Uzmanlar ayrıca Kiev’in, Ankara ile yakınlaşmak için Kırım Tatarlarını bir kart olarak kullanmaya çalıştığına da dikkat çekiyor.
Peki, Ukrayna’nın NATO perspektifleri Karadeniz bölgesinin istikrarı ve güvenliği üzerinde nasıl bir etki yaratacak? Türkiye-Ukrayna yakınlaşmasında Kırım Tatarları nasıl bir rol oynuyor? Bu hareketlerin Rusya’ya karşı yapıldığı iddiaları ne kadar gerçekçi?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan Dış Politika Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi ve Uluslararası Programlar Başkanı Emekli Büyükelçi Oktay Aksoy şu değerlendirmelerde bulundu:
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkileri çok inişli çıkışlı bir süreçten geçiyor. Bence, Türkiye’nin Ukrayna’ya destek vermesi, Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler çerçevesinde herhalde düşünmemek lazım. Avrupa Birliği’nin NATO üyesi olan ülkelerinde de bildiğim kadarıyla NATO’nun Doğu’ya genişlemesine yönelik büyük bir destek var. O açıdan Türkiye’nin de buna destek vermesi, AB ülkelerinde rahatsızlık duyacaklarını pek zannetmiyorum. Ve aynı şekilde bu desteğin Türkiye tarafından sağlanmasıyla Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde herhangi bir gelişme olacağını da düşünmüyorum."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Dış Politika ve Güvenlik Politikası eski Danışmanı, askeri uzman, emekli Deniz Kurmay Albayı Prof. Dr. Celalettin Yavuz ise konuyla ilgili şunları söyledi:
Bununla birlikte Türkiye-Ukrayna ilişkilerine, Türkiye-Rusya ilişkileri penceresinden bakmaya kalkarsak karşımıza çok farklı bir durum da çıkabiliyor. Özellikle NATO ile ilgili olarak söylüyorum bunu. Biliyorsunuz, Ukrayna’nın ve Gürcistan’ın, ondan daha önce de Bakanlar’daki ülkelerin NATO ve Avrupa Birliği içerisine katılması, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesi proje çerçevesinde bütün NATO ülkeleri tarafından destekleniyordu. Türkiye, Rusya ile ilişkilerinin bozulmaması için buna doğrudan destek vermiyor ama hayır da demiyordu. NATO’nun 2008 Bükreş zirvesinde Gürcistan’la Ukrayna’ya bir yeşil ışık yakılmış, ‘hazırlığınızı yapın’ denmişti.
Türkiye ise, Rusya ile başlatmış olduğu gerçekten iyi ilişkilerini bozmamak, Karadeniz’de istikrarın devamı için, Karadeniz’de silahlanmanın yerine Karadeniz’in istikrar ve dostluk denizi olması için elinden gelenini yapıyordu. Bu uğurda Türk Deniz Kuvvetleri’nin birçok amirali Balyoz darbesi gibi davalarla çarpma düzmece olaylarla içeri atıldılar. Bu, küresel gücün bir oyunuydu, bunu biliyoruz. Çünkü ABD’nin Dünya’da şartsız olarak giremediği tek iç deniz, Karadeniz’di. Ve Türkiye, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin kendisine tanıdığı yetkiler çerçevesinde ABD’nin elini kolunu sallaya sallaya donanmasıyla Karadeniz’e girmesine evet demedi. Bu yüzden de işte o Türk amiraller ve deniz subayları, çoğunu da tanıyorum, bu yüzden tasfiye edildiler.
Şimdi gelinen noktaya bakalım. Ukrayna’da şu veya bu şekilde siyasi ve ekonomik kriz derinleşti ve Ukrayna’da yeni bir yönetim geldi. Arkasından Kırım’da birtakım değişiklikler oldu. Türkiye, özellikle Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasıyla ilgili çok fazla ses çıkartmadı.
Ben Türkiye ile Rusya’nın dost olmasını ve örtüşen çıkarlarının üzerinde iş yapmasını, Karadeniz’de istikrarın korunmasını isteyenlerden biriyim. Rusya’nın hilafına Ukrayna’nın ille de NATO’ya girmesine taraftar değilim. Bence aklı selim olarak düşünülmeli. Karadeniz’de, özellikle Türkiye-Rusya ilişkileri düzeltilmek isteniyorsa 2014 yılına kadar olan Türkiye-Rusya ilişkilerine bakılmalı, bundan sonra tekrar aklı selim olarak Türkiye-Rusya ilişkileri yeniden rayına oturtulmalı.
Buradaki Türk-Rus husumetinin, Türk-Rus karşıtlığının ne Rusya’ya faydası vardır, ne Türkiye’ye faydası vardır. Şimdi Türkiye’de tutup da Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili olarak ‘artık bundan vazgeçelim’ derlerse, biliyorsunuz ABD’nin Romanya’da hava ve kara üssü var, Bulgaristan’da hava ve kara üssü var, bir de deniz üsleri açılırsa, bir de diyelim Gürcistan’da deniz üssü açılırsa, ne olacak? Böyle bir şeye gerek var mı? Bunu asla istemiyoruz. Çünkü eğer öyle bir şey olursa, Karadeniz tekrar silahlanacaktır, husumetler artacaktır, dostluk denizi tekrar düşmanlık denizine dönüşecektir. Bu yüzden bunu istemiyoruz.
Kırım Tatarları’na gelince, ben Kırım Tatarları’nı bir kart olarak görmüyorum. Türkiye-Ukrayna ilişkilerinde Kırım Tatarları bir çimento olacağı inancını taşımıyorum. Türkiye’nin zaten Ukrayna ile eskiden beri ilişkileri kötü değildi. Asıl mesele şu: Türkiye-Ukrayna yakınlaşması bir bakıma Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulmasına paralel olarak yükseliyor. Türkiye-Rusya ilişkileri düzelecek olsa Türkiye-Ukrayna yakınlaşması bu kadar fazla olmaz. Türkiye-Ukrayna ilişkilerinin gelişmesi de gene daha çok ABD’nin istediği bir şeydir. Çünkü eğer Montrö Boğazlar Sözleşmesi delinir ve kaldırılırsa Ukrayna’da da bir Amerika’nın üssü kurulabilir. Herhalde Türkiye’nin ve Rusya’nın istediği bir şey değildir bu. Onun için söylüyorum. Netice itibariyle uçağın düşürülmesi olayı tazmin edilebilir. Bununla ilgili gerekliyse istenen ortamda bir özür de yapılabilir. Ama bu, iki büyük devlet arasındaki ilişkilerin bozulmasına varacak bir düzeye götürülmemelidir. Bu, Rus ve Türk milletlerine yapılan bir haksızlıktır. Bunu böyle görürsek iki ülkenin ilişkilerinin düzeltilmesi gerektiğini çok daha iyi anlarız."