‘DOKUNULMAZLIĞIN KALDIRILMASI SAVAŞ EMEKTİR'
HDP'lilerin meclisten atılması, tutuklanmaları vb. her şey faşist saldırılardır. Siyaset kurumunun hiçbir biçimde işleyemez, AKP diktatörlüğünü denetleyemez bir konuma getirilmesidir. Zaten bulunmayan siyaset yapma koşullarının tümden yok edilmesi, her şeyin savaşa indirgenmesidir. Bu bakımdan dokunulmazlığın kaldırılması bir savaş, saldırı demektir. HDP'li vekillerin, milletvekilliklerinin düşürülmesi bir savaş gerekçesidir. Tutuklanmaları savaştır, siyasetin bitirilmesi ve tek çizgi olarak savaşın bırakılmasıdır. Bu nedenle de buna karşı başta HDP'nin kendisi, herkes direnmek zorundadır. Tüm devrimci demokratik kesimler, bu faşist saldırganlığa karşı güçlerini tümden seferber ederek direnmelidir. Demokratik siyaset temelinde direnilmeli, her türlü meşru yol ve yöntemler ile direnilmeli. Faşizme karşı direnişte tüm mevziler sonuna kadar kullanılmalıdır. Asla hiçbir mevzi tam kullanılmadan bırakılmamalıdır, geri çekilmemelidir.
Bu direnişi halk başlattı, daha da geliştirmek gerekiyor. Dokunulmazlıklar kalkar ve HDP'li vekiller mahkemeye götürülür ve tutuklanmak istenirse de halk ‘irademe dokunma' diyerek kapsamlı ve etkili bir direniş içerisine girebilmelidir.
Bazı çağrılar var: "HDP mecliste istenmiyorsa, gelip Amed'de (Diyarbakır) meclis kurmalı" deniliyor. Bu iyi bir duygu, ama siyaseten doğru değildir. Hem Amed'de Kürtlerin iradesini temsil eden demokrasi meclisi kurulabilir, hem de Kürtler Ankara'daki mecliste iradelerini temsil etmeliler. Ankara'daki tüm milletvekilleri, Kürtlerin iradelerini temsil etmek için mücadele etmeliler. Oradan baskıyla atılmaya çalışıldığı zaman, ‘başka bir yere meclis kurmaya gidelim' demenin bir anlamı olmaz. Eğer orada bulunmak gerekmiyorduysa neden gittiler, yok eğer gitmek gerekliydiyse o zaman sonuna kadar mücadele etmeyi bilmeliler, mevziiyi bırakmamalılar. AKP istediği kadar atmaya çalışsın iradelerini savunmak ve meclisi halk iradesi haline getirmek için sonuna kadar direnmeliler. Saldırıp direnişlerini kırmak isteyebilirler, ama direnmek konumunda olmak doğru olandır. O meclis AKP'nin babasının malı değil. Devletin de bir kurumu değildir, devletten önce kuruldu. Osmanlı yıkılmıştı ve TC denen devlet de yoktu, meclis o zaman kuruldu. Meclisin Kürdistan'daki halkın ve aydınların desteği ile kurulduğunu herkes biliyor. O halde kuruluş felsefesi ve ilkelerine sahip çıkmak ve öyle bir çizgiye çekmek için mücadele etmek, direnmek gerekiyor. Geri çekilme, faşizm karşısında doğru bir siyaset değildir. Bu, pasifizme ve başarısızlığa götürür.
Bunu nasıl değerlendirmek gerekiyor? AKP'nin içinde ayrılıklar gün yüzüne çıkıyor değil, AKP'nin içi kaynıyor. Tayyip Erdoğan'ın izlediği politikaya karşıt olan bir cephe var. Tayyip Erdoğan da ayakta kalabilmek için bütün bu güçlere karşı şiddetli bir mücadele veriyor. Diktatörlüğü içinde bütün ipleri eline alıyor ki, en ufak bir gedik olmasın ve o gedikten sızılarak iktidarına zarar verici gelişmeler ortaya çıkmasın. Şimdi yaşanan durum budur.
‘CİDDİ BİR TAKTİK DEĞİŞİMİNE İHTİYAÇ VAR'