RS FM'e konuşan emekli askerler ve gazeteciler, Gülen Cemaati'nin tehlikeli bir örgüt haline gelmesine siyasetçilerin ve iktidarların göz yumduğu gerçeğinde birleşiyor. Murat Erdin'in sunduğu Burası Türkiye programına katılan Eski Genelkurmay İkinci Başkanı Emekli Orgeneral Edip Başer, "Belirli güçler tarafından korunmadan cemaatin oralara gelmesi mümkün değil. Milletin bu gerçeği görmesi lazım. Bu örgüt bu kadar güce hangi koşullarda ve nasıl ulaştı?" diye sordu.
‘TSK SUÇLU İLAN EDİLEMEZ'
Başer, sokaklarda yaşanan bazı görüntülerden de rahatsız olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Kendilerini dindar zanneden ama dinden imandan alakası olmayan bazı yaratıklar askerlerimizi günahsız Mehmetçiklerimizi döven, boğazından tutup tanktan dışarıya çekmeye çalışan ve onların düşünce çizgisinde olan bazı vatandaşlarımızın bu darbe girişiminden dolayı Silahlı Kuvvetleri suçlu sandalyesine oturtmak gibi bir dertleri var. Tek sorumlu gibi TSK'yı görmek ve göstermek gibi bir gayretleri var. Bundan kaçınmak lazım. Bu ordu milletin ordusudur ve bu ordu olmadan da Cumhuriyeti korumak ve milletimizin geleceğini korumak ve güvenceye almak mümkün değildir. İçerisinde yanlış yapanlar çıkar, çıkmıştır ama onlar devletimizin kanunları ne emrediyorsa onun gereği yapılır ve safdışı edilir ama bunun yöntemi silahlı kuvvetleri tümüyle suçlu sandalyesine oturmak değildir."
Edip Başer, darbeye adı karışan bazı askerleri tanıdığını belirterek, şöyle devam etti: "Emrimde görev yapmış arkadaşlarım var. Öğrenince yapabileceğim bir şey yok sadece üzüldüm. Eğer gerçekten bu işe girmişlerse yasa olarak onu görmek mecburiyetindedirler."
‘HER İKTİDARIN SUÇU VAR'
Programa telefonla bağlanan ve uzun yıllar Gülen Cemaati'ni takip eden gazeteci Fatin Dağıstanlı da siyasi kurumların şimdiye kadar bu cemaate göz yumduklarını, bu duruma gelinmesinde AK Parti hükümetinin de sorumlu olduğunu vurguladı:
"Cumhurbaşkanı'nın emir subayı, Genelkurmay Başkanı'nın emir eri, özel kalem müdürü nasıl olmuş da bu yapı tarafından ele geçirilmiş. Bunların bu kadar devletin en kritik mekanizmalarına sızmalarında AK Parti'nin de suçu ve sorumluluğu var. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bazı yöneticiler de zaman zaman 17-25 Aralık operasyonlarından sonra kandırıldık, yanlış yapmışız diyerek açık açık dile getirdiler bu durumu. Bu hadisede Kenan Evren'in, Süleyman Demirel'in, Bülent Ecevit'in suçu var. Gülen'in en önemli müritlerinden birisi Bülent Ecevit ve Hikmet Çetin'dir."
Gazeteci Dağıstanlı şöyle devam etti:
"17-25 Aralık ile birlikte daha fazla ön plana çıktılar ama yine de bunlar bu kadar büyük değil diye diye 15 Temmuz'a kadar geldik. AK Parti 2002 yılında iktidara geldi. Fethullah Gülen denilen zat 2002 yılında ortaya çıkmış birisi değil. Bu zat 50 yıldır var. 50 yıldır Türkiye Cumhuriyeti'nin en kritik mekanizmalarına girmek için mücadele veriyor. Emniyete ilk sızma girişimi 1980 yılında. 1990 Yılında kritik yerlere sızıyorlar. 1999 yılında Ankara Emniyet müdürü bunlar ile ilgili rapor yazıyor ve telekulak skandalıyla emniyet teşkilatından uzaklaştırılıyor. 1999 Yılında CIA, Abdullah Öcalan'ı Bülent Ecevit'e teslim ederken, Fethullah Gülen aynı tarihte yani 1999 yılında Amerika'ya gitmiştir. Yani ABD birini Türkiye'ye verirken diğerini almıştır."
Türkiye Gazetesi Yazarı Fuat Uğur da "FETÖ terör örgütünün bu noktaya varabilmesinde Cumhurbaşkanlığı makamı başta olmak üzere tüm siyasi kurumların büyük bir aymazlık içinde olduğunu söylememiz lazım" diye konuştu.