'Medeniyetler ve Şehirler' adlı kitabı vesilesiyle Habertürk'ten Kübra Par'a röportaj veren Ahmet Davutoğlu, politika konuşmak istemediğini belirterek, "Siyasi sorulara cevap vermek için daha çok vakit var. Başbakanlığı bıraktım ancak siyaseti bırakmadım. Hâlâ siyasetin içindeyim. Kopmadım. Hiçbir şevk kaybı hissetmiyorum. Çok yoğun bir devlet temposu vardı. Bir tek o anlamda yoğunluğum azaldı. Ama bırakın bu seferlik sadece kitabı konuşalım" dedi.
'İSTANBUL MODERNİTEDEN KÜRESELLEŞMEYE GEÇME AŞAMASINDA'
Davutoğlu, yeni kitabı 'Medeniyetler ve Şehirler'i anlatırken, bazı şehirlerin medeniyetler yarattığını, bazen de medeniyetlerin şehri tasfiye ettiğini söyledi ve İstanbul'un son dönemde yaşadığı 'tarumar’ı eleştirdi:
"Kökleri yeni olan ama geleneği koruyan, Londra ile kökleri derin olan ama geleneği tasfiye ederek büyümeye çalışan İstanbul arasındaki zıtlık bana ıstırap vermişti. İstanbul gibi organik bir şehri Paris gibi mekanik bir şehre dönüştürmeye çalıştığınızda organik hayat yok oluyor. Şimdi ise İstanbul, moderniteden küreselleşmeye geçme aşamasında. Köklü ve kadim tarihe sahip olan, moderniteyle yüzleşmiş ve tahribatını görmüş olan, küresel bir şehir olma iddiası taşıyan yegane şehir İstanbul'dur. Bu üçünün aynı anda gerçekleşmesi İstanbul için çok ağır bir yük.
'İSTANBUL'UN TARUMAR EDİLMESİNE İSYAN ETTİM'
Başbakanlığım döneminde hemen hemen her konuşmamda, bizim dönem de dahil olmak üzere İstanbul’un tarihi dokusunun tarumar edilmesine isyan ettim. Yeni teknolojiler aldatıcı olabiliyor. Animasyon ile bir proje getiriyorlar ama o hayal dünyasının tarihi dokuya oturtulması esnasında doğabilecek faciayı düşünmüyorlar. Mimari olarak yaratıcı gelebilir ama Marmara’dan ya da Karadeniz’den tarihi yarımadaya gelirken Süleymaniye’yi, Ayasofya’yı o tarihi silueti ezen her şey İstanbul’a zulümdür.
'HANÇER GİBİ SAPLANAN GÖK KAFES, 16-9 GİBİ PROJELER'
İstanbul’un gerek Kocaeli gerekse Tekirdağ hattında gelişebileceği alanlar vardı. Bunu yapmak yerine şehrin yakınında tarihi dokuya hançer gibi saplanan Gök Kafes, 16-9 gibi projeler yapıldı. Tek başına ele alındığında fonksiyonel ve faydalı görünen bu projeler o topografyanın içinde zulme dönüşüyor. Başbakanlığım döneminde bu konuya hep eleştirel yaklaştım. İstanbul çok hızlı gelişen bir şehir. Bu şehrin ihtiyaçlarına cevap verirken ama dokusunu kaybetmesine izin vermemenin yolunu bulmalıyız."
'SUR'U TOLEDO YAPMAK İFADEM İSTİSMAR EDİLDİ'
Davutoğlu neredeyse tamamen harap olan Diyarbakır’ın Sur ilçesi için sarf ettiği 'Sur’u Toledo yapacağız' ifadesi hakkında da, sözlerinin istismar edildiğini savunarak, "Toledo’nın aslı Endülüs şehridir. Toledo’nun özel dokusunu korumak için kanun bile çıkarıldı. Sur'un da Toledo gibi korunmasını kast etmiştim. Tarih bilgisi olmayan, Toledo’yu sadece faşist dönemle bilenler sözlerimi yanlış yere çektiler" diye konuştu.
'ÜNİVERSİTEDE DERS VERMEYİ DÜŞÜNÜYORUM'
Davutoğlu, 'Hocalığa geri dönecek misiniz?' sorusunu ise şöyle yanıtladı: "Ben hocalığı hiç terk etmedim. Ankara’da da o havayı tattığım bir atmosfer vardı. Çok az insana nasip olan bir tarihi şans bana nasip oldu. Yoğun bir teorik birikimden sonra devlet pratiği birikimim oldu. Bu tecrübeyi anlayan bir grup öğrenciyle çalışmalar yapmayı düşünüyorum. Yetişmiş öğretim üyelerinden ve devlet hayatında pratik tecrübe kazanmış arkadaşlardan oluşan özel bir grupla tecrübeler ışığında ülke ve millet olarak yaşadığımız sorunların çözümüne yönelmeyi, açılım ihtiyacı duyulan temel konularla ilgili fikri temrinler yapmayı istiyorum. Üniversitede ders vermeyi düşünüyorum. Öğrencilerden çok sayıda mesaj alıyorum, akademik hayata dönmemi istiyorlar."