Zirvede İngiltere Başbakanı Cameron'ın referandum sonuçlarını özetlediğini belirten Tusk, İngilizlerin iradesine saygı duyduklarını ancak çıkış sürecinin biran önce başlatılmasının tüm AB üyelerini ilgilendirdiğini söyledi.
Görüşmelerin sakin ve seviyeli gerçekleştiğini altını çizen Tusk, Cameron'ın, AB üyelerinin Birlik'ten çıkışı düzenleyen Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesini yeni İngiltere başbakanının başlatmasının daha uygun olacağı konusunda ısrarcı olduğunu aktardı. Tusk, "Liderler, tozun durulması için biraz zaman gerektiğinin farkında ama İngiltere hükümetinin bu pozisyonunu olabildiğince yakın zamanda belirlemesi gerekiyor" dedi.
'ÇIKIŞ SÜRECİ EN KISA SÜREDE BAŞLAMALI'
Juncker ise İngiltere'nin çıkış sürecini başlatmadığı sürece herhangi bir müzakereye girmeyeceklerini yineledi. İngiltere Başbakanı Cameron'ın müzakereler öncesi zamana ihtiyacı olduğunu anladıklarını kaydeden Juncker, "Çünkü Cameron kalmayı savunuyordu. Ancak anlamadığım şey şu: Ayrılmayı kampanyasını yapanların bize tam olarak ne istediklerini söylememesini anlayamıyorum" diye konuştu.
AB'den çıkışı savunanlarının tamamının zamana ihtiyaç duyduklarını söylediğine dikkati çeken Juncker, "Ayrılmak istediğinize göre, bir planınız olduğunu zannediyordum. Sürecin başlatılacağına dair bildirimin bir sonraki İngiliz hükümeti tarafından mümkün olan en kısa sürede yapılmasını umut ediyorum. 50. maddenin bir an önce yürürlüğe konulmasını istiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Juncker, önlerinde aylar olmadığını, çıkış sürecinin başlatılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Öte yandan AP Başkanı Martin Schulz da açılışına katıldığı AB Liderler Zirvesi'nden ayrılışında basın toplantısı düzenledi.
İngiltere'deki referandum sonucunun Londra ile Brüksel arasındaki ilişkilerin doğasını değiştirdiğini belirten Schulz, İngiltere'nin G-7 ülkesi ve AB'nin ikinci büyük ekonomisi olduğunu, BM Güvenlik Konseyinde veto hakkı bulunduğunu anımsattı. Schulz, İngiltere'nin AB'den ayrılma hakkı olduğunu kaydederek, "Bizim, İngiliz haklının taleplerine uygun davranmamız gerekiyor" dedi.
Cameron'a, 'referandumda alınan kararı resmi olarak bildirmesi ve üyelikten çıkışı düzenleyen 50. maddeyi yürürlüğe koyması gerektiğini' söylediklerini anlatan Schulz, "Bu madde hiç kullanılmadı. Beklemeden, karşılıklı güven ve saygıyla bir plan yapmalı ve ilerlemeliyiz" diye konuştu.
Süreçte belirsizlik istemediklerine işaret eden Schulz, "Bize İngiltere'de yeni bir hükümet kurulsun demek, yılbaşına kadar beklemek anlamına gelir. Bu ekonomik ve finasal piyasalar için büyük belirsizlik ortaya koyar. Bu kadar beklemek kimsenin faydasına değil" değerlendirmesinde bulundu.
Cameron'ın eylül ayında başbakanlığı bırakacağına ve yerine gelecek ismin Muhafazakar Parti'nin kongresinde belirleneceğine dikkati çeken Schulz, "Tüm Avrupa kıtası, bir siyasi parti kongresini beklememeli" dedi.
AB'nin İngiltere dışındaki 27 üyesinin pozisyonunun net olduğunu vurgulayan Schulz, 50. madde yürürlüğe konulmadan İngiltere ile müzakereye başlamayacaklarını sözlerine ekledi.
NE OLMUŞTU?
İngiltere'de 23 Haziran'da yapılan referandumda, halkın yüzde 52'si AB'den çıkılması yönünde oy kullanmıştı. Ancak AB'den çıkış için İngiltere'nin Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesini yürürlüğe koyması, AB'ye resmen referandum sonucunu iletmesi gerekiyor. Bunun ardından 2 yılı bulması öngörülen çıkış müzakereleri yapılacak.
AB'de kalmayı savunan Cameron, referandum sonrası istifa kararı almıştı. Eylül ayında yapılacak olan Muhafazakar Parti'nin kongresinde yeni başbakan adayı belirlenecek. Yeni Başbakanla beraber de AB'den çıkış sürecinin başlaması bekleniyor.