"Bu milletin huzuruna kimsenin kastetmeye hakkı yoktur" diyen Erdoğan, "Sonuna kadar tüm güvenlik güçlerimizle üzerine üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Askerimizle, polisimizle, köy korucumuzla hep beraberiz. Dayanışma içerisinde bu işi sürdüreceğiz. Eğer bunu başaramazsak yazıklar olsun, bunu başaracağız. Bu millet güçlüdür ve bunu başarmaya da muktedirdir" değerlendirmesinde bulundu.
‘TERÖRÜ HAKLI GÖSTERMEK HİÇBİR SURETLE KABUL EDİLEMEZ'
‘Terörle mücadele'de istisnalar, derecelendirmeler ve nitelendirmelere yer olmadığını söyleyen Erdoğan, "Bir terör örgütünün başka bir terör örgütüne karşı mücadele veriyor olması o terör örgütünü meşru kılmaz. Terörü haklı göstermek hiçbir suretle kabul edilemez. Böyle bir anlayış, Avrupa'nın ve AB'nin üzerine inşa edildiği insan hakları, demokrasi ve hukuk üstünlüğü ilkelerine de aykırıdır. Bu çerçevede Avrupa Konseyi bünyesinde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadeleye yönelik bir platform kurulması fikrinin de tüm paydaşlarla birlikte özenle değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "Yaşatmak değil sadece ve sadece öldürmek için faaliyet gösteren terör örgütünü, tüm isimleri ve yandaşlarıyla bölgeden ve ülkemizden söküp atmadan yaşanan acıların önüne geçemeyiz. Çözüm arıyorsanız işte size çözüm; terör örgütünü en küçük bir izi, zerresi dahi kalmadan bu topraklardan söküp attığımızda çözümü gerçekleştirmiş olacağız" dedi.
‘BİRER İSTATİSTİKTEN ÖTE ANLAMI VAR MI?'
Erdoğan, "Şehitlerimiz namusları bildikleri vatanlarını, milletlerini müdafaa uğrunda hayatlarını kaybettiler" diyerek, "Peki terörist sıfatıyla hayatını kaybeden bu Kürt gençleri ne uğrunda öldü? Pek çoğunun mezarı dahi olmayacak bu gençlerin ölümü Kandil'deki terör baronlarının umrunda mı acaba? Kandil'deki terör baronlarını, ülkemizdeki terör eylemleri için yönlendirenler bakımından bu ölümlerin sadece birer taktikten, birer istatistikten öte anlamı var mı? Yok" şeklinde konuştu.
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raporuna ilişkin de değerlendirmede bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Bizim tepkimiz kurumsal olarak Avrupa Parlamentosu'na veya raporun kendisine değil. Bizim tepkimiz, raporun yapıcı değil yıkıcı bir anlayışla hazırlanmasınadır. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin göçmenler, bazı fasılların açılması, vize serbestisi gibi pek çok konuda olumlu yönde seyrettiği bir dönemde böyle bir raporun önümüze getirilmesi tam anlamıyla provokatif bir yaklaşımdır, davranıştır. Herhalde bunu Avrupalılar görecektir, temenni ederim ki görürler."AKKUYU TEPKİSİ: TÜRKİYE'DE
'İNŞA EDİLEN NÜKLEER SANTRALLE İLGİLİ BU KAYGI NEREDEN KAYNAKLANIYOR?'
"Bu çağrıyı yapan kim? Avrupa Birliği üyesi ülkelerin temsilcilerinden oluşan bir parlamento. Başkanları da zaten, onlar da garip garip açıklamalar yapmışlardı. Peki, Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren, bu rakamlara dikkat edin,135 nükleer santrali ne yapacağız? Dünyada halen faal olan 444 nükleer santrali ne yapacağız? Halen inşa edilmekte olan 62 nükleer santral için de aynı çağrının yapıldığını duyan var mı? Öyleyse Türkiye'de inşa edilen nükleer santralle ilgili bu kaygı nereden kaynaklanıyor? Sakın bu çağrının gerisinde Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılığından kurtulmasından, yine enerji alımı kaynaklı yüksek cari açığını kontrol altına almasından duyulan kaygı yatıyor olmasın.
‘RAPORU YAZANIN AKIL DANESİ HDP'LİLER OLDUĞU İÇİN ŞAŞIRTICI DEĞİL'
Rapora bakıyorsunuz Kıbrıs konusunda, Ege'deki sorunlar konusunda aynı sakat yaklaşım. Yargı bağımsızlığı, ifade, basın ve toplanma hürriyeti konularındaki eleştirilerde aynı sakat bakış açısı. Güneydoğu'daki şehirlerimizde yaşanan olaylarla ilgili yine benzer yalan yanlış ifadeler. Tabii raporu yazanın akıl danesi HDP'liler olduğu için sonucun bu şekilde çıkması şaşırtıcı değil. Biz bunları çok iyi biliriz. Bunlar cibilliyetinin gereğini yapıyor. Hele bir de raporun 1915 olayları faslı var ki tam evlere şenlik. Adeta ülkemizin ve milletimizin ne kadar hasmı varsa bir araya gelip kafalarındakileri ve gönüllerindekileri rapora dercetmişler. Bu raporun herhangi bir bağlayıcılığı olmadığını elbette biliyoruz. Öyle bir bağlayıcılığı yok raporun. Zaten arkadaşlar kendilerine iade ettiler."
‘RAPORU İADE ETME KARARI GAYET DOĞRU'
"Şimdi ne yapmak istiyorlar acaba?" diye kendi kendine sorduğunu ifade eden Erdoğan, 23 Nisan'da Avrupa'dan bazı liderlerin Türkiye'ye geleceğini, Gaziantep'te kampları gezeceklerini söyledi.
‘3 MİLYON İNSAN AVRUPA'DAKİLERİ RAHATSIZ ETMESİN DİYE BURADA BAKILIYOR'
Erdoğan, şöyle konuştu: "Peki, o kampları gezip dolaştıkları zaman acaba bu raporla ilgili soruya da cevap arayacaklar mı? Bu kadar insan, 3 milyon insan bu ülkede Avrupa'dakileri rahatsız etmesin diye burada bunlar bakılıyor. Burada bunların bütün maişeti, her şeyi temin ediliyor. Bunlarla ilgili raporda ne var? Hiç. Bizim tepkimiz kurumsal olarak Avrupa Parlamentosu'na veya raporun kendisine değil. Bizim tepkimiz, raporun yapıcı değil, yıkıcı bir anlayışla hazırlanmasındadır. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin göçmenler, bazı fasılların açılması, vize serbestisi gibi pek çok konuda olumlu yönde seyrettiği bir dönemde böyle bir raporun önümüze getirilmesi tam anlamıyla provokatif bir yaklaşımdır, provokatif bir davranıştır. Herhalde bunu Avrupalılar görecektir. Temenni ederim ki görürler. 1963'ten bu yana göremediler ama bundan sonra ne olur bilemiyorum.
Avrupa Parlamentosu özellikle son yıllarda bu davranışı çok sık sergiler hale gelmiştir. Bu hususta da her zaman söylediğim şeyi burada bir kez daha tekrar etmek istiyorum: Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne olan ihtiyacından daha fazla Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye ihtiyacı vardır, bunu böyle bilin. Bunun için hiç uzağa gitmeye gerek yok. Sadece son gelişmelere bakmak yeterlidir."
Türkiye'ye yönelik Batı kaynaklı eleştirilerin bir bölümünün ülkenin içinde bulunduğu şartların doğru anlaşılmamasından kaynaklandığını öne süren Erdoğan, "Böyle de olabilir ama büyük bölümü kesinlikle art niyetlidir" ifadesini kullandı.
Çok daha fazlasının, çok daha ağırlarının, çok daha katılarının Batı ülkelerinde görüldüğü pek çok uygulama yüzünden Türkiye'ye sert eleştiriler yöneltildiğini aktaran Erdoğan, hapiste olduğu söylenen gazetecilerin hiçbirisinin gazeteci olmadığını, gazeteci kabul edilebileceklerin suçlarına bakıldığında casusluk, gizli belgelerin ifşası gibi Batı ülkelerinde çok daha ağır cezaların verildiği suçların bulunduğunu iddia etti.
‘DEMEK Kİ GÖKKUBBEYİ BAŞIMIZA YIKACAKLAR'
"Geçenlerde Amerika'da böyle birisi çıkmış Başkan Obama'ya bir tehdit sallıyor, 3 yıla mahkum ettiler, içeride. Aynı şekilde Şansölye Merkel'e Almanya'da benzer bir şey yapıldı. O da 2 yılı aşkın bir süre mahkum oldu. Bunlar bunu rahatlıkla yapıyor, oluyor. Bizde buna benzer şeyler bugüne kadar pek olmadı. Demek ki böyle bir şey bizde olmuş olsa bunlar gök kubbeyi üzerimize yıkacaklar. Oysa kendi ülkelerini kişisel hak ve özgürlüklerin en ileri düzeyde uygulandığı yerler olarak görüyorlar, alakası yok. Aynı hakaretleri, küfürleri o ülkelerde yapanlar, kendilerini anında mahkemenin önünde bulurlar. 'Gösteri özgürlüğü' diyorlar. Bakıyorsunuz kendileri gerekli gördüklerinde herhangi bir taşkınlığı, şiddeti, saldırısı olmadan gösteri yapan yüzlerce insanı kelepçeleyerek götürüyorlar. 'Yargı bağımsızlığı' diyorlar değil mi? Türkiye'de yargıyı paralel yapı çetesinin tasallutundan kurtarıp, yeniden millet adına karar veren kuruma dönüştürme çabalarını eleştiriyorlar. 'Sosyal medyanın kısıtlanması' diyorlar. İşlerine geldiğinde kendileri ziyadesiyle aynı yola başvuruyorlar."
Türkiye'nin eksikleri olduğunu, bunları düzeltmek, geliştirmek, Türkiye'yi demokraside, hak ve özgürlüklerde en ileri standartlara kavuşturmak için 13 yıldır gece gündüz çalıştıklarını, çalışmaya devam ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Ama bunu onlar istediği için değil, milletimiz buna layık olduğu için yaptık, yapmayı da sürdüreceğiz" diye konuştu.