"Fiilen darbeyi bin defa telin ederim. Darbe teşebbüsünü de telin ederim. Darbe yapalım mı mülazasına karşı da makas gibi kollarımı açarım. Benim kanımı içmek isteyen insanlar bile, demokratik usullerle şayet iktidara gelmişlerse onların anti-demokratik bir yolla bertaraf edilmelerini hiçbir zaman düşünmedim. Kanımı içseler bile darbeyle onların üzerine gelen insanların arasına girer, kollarımı makas gibi açarım, 'burası çıkmaz sokak' derim".
‘İÇİNDE KENDİ İNSANLARI DA VAR’
Gülen röportajda darbe girişiminin bir senaryo olduğunu iddia etti:
"Bir senaryo hazırladılar, hadisenin içinde kendi insanları da vardı. Baştaki insan, ta öğleden haberimiz oldu bu meseleden (dedi). Yani 8-10 saat evvel, hatta 14 saat evvel haberimiz oldu (dedi). Ve kendilerine yakın insanlar esasen içinde bulunuyor."
Gülen, BBC muhabirinin "Erdoğan sizin darbe girişiminin arkasında olduğunuzu kanıtlayabileceğini söylüyor. Buna ne cevap verirsiniz?" sorusuna karşı "İddia edenin esas kendi davasını ispat etmesi lazım" dedi ve ekledi:
"O türlü hadiseler karşısında hep kararlı durmuşuz, hep aleyhlerinde olmuşuz. Hatta imkan olsaydı, (son girişimle ilgili) belki vaktinde sesimizi ulaştırabilseydik, Türk milletine böyle ihanet etmeyin (derdik).
"Ulusalcıysanız şayet onun hatırını yapmayın öyle bir şeyi, Kemalistseniz onun hatırına öyle bir şey yapmayın, milliyetçiyseniz milliyetçilik adına öyle bir şeye teşebbüs etmeyin, bu vatana hıyanettir derdik, sesimizi ulaştırmaya çalışırdık onlara. Ama o imkâna sahip değiliz. Kimseyi de tanımıyoruz, bilmiyoruz."
‘TÜRKİYE’YE İADE EDİLECEĞİMİ DÜŞÜNMÜYORUM’
Gülen ABD'de hukukun var olduğuna inandığını, Türkiye'ye iade edileceğini düşünmediğini söyledi ve "Ama verseler bile umurumda değil bu mesele. İnsan ha kendi yatağında ölmüş, ha zindanda ölmüş. Çok bir şey ifade etmez" diye konuştu.
Röportajda BBC muhabiri, Gülen'e 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997'deki tavrını da sordu. Gülen, 12 Eylül darbesinden kısa süre sonra Sızıntı dergisinde yazdığı yazıda "Ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz" demişti.
‘DARBEYE KARŞI OLMAK BAŞKA, ORDUYA KARŞI OLMAK BAŞKA’
"Darbeye karşı olmak başkadır, orduya karşı olmak ayrı bir meseledir. 12 Eylül'de kuvvet komutanları bir araya geldiler, Genelkurmay Başkanı'nı ilan ettiler. Bütün subaylar o meseleye evet diyor muydu, demiyor muydu, o belli değil. Zannetmiyorum dediklerini. Bu açıdan da esas ordu şahsi manevisini takdir etmek ayrı bir meseledir, darbenin karşısında olmak ayrı bir meseledir. Ben orada askeri şahsi manevi olarak takdir ettiğimi zannediyorum."
Gülen 28 Şubat sürecinde de Kanal D'de verdiği röportajda Refah-yol hükümetine görevi bırakma çağrısı yapmıştı.
BBC muhabirinin bu açıklamayı hatırlatması üzerine Gülen'in cevabı şöyle oldu:
"Öyle bir şey kulağıma gelince… Askeriyenin devlete karşı belli bir tavrı var. Ben o meseleyi Necmettin Erbakan'a, çalışma bakanı vasıtasıyla, (Necati) Çelik vasıtasıyla ilettim o zaman. O da gitti onunla görüştü, sonra telefon ettiler. Askerin böyle olumsuz bir şey düşündüğüne dair elinde doküman varsa onları bize versin (dediler). Benim elimde doküman yok, ben bir duyguya binaen, duyduğum şeyi söyledim. Tedbirli olsunlar, darbeye meydan vermesinler, o insanlarla görüşsünler manasında… Ona öyle cevap verdikten sonra, Tansu Hanım (Çiller) başbakandı, onunla da birkaç defa görüşmüştüm ben. İzmir'de kendisine yine kendisine bu meseleyi detaylarıyla anlattım, beni detaylarıyla dinledi, sonra "Hocam biraz dengeli olalım" dedi. Ben de anlatmamı yarısında kestim, hemen yanından ayrıldım. Hükümetin iki kanadından da olumsuz cevap alınca, oradaki bir röportajda yüzlerine gözlerine bulaştırdılar, ayrılsınlar dedim. Yani bir felaket geliyor, bir tsunami geliyor, siz bu mevzuda duygularınızı, duyduğunuz şeyleri onlara ifade ediyorsunuz, onlar bu mevzuda alakasız kalıyorlar."