Cemaatin darbe girişimi dolayısıyla başlatılan soruşturmalar kapsamında son duyurulan rakamlara göre aralarında asker, polis, hakim, savcı, kaymakam ve kamu görevlilerinin bulunduğu 12.652 kişi gözaltına alındı. 292'si polis, 3 bin 649'u asker, bin 559'u hakim ve savcı, 20'si mülki idare amiri ve 93'ü ise sivil olmak üzere toplam 5 bin 613 kişi tutuklandı. Tutuklanan askerlerden 121'i general. Hem orduda hem de kamuda oluşan boşluğun nasıl doldurulacağı konuşuluyor.
Levent Gültekin, bu noktada, Ergenekon ve Balyoz süreçlerini hatırlattı. Gültekin, "Cemaatin ne yaptığı Ergenekon ve Balyoz sürecinde açığa çıkmıştı. O dönem AKP'yi uyardığımda bana fitne çıkarma diyorlardı. Aralarındaki ittifakı bozmak istemiyorlardı. İnanılmaz kadrolaşma vardı ve cemaatin hukuk tanımazlığı belliydi" dedi.
Darbe girişimine zemin hazırlayan sürecin, ülkenin kutuplaşması, hukukun ortadan kalması ve demokrasinin askıya alınmasına bağlayan Gültekin, darbecilerin de bu durumu fırsata çevirdiğini söyledi. Gültekin, 15 Temmuz gecesi yaşananlara ilişkin karanlık noktalara değindi, tereddütlerini paylaştı:
"O gün MİT'e Genelkurmay'a ulaşamadıklarını söyleniyor. Tek hedef vardı Cumhurbaşkanı. O zaman neden haber verilmedi? MİT'in başındaki adam neden hâlâ orada duruyor. Ortada başka hesaplar dönüyor. Örneğin Erdoğan'ın F16'larla İstanbul'a geldiği söyleniyor. Ancak Yunanistan bunu yalanladı. Cumhurbaşkanı'nın havadaki uçağı nasıl duruyor o zaman? Cumhurbaşkanı olayı 20.00'de öğrendiğini söylemişti. Sonra 16.00 dedi. Her gün veriler değişiyor. Bunlar neden farklı söyleniyor. Neden aydınlatılmıyor. Demek ki ortada başka hesaplar dönüyor."
‘MUHALEFETİN DEMOKRATİK REFLEKSİ YOK'
Askerin albay ve yarbay kadrosundaki cemaatçilerin yüzde 60 oranlarında olduğuna dair duyumlar aldığını ifade eden Gültekin, hem iktidarın ayrılıkçı söylemlerini hem de tüm muhalefeti eleştirdi.
"Korkunç durum, hepimizin aslında hükümetin yanında durması gerekirdi. Hükümetin kimi mensupları, burada Binali Yıldırım'ı tenzih ediyorum. Onun dışındakilerde sorumsuzluk var. Bütün seküler kesimin de yanımızda olması lazım demesi gerekirken tehdit ediyorlar, ötekini dışlıyorlar. Ben Kılıçdaroğlu'nu da eleştirdim. ‘O gece Atatürk Havalimanı'na indiniz, oradan Taksim'e geçmeniz gerekiyordu' dedim. Öyle yapılsaydı Türkiye bambaşka olacaktı. Muhalefetin demokratik refleksi yok."
‘DİN ÜZERİNDEN DARBE KARŞITLIĞI İTTİFAK OLUŞTURMAZ'
Cumhurbaşkanın halkı sokaklara çağırmasına ve demokrasi şölenlerine de değinen gazeteci şöyle konuştu:
"Atlatılmış darbelere siz hâlâ minarelerden cihat çağrısı yaparak bir direnç oluşturmaya çalışırsanız toplumun yüzde 70'ni toplayamazsınız. Din üzerinden darbe karşıtlığının bir ittifak oluşturması imkansız. Toplumda tereddüt oluşturuyor. Muhalif olan kesim darbeye karşı ama iktidara tepkili. Tekbirle insanların sokağa çıkması, sala üzerinde cihat çağırısı, cumhurbaşkanının her konuşması hadis, ölüm, kefen… Erdoğan bunlar yerine özgürlük, demokrasi, insan hakları demeli. En son askeri okulların imam hatiplere de açacağını söyledi. Mesele bu mu, zamanı mı? Daha bütünleştirici ifadeler kullanmalıydı. Orada başka bir şey dönüyor. Buradan siyasi rant mı devşirecekler mi diye düşünüyor insan. Masada olan iktidar ya da Erdoğan değil, masada olan ülkenin kendisi. Temkinli olmalı. Bu OHAL sürecinde göreceğiz, kafasındaki Türkiye'yi mi kuracak, yoksa Türkiye'yi mi kurtaracak."