"Bölgedeki tüm İslamcılara daha açık olmalarını ve diğerleriyle uzlaşı içinde çalışmalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü diktatörlüklere karşı ulusal birlik ve ulusal direnç olmadan, özgürlüğe ulaşılamaz. Müslümanlarla Müslüman olmayanlar, İslamcılarla laikler arasında hakiki bir uzlaşma olmalı. Diktatörlükler, tüm partilerin karşı karşıya gelmesinden beslenir. Bu da kimsenin kazanamadığı, herkesin kaybedeceği bir iç savaş ve kaosa yol açar."
‘CAMİLERDE SİYASİ PROPAGANDADAN KAÇINMAMIZ GEREKİYOR’
İslami metinlerin yüzde 90’ından fazlasının nüansa ve yoruma açık olduğunu belirten Gannuşi, camilerin rolüne de değinerek şunları söyledi:
“Siyasi kurumlarla dini kurumlar arasında ayrım yapmak zorundasınız. Örneğin, câmiler siyasi partilerin kapışma yeri değildir. Câmiler Müslüman toplumunu bölmemeli, birleştirmeli. Câmilerde en ufak bir siyasi propagandadan bile kaçınmamız gerekiyor. Siyaset insanları güç ve zenginlik için yarışmaya iter ki, bu bizim kaçınmak zorunda olduğumuz bir şey.”
“Hayır, konuşabilirler ancak sadece ortak ve milli çıkarlar hakkında. Ülke işgal altındaysa, imam halkı insanları buna direnmeye çağırmalı. Fakirliğe direnme konusunda veya toplumu ilgilendiren sosyal bir hastalık durumunda insanları harekete geçmeye çağırmalı, ancak siyasi partilerle ilgili olarak değil! Bazı imamlar bizim partimizin üyesi. Parlamentoya seçildiklerinde ya imamlığı bırakıp parlamentoda olmayı, ya da câmide imam olarak kalıp parlamentoya gitmemeyi seçmek zorundalar.”
Nahda lideri, “İslam’ı yaymayı ya da dine davet etmeyi bıraktınız mı?” sorusuna da “Evet, insanları İslam’a çağıranların toplumu bölmemesini ve birleştirmesini sağlamalıyız. Çünkü din toplumu bölmek için bir araç olmamalı, birlik nedeni olmalı” yanıtını verdi.