15 Temmuz darbe girişimi sonrası devletin zirvesindeki kademelerin en yakınının cemaat mensubu olduğu anlaşıldı. Ardından gelen soruşturmalar yargıdan üniversitelere, bakanlıklardan kamuya, kadar her alana sıçradı. TSK’da neredeyse tüm paşalar tutuklandı. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Yaveri Yarbay Levent Türkkan'ın verdiği ifadelerde ise dehşet verici detaylar ortaya çıktı. Türkkan, Eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i sürekli olarak dinlediklerini ve cihazı da cemaat abisine teslim ettiğini söyledi.
RS FM'de Yavuz Oğhan'ın hazırlayıp sunduğu 'Bidebunudinle' programında bu ifadelerin önemine dikkat çeken MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, soruşturmalar sürerken Gülen Cemaati’nin benzeriyle karşılaşma riski konusunda uyardı, "Önlem alınmalı, geçmişe dönük herkes eleştiri yapmalı. Ben kendi dönemimdeki pratiklerden biliyorum" dedi. Öneş, çeşitli bakanlıklarda çeşitli tarikatların kadrolaşma riskine işaret etti.
Öneş, “Ben bu görüntü karşısında sonuçlanmadığı için iyi ki bu darbe yapılmış dedim. FETÖ dediğimiz yapılanmanın kadrolaşma şekli bağlantıları dikkate alındığında net şekilde şu gerçeği gösterdi: Bu olay 3 günlük ya da birkaç senelik bir olay değil. Ben kendi pratiğimden biliyorum. Bu iş 70’li yıllarda başladı. 2002’de devlet içindeki kadrolaşma Cemaat-AKP diyaloğu ile yükseldi. Üstelik sadece Gülen Cemaati de değil. TBMM’de ideolojik ve siyasi amaçlarla başka yapıların, şu tarikatın şu mensuplarına kadro verilmesi gibi bir arayış olduğunu gördük" diye konuştu.
'DEVLETİN HER ZAMAN GÜNDEMİNDEYDİ'
Türkkan’ın ifadesindeki başka bir detay ise 1989 yılında Harp Okulu sınavlarında cemaatçilerin kendisine soruları verdiğini söylemesiydi. Hükumet ile işbirliği yapan cemaatin uzun süre tehlike görülmediği pek çok kesimin dilinde. Erdoğan’ın, Fethullah Gülen ile aralarının ilk açıldığı dönemde “Ne istediler de vermedik” sözleri de akıllardan çıkmış değil. Öneş, meseleyi Gülen’in İzmir’de imamlık yaptığı döneme kadar dayandırdı ve konunun devlet kademelerinde her zaman konuşulduğunu söyledi:
"Bu konu devletin her zaman gündemindeydi. Her zaman MGK’da konuşuldu, ilgili aktörlere bilgi verlldi. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren siyasal İslami gelişmelerin ortaya çıkması ve iç politikada siyasal İslam söyleminin kullanılması devlet kadrolaşmalarına da yansıdı. Yandaşlık haline dönüştü. İdeolojik beraberlik hep vardı. 2000 yılından önce tehlike bu kadar büyük değildi. Olaya irticai boyutlarla bakış vardı.”
'BİAT EDEN CEMAAT KÜLTÜRÜ TEHLİKELİ'
Devletin en etkin, en kritik yerlerindeki kadrolaşmaya dikkat çeken eski MİT Müsteşarı, "Dini istismar ederek, cemaatin biat kültürü ile siyasal amaçlı hareket eden bir yapı var. Asıl tehlike de bu" ifadelerini kullandı.
‘DARBENİN 4 SAATTE ENGELLENMESİNİ BEKLEMEK YANLIŞ’
MİT'in Genelkurmay'ı darbe girişimi konusunda saat 16'da uyardığı ve Genelkurmay’ın da 16.30 harakete geçtiği biliniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise meselelerden 20.00 sularında haberinin olması hala konuşulanlar arasında. Aradan geçen süredeki sis perdesi aralanmadı. Cevat Öneş konuya ilişkin, “Bu zamana kadar düşünülmemiş ve çözümü aranmamış meselenin 3-4 saatte önlenmesini beklemek yanlış olur” yorumunda bulundu.
'FİDAN'A KARŞI CEMAATTE ZATEN BİR TEPKİ VAR'
Darbe gecesi MİT’in, Meclis’in bombalanmasına da değinen Öneş, "Gülen’e karşı tedbirler artınca mesele darbe boyutuna kadar geldi. Darbe yapınca, öncelikli yapısı Genelkurmay emniyet teşkilatı ve istihbarattır. Bu kurumlara baskı uygulayıp devreden çıkarmak istediler. Hakan Fidan’a karşı da cemaat içinde zaten bir tepki var bunu da ifadeye çağrılmasından gördük" şeklinde konuştu.
‘TEMEL SORUN, DEMOKRATİK LAİKLİK MESELESİDİR’
“Sorunların çözümü için 7 Haziran’da kaçırdığımız koalisyon fırsatının bugün düşünülmesi gerekir. Sorun sadece iktidarın çözebileceği gibi değil. Siyaset, sorumluğu toplumla paylaşmadıkça alınan yeni tedbirler çözüm getirmez. Bugünün temel sorunu demokratik laiklik meselesidir. Müslümanlar da özgürlüklerini ancak demokratik laiklik içinde kullanabilirler. Asıl meselemiz kendi içimizdeki birliğin sağlanmasıdır.”