Britanya ve Fransa arasında Çarlık Rusyası'nın da müdahil olduğu 1916 tarihli gizli Sykes-Picot anlaşmasının 100'üncü yıldönümü, Irak ve Suriye'deki savaşlar eşliğinde tartışılıyor. Batı'da da bölgenin egemen güçlerinde de Ortadoğu haritasının yüz yıl sonra yeniden çizileceği beklentileri, kimlik ve etnik fay hatları odaklı dile getiriliyor. Yeni paylaşım mücadelesinde Sykes-Picot'ya bolca atıflar yapılıyor.
Sykes-Picot anlaşması ve günümüzün hararetli tartışmalarında yapılan atıfları İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi Uzmanı ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Nuray Mert, RS FM'de Ceyda Karan'ın hazırlayıp sunduğu 'Eksen' programında değerlendirdi.
'BOLŞEVİKLERİN İFŞA ETTİĞİ SKANDAL'
Mert, Sykes-Picot anlaşmasının Batılı gazeteciler ve uzmanlar tarafından bağlam dışı kullanılmaya başlandığını söylerken, "Ben ‘yetti gayrı' diye bir konuşma yaptığımı da hatırlıyorum. Siyasi çerçeve içinde kullanılıyor, o yüzden de olur olmaz kullanılmasına biraz mim koymak lazım" dedi.
"İngiliz ve Fransızların Osmanlı'nın çözülmesi durumunda Arap vilayetlerini paylaşması, aynı zamanda aynı coğrafyaların net olmasa da Osmanlılar'a isyan etmesi karşılığında Hicaz emiri Şerif Hüseyin'e söz verilmiş olması. Hatta Balfour Deklarasyonu'yla Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma sözü, bunların hep üst üste gelmiş olması işi alengirli hale getiren bir dönemdir. Bunlar birbirini kesen anlaşmalardır. İngiliz ve Fransızların müttefikleri olan Çarlık Rusyası dahil iken, 1917'de yıkılınca Bolşevikler bunu açıkladılar. Büyük bir skandal oldu. Önemsiz değildir. Bugünkü Ortaoğu devletlerinin aşağı yukarı bir altyapısını çizer gibi ama bu modern Ortadoğu devletlerinin alt yapısını çizme teşebbüsü sadece bu değildir."
'MASA BAŞINDA OLMUYOR'
Prof. Mert, Sykes ile Picot'nun oturup cetvel ile masa başında sınırları çizdiğinin sanıldığını söylerken, bölgenin yerel ahalisinin direnişinin planları nasıl bozmuş olduğuna dikkat çekti: "Bizim Türkiye olarak en çok övündüğümüz milli mücadele, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Sevr'i yırtıp atmış olmamız. Demek ki sahada masa başında olan şeyler olmuyor, kendi tarihimiz ve çok övünç duyduğumuz tarihimiz bunun en iyi ispatı. O yüzden pek çok denge değişiyor. Musul Fransızların ve çok daha geniş bir alan, şu an Irak olan geniş alan Fransızların himayesine verilecekken sahada gerçekler böyle olmuyor."
'ULUS DEVLETİ İLERİYE DOĞRU AŞMALI'
"Arzulanacak bir siyasi ufuk değil" diyen Mert, homojen ve türdeş ulus devletten bezmişken, çoğul kimlikleri dikkate almadan içinde doğulan mezhep grubuna, aile, dil ve coğrafyaya göre sınıflandırmanın da evrenseli dışlamak olduğunu vurguladı. Mert, "Demokratikleşme açısından biz ulus devleti eleştiriyoruz. Bunu geriye doğru değil ileriye doğru aşmamız lazım. Ortadoğu'ya oryantalist bakış, bunlar zaten bir arada yaşayamaz, aralarında hep kan davası vardır. Hâlâ aşiret zihniyetini aşamadılar, birincil kimlikleri mezheptir, bütün dünyada siyaset kimlikleri pek çok soru işareti uyandıran boyutta ilerliyor aslında" dedi.
‘MEZHEPLERE GÖRE BÖLME ÇABASI'
‘KÜRTLERİ DÖRDE BÖLDÜ TEZİ'