Raporda, "AKP Hükümeti, ilk dönemlerde sınırda rahat bir güvenlik anlayışı izleyerek araçlarla dahi Suriye'den Türkiye'ye ve Türkiye'den Suriye'ye rahatlıkla kontrolsüz ulaşımın sağlanmasına göz yummuştur" dendi.
CHP'nin 'Sınırlar arasında insanlık dramından insanlık sınavına' başlıklı raporunda, mülteci sorunu 'güvenlik boyutu' açısından da ele alındı. Konuyu, hem 'insan kaçakçılığı' hem de 'terörizm' başlıkları altında irdelenen, güvenlik boyutuyla ilgili raporda çeşitli tespitler de yer aldı.
‘GÖÇMENLER ÜZERİNDEN YAPILAN İNSAN KAÇAKÇILIĞININ EKONOMİK BOYUTU'
Rapora göre, dünya çapında bir sektör haline gelen göçmenler üzerinden yapılan insan kaçakçılığının ekonomik boyutunun bir yılda 40 milyar doları buluyor. Bunun yaklaşık 10 milyar doları ise Türkiye'den kaynaklanıyor. Türkiye'de kullanıldığı tespit olunan düzensiz göç güzergâhlarına da yer verilen raporda, "Doğudan batıya doğru; Iğdır/ Dilucu, Kars/ Digor, Artvin/Sarp, Van/ Özalp, Hakkari/ Yüksekova/ Şemdinli, Şırnak/Uludere, Şanlıurfa/ Suruç, Adana/ Karataş, Hatay/Yayladağı/ Samandağı, Mersin Limanı, Antalya/ Kaş — Meis Adası, Muğla/ Datça — Simi Adası, Aydın/ Didim/ Kuşadası- Sisam Adası, İzmir/ Çesme — Sakız Adası, Balıkesir/ Ayvalık Midilli Adası, Çanakkale/ Bozcaada, Edirne/ Pazarkule/ Karaağaç/ Meriç/ Küplü/ İpsala/ Enez kaçak geçişlerin yaşandığı bazı yerlerdendir" dendi.
'İNSAN KAÇAKÇILIĞI SUÇUYLA MÜCADELEDE TÜRKİYE SINIFTA KALDI'
Raporda, göçmenler üzerinden insan kaçakçılığı yapanların ve insan tacirlerinin insafına terk edilen her uyruktan göçmenlerin, Avrupa ülkelerine geçişlerinde hazin can kayıplarının olması ve suç örgütlerine geniş bir alan açılmasının, Türkiye'nin bu suçlarla mücadelesinde ortaya koyduğu tavrın ciddi anlamda eleştirilmesine yol açtığı vurgulandı. Raporda, "Göçmenler üzerinden yapılan insan kaçakçılığı ile adli yollardan mücadelede başarı ölçüsü yakalanan göçmen sayısı değil, yakalanan kaçakçılık örgütü yöneticileri ve bu alanda faaliyeti sonlandırılan suç örgütleri sayısıdır. Bu alanda Türkiye sınıfta kalmıştır" ifadeleri yer aldı.
'DÜZENSİZ GÖÇMENLER SÖMÜRÜYE MARUZ KALMAKTA'
Düzensiz göçün yarattığı sakıncalara da dikkat çekilen raporda, "Düzensiz göçmenlerin koşullarını kötüleştiren tek şey onların düzensiz şekilde sınırlardan geçmesi değil, aynı zamanda hedef ülkelerde bulundukları konumdur. Düzensiz göçmenler çoğunlukla tehlikeli işlerde çalıştırılmakta, sağlık, eğitim gibi sosyal hizmetlerden yararlanamamakta ve sömürüye maruz kalmakta, ancak konumları gereği genellikle devlet otoriteleriyle işbirliğinden kaçınmaktadırlar" dendi.
'IŞİD KAOS ORTAMINI KULLANDI'
Suriye'de meydana gelen çatışma ortamının ardından başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine ve Avrupa'ya sığınan Suriyeli sayısının milyonlarla ifade edildiği kaydedilen raporda, 2011 yılından itibaren ülkelerinden can ve mal güvenlikleri nedeniyle ayrılan bu kişilerin korunmasının insani ve aynı zamanda uluslararası hukuktan kaynaklanan bir sorumluluk olduğu ifade edildi. Raporda, Türkiye'nin, Suriyelilerin geçişleri sırasında gerekli önlemleri almamasına dikkat çekilerek şu tespitlere yer verildi:
"- Ancak bu zaman dilimi içerisinde Türkiye'ye geçişlerde sınırda düzenli ve sürekli bir sistemin kurulamaması, kabul merkezlerinde gelenlerin kimliğini ve siyasi konumunu araştırma imkânı olmaması ve en önemlisi de sınırda kontrolsüz noktalardan kaçak olarak yurda giriş yapanların hiçbir denetime tabi tutulamaması ve hatta devletin bu kişilerin birçoğundan adeta habersiz olması karşısında bu kaos ortamı başta IŞİD olmak üzere terör örgütleri tarafından kullanılmıştır.
'ÖRGÜTE MİLİTAN DEVŞİRMEK İÇİN YÖNETİCİLER TÜRKİYE'YE GİRİŞ ÇIKIŞ YAPTI'
— Türkiye'de yuvalanan IŞİD hücre yapılanmaları ile ilgili elde edilen bilgilerde, örgüte militan devşirmek için Suriye'den birçok üst düzey yönetici konumunda teröristin Türkiye'ye defalarca giriş çıkış yaptığı, burada örgüte kazandırılan özellikle genç neslin ise Suriye'ye götürülerek askeri eğitimden geçirildiği ve tekrar Türkiye'ye döndüklerinin anlaşılmaktadır. Diyarbakır bombacısı Orhan Gönder, Suruç bombacısı Abdurrahman Alagöz ve Ankara bombacısı Yunus Emre Alagöz'ün örgüte katılma aşamasında Suriye'ye gidip geldiği aileleri tarafından dile getirilmektedir.
'IŞİD GİBİ CİHATÇI ÖRGÜTLERE LOJİSTİK YARDIMDA BULUNDUĞU BİLİNEN AKP HÜKÜMETİ…'
— Suriye'de yaşanan krizin ilk dönemlerinde Esad karşıtı politikasını pekiştirmek amacıyla IŞİD gibi cihatçı örgütlere göz yuman ve hatta lojistik yardımda bulunduğu bilinen AKP Hükümeti, ilk dönemlerde sınırda rahat bir güvenlik anlayışı izleyerek araçlarla dahi Suriye'den Türkiye'ye ve Türkiye'den Suriye'ye rahatlıkla kontrolsüz ulaşımın sağlanmasına göz yummuştur.
'CİDDİ GÜVENLİK ZAFİYETİ ÜZERİNE ÖNLEM ALINDI ANCAK…'
— Ancak ilerleyen dönemde bölgedeki güvenlik zafiyetinin ciddi boyuta ulaşması ve Türkiye'ye de yansımaya başlaması ve dünya kamuoyunda IŞİD ile AKP'nin birlikte anılır hale gelmesi karşısında güvenlik tedbirlerinde daha sıkı bir politika izlenmiş, IŞİD ve El Nusra gibi örgütlere karşı daha ciddi önlemler alınmıştır. Ancak tüm bunlara karşın Suriye ile Türkiye arasında ambulanslarla IŞİD militanı taşındığı hatta Türkiye'den IŞİD'e katılan gençlerin 20-50 TL arasında ücretle taksilerle de sınırı geçtiği Cumhuriyet Halk Partisi'nin Adıyaman-IŞİD Raporu'nda da yer almıştır.
'ÖRGÜT ÜYELERİ SIĞINMACILARIN ARASINA KARIŞIYOR'
— AKP hükümetinin sınır güvenliği açısından daha katı bir tutum uygulamaya başlamasından itibaren örgüt üyeleri sığınmacıların arasına karışma yolunu daha çok tercih eder olmuş ve özellikle sınır illerine bu yolla yuvalanmaya başlamıştır.
— Suriye krizinin Türkiye'ye yansıyan bir başka yönünde IŞİD Türkiye'yi de hedef almaya başlamış, yurt genelinde meydana gelen Reyhanlı, Cilvegözü, Niğde, Diyarbakır, Suruç, Ankara Gar, Sultanahmet, İstiklal ve Gaziantep silahlı/bombalı saldırıları haricinde Kilis başta olmak üzere sınır bölgesindeki illerde sık sık havan topu-roket gibi saldırıları yaşayan halk infiale kapılmıştır. Özellikle kentin nüfusundan katbekat daha fazla sayıda Suriyelinin yaşamaya başladığı Kilis'te toplumsal düzen ve sosyal hayat tamamıyla bozulmuştur. Son olarak 7-18 Nisan 2016'da meydana gelen roketli saldırıların ardından Kilis sınırında yaklaşık 500 IŞİD'linin toplu halde bulunduğu ve sığınmacı kılığında onlarla birlikte Türkiye'ye girmeye çalıştıkları basına yansımıştır.
‘IŞİD'İN TERÖR ÖRGÜTÜ LİSTESİNE ALINMASI'
— IŞİD, AKP hükümetinin 'öfkeli gençler' bakışının bir sonucu olarak uzun süre terör örgütü olarak nitelendirilmemiş, terör örgütleri listesine alınmamıştır. Adıyaman, Gaziantep, Ankara gibi pek çok ilde örgütlenen IŞİD militanlarına bu gerekçeyle emniyet güçleri tarafından müdahalede bulunulmamıştır. Türkiye'de bir örgütün terör örgütü olarak varlığının tespiti için gerekli olan Emniyet tarafından terör örgütü listesine alınma veya yargı kararı ile terör örgütü niteliğinin tespit edilmesi koşulları gerçekleşmediğinden, IŞİD Türkiye'de yapılanmasına her geçen gün bir taş daha koymuştur. Konu ile ilgili tek karar olan Bakanlar Kurulu'nun 2013 yılında aldığı karar ise BM'nin IŞİD'e yönelik tedbirler uygulanması kararından öte değildir. Bunların yanında akademisyenlerin bildiri yayınladıkları gerekçesiyle terör örgütü üyeliğinden cezaevinde tutuklu bulunduğu bir dönemde Ebu Hanzala gibi IŞİD'in Türkiye'deki en hararetli savunucuları serbest bırakılmıştır."
Raporda, burada önemli olanın sığınmacı göçüyle terörizmin eşitlenmemesi ve bunların iki farklı olgu olduklarının altının net bir şekilde çizilmesi olduğu vurgulandı. Raporda, "AKP'nin sığınmacıları kontrolsüz bir şekilde ülkeye kabul etmesi teröristlerin sığınmacıların arasına karışıp ülkeye kolayca girmesine neden olmuştur. Bu da, göçmen karşıtı grupların sığınmacıları teröristlerle eşitlemelerine imkân sağlamıştır" dendi.
'HALKIN GÖZÜNDEN KAÇMIYOR'
CHP Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu üyesi Muğla Milletvekili Nurettin Demir raporun açıklandığı basın toplantısında, sorular üzerine özellikle Ceylanpınar ve Akçakale kamplarını ziyarete gittiğinde yöre halkının Kuzey Suriye'den El Nusra ve IŞİD militanlarının gündüzleri gelip dinlendiklerini, akşam, gece ya da birkaç gün sonra tekrar sınırdan geçtiklerini kendilerine söylediğini anlattı. Demir, "Tabii bunları yetkililere sorduğun zaman böyle bir şeyin olmadığını söylüyorlar. Ama halkın gözünden birçok şey kaçmıyor" dedi.