Yiğit Bulut'un, 'Lider, millet, devlet neden hedef?' başlığıyla 20 Temmuz'da yayımlanan yazısı şöyle:
Sevgili dostlarım, Seçilmiş Cumhurbaşkanımız adımlar atıyor, DEVLET-MİLLET bütünleşiyor, Türkiye-Coğrafyamız ayağa kalkıyor ve bütün bunlar birilerini rahatsız ediyor? Sokak ayaklanmasından, Yargı darbe denemesine uzanan süreç en sonunda FİZİKİ SALDIRI-İŞGAL ve AYAKLANMAYA dönüşüyor?
Sevgili dostlarım, soruyu bir başka açıdan yeniden soralım ve devam edelim; 2003 ve özellikle 2008 sonrası kendisi ve bulunduğu coğrafyanın kaderini değiştiren Türkiye ve bu amaç uğrunda her anlamda yolumuzu açan lider olan Erdoğan, neden hedef?
Sevgili dostlar, Bu bağlamda özellikle geçmişi detaylandırarak geleceğe birlikte bakmayı deneyelim…
1850'lerden itibaren Ruslarla savaş hazırlıklarına başlayan daha doğrusu başlatılan Osmanlı, Ortadoğu-Afrika coğrafyasında zorlanmaya başlıyor. Bu zorlanma "tarihsel doğal etkilerle" değil, o bölgeleri yeniden şekillendirmek isteyen güçlerin ilk adımları ile ortaya çıkıyor…
1854-1876 arasında "o güçlerden" borçlandırılan Osmanlı, 1876 sonrası "MERKEZİ" o dönemin IMF'sine kaptırırken, 1876-1915 arasında bugünün İsrail devletinin yerleştiği yer dahil, planlanan bütün topraklarını kaybediyor. Hatta ele geçirme o kadar ileri gidiyor ki; 1915 sonrasında "işgal" bugün yaşadığımız topraklara kadar uzanıyor…
Çıkarım 1: Osmanlı devlet yapısının, ruhunun, varlığının zorla el çektirilerek, üzerinde "zorlama devletlerin" kurulduğu her bölgede sorun var! Konuya sadece İsrail ve çevresi, Mısır, Libya, Irak, Suriye ve diğerleri olarak bakmayın ve son 10 yılı düşünerek Balkanlar'ı da unutmayın! Son halka Yunanistan… Osmanlı'nın "500 sene baktığı" doğal olarak "yalnız bir ekonomi olması" mümkün olmayan Yunanistan, "ekonomik anlamda" ilk çöken yer! Yugoslavya ve Yunanistan'ın Ortadoğu-Afrika çizgisinden farklı algılanmasının tek bir sebebi var: "Bulunduğu coğrafya"!
Çıkarım 2: Merkez dediğimiz yani "RUHUN bakiyesinin" kaldığı ve üzerine genç bir devlet kurulan Türkiye, 1938-2003 arası yıllarca dalgalandı! Kendini bulamadı, Osmanlı'yı yıkanların "oyunları" altında darbeler-devalüasyonlar arasında geldi-gitti. Bütünün beyniydi-ruhuydu ama "parçalara" sahip çıkmaması için "1850'lerde başlatan manipülasyon" 150 seneden fazla devam etti…
Çıkarım 3: Bir "bütün" parçalara ayrılır, belli bir dönem bu "parçalar" değişim geçirerek yoluna devam edebilir. Ana soru "parçalar tek tek yeniden dağıldığında" İLK HALİN-İLK BÜTÜNÜN yeniden ortaya çıkıp çıkmayacağı veya daha net ifadesiyle "zorla parça haline getirilen yapıların, zorlamanın etkisi kalkınca BÜTÜN'e dönüp dönmeyecekleridir"! Peki bundan sonra neler olabilir? Türkiye'nin "MERKEZ" olma haline gelmesi ile ne değişebilir?
Sonuç: Bütüne dair parçaların özgür kaldığı, "MERKEZİN" değiştiği, birbirlerini "akıl, mantık, duygu, kültür, etnisite ve DİN" dinamikleri ile buldukları bu DEVİNİM, "Ana parça" yani MERKEZ TÜRKİYE'nin "bütünlüğü sağlayacağı" TEZ ile devam edecek… LİDER BU TEZİ attığı her adımla yazıyor… Büyük TÜRKİYE çok ama çok yakın… İçeriden-dışarıdan hatta "en dipten-en derinden" saldırı nereden gelirse gelsin bu yola çıkmış LİDER ve bu yola baş koyanlar asla dönmeden yolumuza devam edeceğiz…
Önemli not: Rusya ile aramızdaki buzlar çözüldü bir hafta sonra darbe demesi geldi. Rahmetli Menderes Rusya'dan randevu aldı gidemedi! İlginç detaylar sorgulamaya devam edeceğiz…