Davut Ala, yaptığı açıklamada, normalde başka yerde görevli olduğunu ancak Ramazan Bayramı'ndan kısa süre önce, bir generalin kendisini Kartaltepe Kışlası Komutanı olarak görevlendirdiğini söyledi.
Ala, daha sonra ikamet ettiği Zeytinburnu'ndaki lojmanına gitmek üzere yola çıktığını belirterek, şöyle devam etti:
"GATA psikiyatriye giden bir ere refakatçi olarak gönderdiğimiz bir astsubayımız aradı ve TSK'nın darbe yaptığını söyledi. Biz de güldük, inanmadık. Meğer çocuk doğru diyormuş. Sonra, Vatan Caddesi'nin girişinde askerleri gördük. Bu sefer tedirgin olmaya başladım. Eve gittik. Televizyonu açtık, ortalık kaynıyor. Tanklara baktık. Bizim tugayın tankları. Meğer kendi adamlarıyla tanklara, Zırhlı Personel Taşıyıcılarına (ZPT) mühimmat yükletip sağa sola yollamışlar. Kendi kışlamıza ulaşıp el koymamız lazım diye düşünmeye başladık. Rahmetli olan Kurmay Albay Sait Ertürk beni aradı. 'Ne yapacağız? Gel konuşalım' dedi. Evine gittim. İstişare ettik. Darbecilerin değil, darbeci olmayan komutanlarımızın bilgisi dahilinde verilen emirleri yapmaya karar verdik. Bu arada polis ekipleri nizamiyeyi kapatmış. Dışarı çıkmaya izin vermiyor. Dışarı çıkma şansımız kalmadı. Sonra aklıma akrabam da olan Vali Yardımcımız geldi. Durumu anlattım. 'Kışlaya gitmemiz lazım. Polis ekibi yollar mısın? dedim"
Ala, zamanla kışlasında olan bitenlerle ilgili bilgiler geldiğini ve olayın vahametini daha iyi anlamaya başladıklarını kaydetti.
'DARBECİLERDEN KURTARMAK İÇİN HEMEN KIŞLAYA DÖNDÜM'
"Nurullah ağabey, kışlamıza gönderilmemiz için Zeytinburnu emniyet müdürüne talimat vermiş. Bir süre sonra Zeytinburnu Emniyet Müdürlüğünden 3 kişilik polis ekibi bizi almaya geldi" diyen Ala, Piyade Kurbay Albay Sait Ertürk ile yola çıktıklarını dile getirdi.
"Yolda bizim tugaya ait ZPT'ler gördüm. Onlarla ilgilendim. Ne olduğunu anlamaya çalıştım. Yolda yaklaşık 1-2 kilometre kadar, tanklar araçların üzerinden geçmiş. İnsanlar feryat figan… Sonra kışlaya gittik. Silahları kuşandık. Sivil haldeydik. Birkaç kişilik takviye ekiple Top Kule Kışlasına gittik. Kulenin emniyetini almak ve komutanlarımızca verilen emir gereği Nail generali tutuklamak için polis arkadaşlarla beraber aşağı inmeye başladık. Pistin orada ışıkları kapalı bir helikopter gördük. Bizi fark ettiler. Piste inmeyip daha aşağıya indiler. Helikopterin içindeki tüm müştemilat sökülmüş. Yani bununla yük taşımışlar. 3-5 kişi aşağıya indik. Mescidin olduğu yerde bir tank gördük. Çocuklarla konuştum, durumu anlattım. Tankın namlusunu helikoptere çevirdik. Aşağıya inmek için takviye ekip beklerken çok hızlı şekilde bir askeri ambulans geldi. Durmak istemiyordu ancak durdurduk. Kapıyı açtık. İçeride Mehmet Kocatepe dahil 3 hain vurulmuş şekilde duruyor. 'Bizi bırak. Seni yargılatırız. Gitmemiz lazım' dediler. Ben de 'Buradan ancak ölünüz çıkar. Hepiniz bu kalkışmanın cezasını göreceksiniz' dedim. Oranın emniyetini aldıktan sonra askerleri ikna etmeye çalıştık."
Davut Ala, bu arada yaklaşık 30 kişi olduklarını, helikopter pistinin etrafında güvenlik önlemi aldırdıklarını söyledi.
'HER YERDEN MERMİ SESİ GELİYORDU'
Ellerinde zırhlı araç olarak sadece bir tank ile de ZPT olduğunu ifade eden Ala, plan yapıp emir gereği tugay komutanı başta olmak üzere tüm hainleri yakalamaya karar verdiklerini belirtti.
Ala, daha sonra tugay karargahına gittiklerini anlatarak, "Her yeri aradık ancak hain kaçmıştı. Polis telsizinden yukarıda bir polisin vurulduğu anonsu geçti. Mecburen geri döndük ama yolda karşımıza 2-3 kişi çıktı. 'Teslim olun' dedim. 'Siz kimsiniz' dediler ve ateş açtılar. Sait Albayı yerde yatarken gördüm. Vurulan bir de polis vardı. Onların yanına gittik hemen. Oradayken ateş gelmeye başladı. Sağ işaret parmağı ve dizimden vuruldum. Çatışmaya devam ettik. Her yerden mermi geliyordu. Sait Albay'a ulaşamadım. Bağırdım ama ses vermedi. Şehit olduğunu düşündüm. Polis arkadaş da vurulmuştu." diye konuştu.
SAĞ TARAFI PARAMPARÇA OLDU
Çatışmanın bir süre daha devam ettiğini dile getiren Ala, şunları kaydetti:
"Vurulduğumu hissettikten sonra, helikopterin yanına gidip 'o hainleri helikoptere girerken vururum, şehit olurken de en azından bu hainleri vurup şehit olurum' diye oraya gitmeye karar verdim. Sonra maalesef karnımdan da vuruldum. Yere düştüm. Silahım yere düştü. Sonra vali yardımcımızı arayıp, 'evlatlarımı önce Allah'a sonra sana emanet ediyorum. Ben ölüyorum' dedim. Kendimden geçmişim. Gözümü açınca hastanedeydim. Bir parmağım koptu. Karaciğerimin yarısı gitti. Diyaframım delinmiş. Kaburgamın bir bölümü yok. Bir bölümü kırık. Sağ tarafım tamamen paramparça olmuş. 10 gün yoğun bakımda kaldım."