Özgür Gündem gazetesi için gerçekleştirilen ‘nöbetçi yayın yönetmenliği' kampanyasında yer aldığı için, gazeteciler Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin'le birlikte tutuklanan akademisyen Fincancı, tek kişilik hücreye konulmuştu.
‘KÜRT İLLERİNDE YAPILAN KATLİAMLARI BATI'YA AKTARAN HERKES İÇİN BU GİBİ UYGULAMALAR PLANLANIYOR'
Diken'in DİHA'dan aktardığına göre, Fincancı, annesinin hazırladığı ‘Cizre raporu' nedeniyle verilen tutuklama kararına şaşırmadıklarını belirterek, "Beklediğimiz bir şeydi. Kürt illerinde yapılan katliamları Batı'ya aktaran herkes için bu gibi uygulamalar planlanıyor. Annem için de bahane arıyorlardı ve rapor onların sabrını taşıyan son damla oldu" diye konuştu.
Annesinin, iktidarın tutumuna dair sarf ettiği "Bu, artık sonun başlangıcıdır" sözüne işaret eden Fincancı, sözlerine şöyle devam etti: "Bu karar dünyada tepkilere yol açtı. Artık bu ülkede alınan her karar dünyanın tepkisiyle karşı karşıya kalıyor. Dayanışıyoruz ve hep beraber buradayız. Annemin ve diğer arkadaşların arkasındayız."
Kardelen Fincancı, annesi Şebnem Korur Fincancı'nın da dayanışmadan çok memnun olduğunu belirtti: "Bizimle dayanışan herkese çok teşekkür ediyorum. Kalanları da bizimle dayanışması için buraya davet ediyorum. Çünkü sizin başınıza gelmeyecek diye bir şey yok. Artık bu devlet herkesi zincirlemeye çalışıyor."
CİZRE RAPORU: ÖLÜ SAYISI 178'İN ÜZERİNDE OLABİLİR
Fincancı'nın başkanlığını yaptığı Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) ortaklaşa hazırladığı ‘Cizre raporunun' sonuç bölümünde şu tespitler yapılmıştı:
"Bu ön rapor bundan sonra yapılacak olan incelemeler için yardımcı olabileceği düşüncesi ile hazırlanmıştır. İlk belirlemeler, ölü sayısının üç bodrumdan otopsi için gönderildiği belirtilen 178 rakamının üzerinde olabileceği kuşkusu uyandırmaktadır. Gidiş amacı ilk ziyaret, genel değerlendirme olduğundan gerekli ve yeterli inceleme yapabilecek, belgelemede kullanılabilecek malzeme götürülmemiş olduğundan sınırlı olanaklarla yapılmış olsa da, bir çocuğa ait alt çene kemiğinin bulunduğu ilk bodrum da dahil, tespit edilememiş ölümler yapılacak ayrıntılı bir incelemeyle ortaya konulmalıdır.
İlk bodrumda saptanabilen en az bir çocuğun varlığı sivil ölümlerle ilgili iddiaları destekler niteliktedir. Yaşam hakkı ihlallerinin yanı sıra gidilebilen Cudi Mahallesi'nde bulunan binalardaki tahribat çok ileri düzeyde olup, binaların bir kısmı tümüyle yıkılmış, yıkılmamış olanlar da oturulamaz hale getirilmiş, barınma hakkı ağır biçimde ihlal edilmiştir."