CHP: CUMHURBAŞKANI'NIN AÇIKLAMALARI AB'Yİ RAHATLATTI
Türkiye-AB ilişkilerinde gelinen noktayı Sputnik'e değerlendiren CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Avrupa kurumlarında Türkiye'den yapılan açıklamalar nedeniyle bir rahatlama olduğu söyledi. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görevinden ayrılacağının açıklanmasından sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öne çıkan demeçlerinde 'bir ağırdan alma' olduğunu savunan Çakırözer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Haziran değil, Ekim'e kalsın gibi. Biz kendi kendimize böyle isteyince Avrupa kurumları benim görebildiğim kadarıyla büyük rahatlık içerisinde. O zaman kriterleri yerine getirin biz de Haziran değil Ekim'de değerlendiririz demeye başladılar. Maalesef bu kendi ulusal çıkarlarımıza aykırı bir davranış. Devlette devamlılık esas ise şu ana kadar yapılan müzakereler neydi. 72 tane kriter var biliyorsunuz vize serbestisi için konuşulan. Bu kriterlerin tamamlanması sonrasında da oylamanın Haziran'da yapılması bekleniyordu. Ama bizde sürpriz bir gelişme oldu. Başbakan görevinden ayrılmak zorunda bırakıldı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tercihiyle. Sonrasında Cumhurbaşkanı Avrupa'yı suçlayan AB'yi suçlayan, itham eden demeçler verdi. ‘Bu kriterler yoktu, nereden çıktı' diyerek Ankara ile Brüksel arasında yürüyen müzakereyi aslında bir nevi fiili olarak durdurdu. Nitekim de Avrupa Parlamentosu'ndan yapılan açıklama da Türkiye kriterleri yerine getirmeden oylamanın yapılmayacağı ve Haziran yerine Ekim'in bekleneceği aynı Erdoğan'ın istediği şekilde ya da onun kamuoyuna duyurduğu şekilde söylendi. Bu Türkiye'nin AB sürecini yavaşlatan bir yaklaşımdır."
CHP'li Çakırözer, AB'nin Türkiye'den istediği 72 kriterin de yerine getirilmediği görüşünde. Kriterler ve terör tanımı konusunda yapılan tartışmaları "Bu konu iç siyasete alet edilmek isteniyor" diyerek değerlendiren Çakırözer, AB'nin üzerinde durduğu kriterlerle ilgili de şunları söyledi:
"Yolsuzlukla mücadele var birincisi. Bu konuda Türkiye'nin de üyesi olduğu Yolsuzlukla Mücadele Eden Ülkeler Grubu var Avrupa Konseyi bünyesinde. Bu grubun yaptığı bazı öneriler var, bu önerilerin hayata geçirilmesi isteniyor. Bunda zor bir şey yok aslında ama Meclis'e getirmediler, hepsinin de Meclis'ten geçirilmesi de gerekmiyor, bazıları idari kararlar ya da uygulamaya yönelik kararlarla, geçirilebilirdi. İkincisi terör meselesi. Orada da kamuoyu yanlış yanıltılıyor. Terör tanımının Avrupa standartlarıyla uyumlu hale getirilmesi isteniyor. Ama sonra detay çalışması var, bir uzmanlar raporu var. O rapora baktığımızda birkaç alanda beklentilerini sıralıyorlar. Şunu söylüyorlar. Türkiye'deki terör tanımı nedeniyle gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum aktivistler, barışçıl gösteri hakkını kullanmak isteyen kişiler terörist ya da teröre destek veren olarak suçlanabiliyor, yargılanabiliyorlar, tutuklanabiliyorlar, ceza alabiliyorlar. Bundan rahatsızlar. Biraz da uygulamaya yönelik. Normalde Türkiye'de basın hürdür sansür edilemez, ifade özgürlüğü sonsuzdur. Ama uygulamada sıkıntılar yaratıyor, terörle mücadele yasasının yorumlanmasında, yargıçların, savcıların ya da kolluk güçlerinin yorumlamasında sıkıntılar var. İlle de yasanızı şöyle düzeltin demiyor ama böyle bir sıkıntı yaratıyor diyor sizin ülkenizdeki uygulamalar. Benzer şekilde polislere yönelik bir beklenti var. O da özelikle protesto gösterilerinde örneğin biber gazının orantısız kullanılması, örneğin ateş ederken uygun açıyla ateş etmiyor deniliyor. Şimdi bunlar için yasa çıkarmaya gerek yok. Bunlar hep idari tedbirlerle düzelebilecek şeyler. O yüzden kamuoyunu 'vay AB bizden terör tanımımızın değişmesini istiyor ya da terörle mücadele etme diyor' şeklindeki bir yaklaşımla yanlış yönlendirmemek, kandırmamak gerekir. Tam tersine Türkiye ile AB arasında biz müzakerelerle iyi niyetimizi ortaya koyarsak, biz bunu böyle yapacağız, düzelteceğiz dersek aşılabilecek konular asılda. Ama görebildiğim kadarıyla Cumhurbaşkanı özellikle bu konuyu iç siyasi malzeme olarak kullanmak istiyor."
AB'nin terör konusundaki tutumunun da çok mükemmel olmadığını vurgulayan CHP'li Utku Çakırözer, "Onların da Türkiye'nin terörle mücadelesinde katkı isteğine yeterli yanıt vermediğini yıllardır biliyoruz. Bu konuyu hep vurgulamaya devam edelim hep dikkatlerine getirelim ve taleplerimizi özellikle PKK konusunda olsun diğer terör örgütleri konusunda olsun AB'den beklentilerimizin karşılanmadığını söyleyelim. Ama bunu söylerken kendi ülkemizdeki özellikle ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve demokratik, barışçıl gösteri özgürlüğümüzün terör gerekçesiyle ya da terörle mücadele gerekçesiyle aydınların, gazetecilerin, avukatların, sivil toplum liderlerinin, sendikacıların, akademisyenlerin, hepsinin birer şüpheli terörist gibi nitelendirilmesine, özgürlüklerinin kısıtlanmasına, mağduriyet yaşamalarına da son verelim. Aslında istenen bu benim gördüğüm kadarıyla" diye konuştu.
AB'nin dikkat çektiği bir başka kriterin ise Kişisel Verilerin Korunması Yasası olduğunu vurgulayan Çakırözer, CHP olarak yasa görüşmelerinde bu haliyle yasanın AB'nin onayından geçmeyeceğini anlattıklarını kaydetti. Çakırözer, "Nitekim AB döndürdü, 'standartlarımıza uyumlu değil' diyor" dedi. Çakırözer, AB'nin, kişisel verilerin korunmasına ilişkin oluşturulan kurulun bağımsız olmasını ve vatandaşların kişisel verilerinin kullanımı konusunda hukuk devleti kurullarını istediğini söyledi. Çakırözer, "Yani isteye istediği gibi kullanamasın bu verileri. Çıkan yasada çok rahat kullanılmasının yolu açılıyor. Biz bunun kısıtlanmasını ve denetim getirilmesini istedik. AB de aynısını istiyor. Keşke bizi Meclis'te dinleselerdi" diye konuştu.
Çakırözer, AB'nin ayrıca Avrupa Polis Teşkilatı ile işbirliği istediği ve adli işbirliği üzerinde durduğunu söyledi. Adli işbirliğinin tüm AB ülkeleri ile olduğunu vurgulayan Çakırözer, "Yani Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle bir işbirliği kurulması lazım diğer AB ülkeleri gibi. Bu konu hemen yaptım deyince olacak bir şey değil. Kıbrıs sorunun çözümüne bağlı bir şey. Bunu Avrupalılar da biliyor. Ama bunu söylersiniz. 'Biz şu anda bu konuyu çözemeyiz ama bakın Kıbrıs sorunu çözülmek üzere, müzakereler yapılıyor, biz iyi niyetliyiz, taraflar iyi niyetli çözülürse bu da çözülecek' dersek Avrupalıların anlamayacağı bir şey değil bu" dedi.
‘TÜRKİYE'NİN ULUSAL ÇIKARINA UYGUN DEĞİL'
CHP Eskişehir Milletvekili Çakırözer, bu beş maddenin AB'nin Türkiye'nin önüne dağlar koymuş gibi halka anlatmanın, göstermenin Türkiye'nin ulusal çıkarına, vatandaşların çıkarına uygun olmadığını söyledi.
Sputnik'e konuşan HDP İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, AB'nin Türkiye'ye karşı son yaklaşımının doğru olduğunu söyledi. Türkiye'nin Avrupa'daki demokratik yaşam, demokrasi geleneği, demokratik standartlar açısından belli bir düzeye gelmediğinin kesin olduğunu belirten HDP'li Doğan, "Gittikçe gerilere giden bir demokrasi anlayışı var. Bu son Başbakan'ın görevden alınma şekli, operasyon, darbe ne dersek diyelim bunun adına bu Türkiye demokrasisi anlamında ve Avrupa demokrasisi anlamında kabul edilecek bir durum değildir. O yüzden AB'nin aldığı karar doğru bir karardır. Demokrasiyi yok etmeye yönelik bu darbe ve planların deşifre edilmesi ve bunun geriye adım attırılması meselesinde AB'nin aldığı tavır doğrudur" diye konuştu.
‘TERÖR TANIMI KESİNLİKLE DEĞİŞMELİ'
Türkiye'de terör tanımının kesinlikle değişmesi gerektiğini kaydeden HDP'li Doğan, "Çünkü kitle tabanı olmayan sadece silahlı gruplarla ilgili bir tanımlama bu. Yani böyle kitle tabanı geniş olan demokratik zeminlerle de mücadele eden yapıların terör tanımı içine konması zaten kabullenecek bir durum değildir" dedi. Türkiye'nin demokrasi güçlerine inandığını bu gidişe bir setin ortaya konulacağını kaydeden Doğan, "Bu bir gezi süreci gibi de olabilir, bu geri duruş özellikle siyasal İslam'ın yeni bir devlet modeli olarak önümüze çıkmasına kitleler izin vermeyecektir" dedi.
HDP'li Müslüm Doğan, özellikle AK Parti'den AB'ye karşı mülteciler kartının kullanılabileceğine yönelik açıklamaları da eleştirdi. Tüm bunların Türk dış politikasının durumunu ortaya koyduğunu kaydeden Doğan, "Gerçekten çok yanlış bir dış politika uygulanıyor. Tüm dünyada kabullenilemez bir dış politikamız var. Etrafımızda hiçbir dostunuz kalmamış. Ortadoğu'da kabullenilmiyorsunuz, Avrupa'da kabullenilmiyorsunuz, Rusya, İran ile sorunlar var. Demek ki sizin dış politikanızda bir sorun var. Bu sorun yalnızlaşmayı da getiriyor. Bu yalnızlaşma da Türkiye halkının hak ettiği bir şey değil. Onun için bu politikanın teşhir edilmesi gerek. Zaten tüm uluslararası arenada da bu teşhir ediliyor, biz de bunun mücadelesini veriyoruz zaten" dedi.
‘TÜRKİYE AB HEDEFLERİNDEN CİDDİ ŞEKİLDE UZAKLAŞIYOR'
Doğan, Türkiye'nin aynı zamanda AB hedeflerinden de uzaklaştığını da belirterek, "Çok ciddi şekilde uzaklaşıyor. Çünkü bunların kafasında AB'ye girmek diye bir şey yok. Bunlar daha çok Ortadoğu geriliğinin bir başka versiyonunu yaşama geçirmek istiyorlar" dedi. Bunun adına da siyasal İslam dendiğini yeni bir devlet modeliyle karşı karşıya olunduğunu öne süren Doğan, siyasal İslam'ın tüm kurumlarının artık hayatı zorladığını söyledi.
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay ise Sputnik'in soruları üzerine, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun AB ile gerek vize gerek göçmenler konusunda ciddi bir gayret gösterdiğini vurgulayarak, "Ondan sonraki gelişmelerde Sayın Cumhurbaşkanı bu ilişkilerin son aşamasında bir tekme vurdu, şimdi ikinci tekmeyi de AB vurdu. Böyle görünüyor" dedi. Türkiye-AB ilişkilerin geleceğinin 'sorunlu' olacağını ifade eden Akçay, "Uzun süredir bir bekleme evresi vardı. Son birkaç ayda sanki bir gelişme yaşanacak intibası verildi topluma ama bundan sonraki süreçte yine bekleme birtakım polemik ve tartışmalarla geçeceği anlaşılıyor" diye konuştu. Akçay, "Türkiye bundan sona AB hedefinden vaz mı geçiyor sizce?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
‘AB, TÜRKİYE'NİN TAM ÜYELİĞİ KONUSUNDA SÜREKLİ AYAK SÜRÜYOR'
"AB'nin Türkiye'nin tam üyeliği konusunda gönülsüz davrandığı ve sürekli ayak sürüdüğü aşikar, bildiğimiz bir şey. Türkiye tarafı olarak da çok da ümitli olduğumuz söylenemez. Fakat 1963'ten beri resmiyete girmiş bir devlet politikası olarak AB çalışmaları yapıldı. Geldiğimiz süreçte de zaten şu anda 27 AB ülkesine bizim Türkiye'ye dayatılan kriterleri dayatsalar 27 ülkeden herhalde 3-4 tanesi AB'ye girer, diğerleri giremez. Diğer ülkelerin taşımadığı kriter ve dayatmaları bizden istiyorlar. Tabii bunları da kabul etmek mümkün değil. Biz birliğimizi bütünlüğümüzü milli varlığımızı koruyup gözetmek durumundayız. AB'nin pek çok ülkesinde olmadığı halde o kriterler, aldılar. Yani bu kriterler Bulgaristan'ın, Yunanistan'ın diğerlerinin taşıdığını söyleyemeyiz. Pek çok konuda bu böyle."
MHP'li Akçay, AB'nin kriterleri arasında yer aldığı ifade edilen terör tanımı değişikliğine de karşı. Türkiye'nin ‘terör belası ile mücadele eden bir ülke' olduğunu belirten Akçay, "AB'nin veya bize dost diye düşünülen ülkelerin bu konuda gerekli desteği, katkıyı vermediğini düşünüyoruz. Biraz da tavşana kaç tazıya tut misali. Kendi bünyesinde teröristleri barındıran ülkeler bu ülkelerin birçoğu. Dolayısıyla bize illa şöyle bir tanım yapacaksın diyemez. Türkiye'nin şartları vardır, Türkiye o şartlara göre bir tanım yapar. Geçmişte bunların çok tartışması da yapıldı. O nedenle dikkatli olunması gereken bir husus. Yani AB'nin bu görüşünü doğru ve haklı bulmuyorum. Terör tanımı değişmez" diye konuştu.