Erdoğan, Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Arat'ın sınıf arkadaşı olduğuna değinerek, MÜ'nün nüvesini oluşturan okulların geçmişinin, 1883'e, Hamidiye Ticaret Mekteb-i Alisi'ne kadar gittiğini söyledi.
‘BUNLAR BENİM SÖYLEDİKLERİME HİÇBİR ZAMAN ZATEN İNANMADILAR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben de böylesine köklü bir eğitim kurumu olan Marmara Üniversitesi'nin mezunu durumundayım. Bugünlerde birileri yine şahsımla alakalı olarak 'diploması vardı, yoktu' diye bir tartışma başlattılar. Emin Bey'e dedim ki 'Şu künyeyi bir karıştır da oradan arşivden çıkar. Şunları yayımlayacak mısın, kendilerine gönderecek misin ne yapacaksan yap da… Çünkü bunlar benim söylediklerime hiçbir zaman zaten inanmadılar, inanmayacaklar. Siz rektör olarak bunlara gönderirseniz, belki inanırlar'. Kayıt olduğum, okuduğum ve mezun olduğum okul ortada, sınıf arkadaşlarım ortada. Ayrıca üniversite yönetimi resmi açıklamayı yaptı. Tüm bunlara rağmen birileri hâlâ ısrarla bu meseleyi köpürtmeye devam ediyor. Ne yaparsanız yapın, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz eserle ortadayız" diye konuştu.
‘BİN BİR SIKINTIYA GÖĞÜS GEREREK, ÜNİVERSİTEYE GİTMİŞİM'
Türkiye'de "Çamur at, tutmazsa izi kalır" mantığıyla işleyen bir yalan, iftira mekanizması olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları anlattı:
"Ülkenin en zor döneminde bin bir sıkıntıya göğüs gererek, üniversiteye gitmişim, tüm zorluklara rağmen bitirmişim, bunların umurunda değil. Aynı şeyi yavrularımız çekmedi mi? Aynı şeyi yavrularımız çekti. Benim dört evladımın dördü de imam hatip mezunu. Oğullarım hep katsayıyla mücadele verdiler. Kızlarım hem katsayıyla hem başörtüsü meselesiyle mücadele verdiler. Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya. Kızlarımız ülkemizde okuyamadı ya. Niye okuyamadı? Başörtüsünden dolayı. Gittiler yurtdışında başörtüsüyle okudular Hale bak. Buralardan şimdi nerelere geldik."
Erdoğan, Türkiye'nin Osmanlı'nın son döneminden bu yana elitist zihniyetten çok çektiğini, ülkenin bürokratik makamlarını da ticari köşe başlarını da bir avuç seçkin azınlığın dışında kimsenin hakkı görmeyenlerin devrinin artık kapandığını söyledi.
‘ASIL DEVRİM HİÇ ŞÜPHESİZ 2000'Lİ YILLARDA YAŞANDI'
Milletin 1950'de Demokrat Parti'ye bu nedenle sahip çıktığını dile getiren Erdoğan, "Sadece Ezan-ı Muhammediyeyi aslına döndürdü diye Merhum Menderes'e ve arkadaşlarına bizim milletimiz sahip çıktı. Dedi ki ‘Ezanı böyle okutamazsınız'. Menderes, arkadaşları işte bu atılan adımın hürmetine iktidar oldular. Bütün bu adımlar yanında Demokrat Parti iktidarını izleyen dönemlerdeki darbeler seçkinlerin hakimiyetini tahkim etmek, demokratik iktidarlar ise milletin söz hakkını güçlendirmek için çalıştı. Bilhassa rahmetli Özal'la birlikte Anadolu'nun ücra köşelerinden çıkıp gelen ve bizim gibi 1960'lı ve 1970'li yılların zor şartlarında yetişen kuşaklar, bürokraside ve ticarette söz sahibi olmaya başladılar. Ama asıl devrim hiç şüphesiz 2000'li yıllarda yaşandı. Bugün artık Türkiye'de siyasette, bürokraside ve ticarette kriter, hangi seçkin gruba mensup olduğun değil, hangi birikime sahip olduğundur. Gerekli eğitime ve kabiliyete sahip olan herkesin önünde tüm kapılar sonuna kadar açıktır."
‘BUNLARIN YAPTIĞI SADECE KENDİLERİNİ TATMİNDİR, BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Alman Federal Meclisi'nin ‘Ermeni Soykırımı' kararına ilişkin, "Almanya'daki olay, İslamofobyanın şu anda dışa vuran bir uygulamasıdır. Onların üst akıllarını filan biliyoruz ama ne yaparlarsa yapsınlar, kendileri çalar, kendileri oynar, kendileri dinlerler. 'Almanya Parlamentosu bu kararı almış, halimiz ne olacak?' Hiçbir şey olmayacak. Bunların yaptığı sadece kendilerini tatmindir, başka bir şey değil" dedi.
SOYKIRIM TASARISININ LEHİNDE OY KULLANAN TÜRKLERE TEPKİ: ONLARIN KANI BOZUK
"Orada 11 tane Türk varmış. Ne Türk'ü, geç o işi. Onların Türklükle alakası yok, onların kanı bozuk bir defa. Onların kimin sözcüsü oldukları belli zaten. Onlar bu ülkedeki bölücü terör örgütünün Almanya'daki uzantılarıdır ve benim zaman zaman söyleyip, başka yerlere çekilen 'Alman ekolü' dediğim olay budur işte. Budur. Ne yaparlarsa yapsınlar, evet biz sıradan bir millet değiliz. Bizim milletimiz Anadolu'ya ordularından önce gazi dervişleriyle, Alperenleriyle girmiştir. Yunus Emre'nin Anadolu'nun vatanımız haline gelmesindeki katkısı Sultan Alparslan'dan daha az değildir. Osman Gazi'yi Şeyh Edebali'siz, 2. Murat'ı Hacı Bayram Veli'siz, Fatih Sultan Mehmet Han'ı Akşemseddin'siz düşünemeyiz. Bugün sizler mümkünse her ikisi birden olmak durumundasınız. Sizde ben bu kabiliyeti görüyorum. Tıpkı Anadolu'ya gelişimiz, tıpkı İstanbul'un fethi, tıpkı Kurtuluş Savaşımızın kazanılması gibi tarihi bir dönüm noktasından geçtiğimizin bilinciyle hareket edeceğinize inanıyorum. Yeni Türkiye, sizlerin omuzlarında yükselecektir."
‘EN AZ 3 ÇOCUĞU BEN SÖYLEMİYORUM, RABBİM SÖYLÜYOR'
Can güvenliği, mal güvenliği gibi devletin üzerindeki görevlerden birisinin de neslin güvenliği olduğunu vurgulayan Erdoğan, neslin arttırılması gerektiğini dile getirerek, kendisinin de "En az 3 çocuk yapın" dediğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Bunu ben söylemiyorum, Rabbim söylüyor, Sevgili Habibi söylüyor. Bunları kenara koyamayız. Güçlü nesiller sizin omuzlarınızda yükselecek, onun için hatırlatıyorum, bir büyüğünüz olarak. Bugün burada herhangi bir diploma değil, yeni Türkiye'nin inşasına katılma beratı alacaksınız. Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşta atılacağınız hayat mücadelesinde kendinizle birlikte mezun olduğunuz okul sebebiyle temsilcisi olarak görüldüğünüz İslam'a karşı da sorumlu olduğunuzu asla unutmayın. Ben sizlere güveniyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun. Bu duygularla bir kez daha Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültemizin 2015-2016 akademik yılı mezuniyet töreninin hayırlı olmasını diliyorum, sizleri yetiştiren ilim irfan sahibi olmanızda katkı sağlayan hocalarınıza saygılarımı sunuyorum. Annelerinize babalarınıza aynı şekilde saygılarımı sunuyorum."